“Ülkemizin kamuoyu önünde tartışılan, tartışılmayan ciddi sorunları mevcut. Siyasilerin bu sorunların çözümü üzerinde yoğunlaşarak, tali konular üzerinde zaman harcamamaları beklenir.”
Geçenlerde sosyal medya hesabımda yukarıdaki paylaşımı yaptım…
Bir yurttaş bu paylaşımım üzerine, “Haklısınız. Gel gör ki hem medya hem de siyasilerimiz anlamsız bir şekilde sivrisinekleri öldürmeye çalışıyor, bataklığı kurutmaya çalışmak yerine” demiş. Bir diğeri de tali konular siyasilerin seçmenlerinin ilgisini daha çok çektiğinden, ülkenin asli sorunları üzerinde kafa yoran yok” demiş.
Bu gözlemleri haklı çıkarabilecek gelişmeler yaşanıyor.
Kadının insan haklarına yeterince saygı gösterilmediği, kadın hakları ihlallerinin hızla arttığı bir dönemde, oldukça zorlu bir eğitimi birincilikle tamamlayan Kara, Hava, Deniz Harp Okulları mezunları kadın teğmenlerimiz bizlere büyük mutluluk ve gurur yaşatmışlardı. Dışişleri Bakanlığı, MGK Genel Sekreterliği. Emniyet Genel Müdürlüğü gibi kurumlarımızda görülen başarılı kadınlarımızı bu kez TSK içinde görmek alkışlanacak bir durumdu. Cumhuriyet tarihinde ve dünya tarihinde ilk kez yaşanıyordu bu gurur verici tablo. Nedense bu tablo yerine mezunlarla ilgili başka bir gelişme ön plana geçti.
Bu gurur verici tablo ile eş zamanlı olarak, 30 Ağustos’ta Kara Harp Okulu mezuniyet törenininin resmi kısmında ant içen mezun teğmenlerin bir kısmı törenin ardından kılıçlarıyla bir araya gelerek, dönem birincisinin eşliğinde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı attıktan sonra geçmişte mezunlar tarafından okunan bir andı tekrarlamaları kimi çevrelerde rahatsızlığa yol açtı. Topu topu 120 saniyeden az sürmüştü bu eylem.. Kamuoyunda büyük ilgi uyandıran eylemle ilgili olarak siyasiler art arda açıklamalarda bulundular. Kimisi, eylemin nedenlerinin araştırılmasını, soruşturulmasını istedi. Yakın geçmişin acı anılarını anımsayan kimilerinde kaygı, korku diz boyuydu. Ülkenin onca sorunu varken gündem genç teğmenlerin 120 saniyelik eylemi üzerinde yoğunlaşmıştı. Harp okullarından birincilikle mezun olan kadınların başarısı gölgelenmişti.
Bu duygularla yukarıdakileri yazdım sosyal medyadan. Hüda Par’la birkaç gün önce boy boy omuz omuza fotoğraflar çektirmekten çekinmeyen yıllanmış siyasiler, genç harbiyelilerin eyleminden duydukları rahatsızlığı dile getiriyorlardı. Kimi siyasilerin ise bu konuda nasıl tutum takınılacağı hususunda kafaları karışıktı.
Paylaşımımda, kamuoyunda tartışılan tartışılmayan ciddi sorunlara siyasilerin odaklanmalarının beklendiğini, tali konular üzerinde zaman harcamamalar gerektiğini yazmıştım.
O saatlerde yabancı bir ajansta, “Birleşmiş Milletler Kürtlerin Lozan Antlaşması başvurusunu kabul etti. Başvuru Kürt Diaspora Konfederasyonu tarafından yapıldı. ‘Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkının uygulanmadığını iddia ediyorlar” yolunda bir haber yer alıyordu. Siyasilerin bu gelişmeden bilgisi var mıydı bilmiyorum. Kürt kökenli yurttaşlarımızın sorunları yıllardır gündemde. Bu sorunların çözümüne yönelik yakın geçmişte bazı önemli adımlar atıldı. Ancak beklentiler yüksek. Bu haberi okuyan bir yurttaş şöyle yazmış:
“Gelecek kuşaklara bir sorun daha bırakıyoruz. Biz de bu sorunu çözümleyecek kalibrede siyasetçi henüz yok.”
Siyasilerden tutum takınmalarını beklenen güncel bir konu yazayım. Türkiye ile Irak arasında bir süre önce imzalanan vize serbestisi kararına göre, 15 yaşından küçük ve 50 yaşından büyük Irak vatandaşları Türkiye’ye girişlerinde vizeden muaf tutulacak. Karar kamuoyunda tepki ve kaygıyla karşılandı. Kararın yol açabileceği tehlikelere işaret edenler “90 gün kaldıktan sonra gelenlerin kaçı Türkiye’ye yerleşir?” diye soruyor. Gelecekler arasında PKK’lıların da olabileceğine dikkat çekenler, TBMM’nin kararı iptal etmesini istemekte. Bu kaygıları dikkate alarak, siyasi partilerin Irak ile güvenlik konularında yapılacak iş birliği ve söz konusu karar hakkında görüş oluşturmaları bekleniyor.
