Anneciğim derdi ki analar kız doğurduğunda ocak taşları bile ağlarmış…
O ocak taşları ki sürekli ateştedirler, sürekli yanmaktadırlar ve bu yüzden sertleşmiştirler. İşte onlar bile dünyaya gelen bu kız çocuğunun çekeceği eziyetler için gözyaşı dökerlermiş.
Bu kadim meseli haksız çıkarabilir miyiz bugün. Yıl 2024, çıkarabildik mi? Son sekiz yılda Türkiye’de kaybolan çocuk sayısı yüz bine yakınmış dedi Fatih Altaylı. Bu rakam resmi rakammış bir de. Peki hangi yüzle, hangi cesaretle, hangi akıl, mantık ve vicdanla doğumu teşvik edersiniz ey efendiler? Yıllar önce gene bir devlet verisi okumuştum ya da bir araştırma sonucu. Türkiye’de kız çocuklarının yüzde doksan beşinin zorunlu eğitimi bitirmeden en az bir kere tacize uğradığını söylüyordu. Yani çocuklar için tacize, tecavüze uğramadan, dayak yemeden büyümek diye bir şey yok. Bu çocuklar büyüyünce ne oluyorlar sanıyorsunuz? Kaybolmayıp, ölmeyip de bir nevi şiddet sarmalından geçerek büyümeyi, hayatta kalmayı başaranlar sizce nasıl insanlar oluyorlar?
Narin’i konuşuyoruz. Yüz binden sadece biri. Ve en dayanılmaz olanı ne biliyor musunuz, tehlikenin evden, mahalleden, akrabadan geliyor olması. O zaman nasıl ve kim koruyabilir ki çocukları? Eğitilmesi gerekenler büyükler, aileler. Büyükler için ahlak öğretimi seferberliği düzenlenmeli. Aileler için edep/ahlak dersleri seferberliği başlatılmalı. Köy kent, eğitim düzeyi falan da fark etmiyor.
Eski çağlarda insan nedir sorusunun cevabına soruyu tersinden sorarak ulaşılıyormuş. Yani insan ne değildir? Soruya verilen cevap: Hayvan değildir, deli değildir, kadın değildir, çocuk değildir, köle değildir. Yani hayvanlar, deliler, kadınlar, çocuklar ve köleler insan değildirler. Bugün belki bu yüksek sesle dillendirilemiyor, savunulamıyor bu topraklarda ama fiilen yaşanıyor dersek abartmış olmakla birlikte çok da yanlış bir şey söylemiş olmayız. Bu topraklar derken Orta Doğu’ya kastediyorum. TC ve KKTC dahildir Orta Doğu’ya. Dilenmek zorunda kalmak, işsiz kalmak, yardıma muhtaç olmak, karın tokluğuna çalışmak köleliktir bu çağda. Yöneticilerin insafına kalmış olmak, hakkı olanı almak için yalvarmak zorunda kalmak, itilip kakılmak, insan yerine konmamak, sudan sebeplerle ölmek, ölü bedeninin dahi bulunmaması vb. köleliktir hem de en alasından.
Sokak ortasında dövülmek, göz göre göre öldürülmek, saçından sürüklenmek, insanın erkeğinin elinin kiri sayılmak, ya erkeğin ya toprağın olmak, sürtük diye hakaret edilmek en yüksek perdeden, seks objesinden öteye vardırılmamak kölelik değilse nedir? Bir hayvanlar bir de kadınlar katlediliyorlar hem de alenen. Erkekler katledilmiyor mu, öldürülmüyor mu? Elbette evet. Ama onları da gene erkekler öldürüyor. Hayvanlar tecavüze uğruyor, kadınlar ve çocuklar da. Erkekler de tecavüze uğruyor olabilir, ender de olsa. Ancak tecavüz edenler hep erkek. Aksi mümkün değil çünkü.
Sorunun adını da erkekler koymuş: Kadın cinayeti, kadın sorunu. HAYIR! Ortada erkek cinayetleri var ve devasa bir erkeklik sorunu. Erkekler kendileriyle ve kendileri sandıkları cinsellikleriyle ne halt edeceklerini bilemiyorlar. Bu ilkel erkekler eline silah verilmiş çocuklar gibiler. Silahlarını çok seviyorlar ve canları çektikçe sarjörlerini (güdüsel olarak) sağa sola boşaltma ilkelliğini erkeklik sanıyorlar. Bunların iktidarsızlığı küçük iktidarcıklara bayraklarını dikme konusundaki hazin ama bir o kadar da vahşi arzularında kendini gösteriyor. Saldırgan, işgalci ve buyurganlar. Ama iktidarsızlar çünkü onlar güdülerine değil güdüleri onlara hâkim.
Bu erkekler eğitimden geçirilmeli, bütün öğretmenlerin kadın olduğu bir okulda.