Öte yandan, Suriye ile ilişkilerde de dikkat çekici gelişmeler önümüzdeki süreçte yaşanabilir. Partilerin bu sürece ilişkin takınacakları tutum da iktidara yol gösterici olabilir. Suriye’nin eski Ankara Büyükelçisi Kabalan geçenlerde, Türkiye ile Suriye arasındaki normalleşme gündemiyle ilgili “havada olumlu işaretlerin olduğu” yorumunu yapmış. Önümüzdeki süreçte karşılıklı adımların atılması durumunda dışişleri bakanları seviyesinde bir görüşme beklediğini açıklamış. İki ülke arasında karşılıklı adım atılması beklenen pek çok sorun mevcut. Bu sorunlar ülkemizin milli güvenliği ile yakından ilgili.
Siyasilerin milli güvenliğimizi ilgilendiren bu konulara ilişkin görüş ve tutumları nedir? Çözüm önerileri var mıdır genel beyanların dışında? Örneğin ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların ülkelerine geri dönmeleri konusunda açık ve net görüşleri nedir? İnsanlarımız bu konuda çok duyarlı. Milyonlarca Suriyeli ülkemize sığındı. Bu durum bir “demografik işgal olarak” değerlendiriliyor. Özellikle Hatay’a Suriyeli Baas terbiyesi almış Arapların yerleştirildiğinden söz ediliyor. Bu sığınmacıların özellikle Hatay ve güney illerimizde sosyal medya kanalıyla örgütlü davrandıklarına işaret ediliyor. Uluslararası sözleşmelere göre bu kişilerin mülteci olmadıkları vurgulanıyor. Geçici Koruma kapsamında “sığınmacı” statüsünde oldukları hatırlatılıyor. Çok sayıda sığınmacıya vatandaşlık verilmesi eleştiriliyor. Sığınmacılar arasında, mafya üyelerinin, uyuşturucu kaçakçılarının vs. olabileceği belirtiliyor.
CHP bu konulardaki yaklaşımını, bakış açısını bir süre önce açıkladı. Başta iktidarın ortaklarının, diğer siyasi partilerin de görüşlerini açık ve net açıklamaları beklenir.
Öte yandan, terör örgütü PKK ve Suriye’deki uzantıları ülkedeki varlıklarını pekiştirmeye yönelik planlar yapmakta. Bu planlar Türkiye açısından beka sorunu olabilecek nitelikte. Suriye’nin normalleşmenin başlaması için ordumuzun Suriye’den çekilmesinin ön şart olmadığı görüşünde olduğu söyleniyor. Önümüzdeki süreçte çözüme kavuşturulacak önemli hususlar arasında bu tür hassas konular da almakta. Siyasi partilerden bu konularda da görüş ve tutum oluşturmaları beklenir…
Siyasi partilerden görüş oluşturmaları beklenen başka konular da mevcut. Ekonomik sorunların yanı sıra yukarıdaki konular gibi iç ve dış güvenliğimizi ilgilendiren başka konular da ülke gündeminde ön sıralarda yer almakta. Siyasilerin bu konularda da donanımlı olmaları arzu edilir. Bu çerçevede partilerin özellikle şu alanlarda görüş ve tutum oluşturmaya yönelmeleri beklenir:
-Milli birlik ve beraberliğin, ülke toprak bütünlüğünün korunmasına, dayanışmanın, manevi ve kültürel değerlerin güçlendirilmesine yönelik politikaların geliştirilmesi,
-Demokrasinin güçlendirilmesine, hukukun üstünlüğüne, bireysel özgürlüklere, insan haklarına, farklı kültürlere saygı gösterilmesine önem verilmesi,
-PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütleri ile mücadelenin sürdürülerek, etkisizleştirilmelerine yönelik tedbirlere ağırlık verilmesi,
-Laik Cumhuriyetin temel ilkelerini, bilimsel eğitimi sarsmaya, toplumsal ayrışmayı körüklemeye yönelik irticai hareketlerin son yılların acı deneyimleri de dikkate alınarak mesafeli davranılmasına, izlenmesine ve denetim altına alınmalarına önem verilmesi,
-Gıda, enerji, su güvenliği, sağlık gibi konulara önem verilmesi,
-Ekonomik koşulların, özellikle milli gelirin gayri adil dağılımının, yoksulluğun, işsizliğin vs. yol açabileceği sosyal gerginliklerin milli güvenlik açısından değerlendirilmesi,
-İklim değişikliğine yol açan gelişmelerin yakından izlenerek, ilgili uluslararası sözleşmeler çerçevesinde iklim değişikliği konusunun takip edilmesi,
-Son yıllarda yaşanan çevresel felaketler de dikkate alınarak, çevresel tehdit ve risklere karşı politikalar oluşturulması…
Bu başlıklara başkaları da eklenebilir. Siyaset her ağzı laf yapanın, cüzdanı dolu olanın, Makyavelizm’e özenenin meydanlarda boy göstereceği alan değildir. Siyasete ilgi duyanların, ülke siyasetine katkıda bulunmak isteyenlerin, ülkeyi yönetmeye talip olanların ülkeyi iyi tanımaları, sorunlarını iyi bilmeleri ve çözüm üretmeleri gerekir. Bu konuda siyasi partilere ve siyasilere yardımcı olabilecek sayısız düşünce kuruluşu, öğretim üyesi ve uzmanımız mevcut.
Siyaset bu donanımlı kişilerden azami şekilde istifade etmeli. Kayıkçı kavgalarından, gereksiz çekişmelerden uzak durulmalı.
Yumruk gücüne değil, beyin gücüne önem verilmeli….
Fotoğraf: Cumhurbaşkanlığı