İnsanlar ne kadar farkında bilmiyorum ama ülkemizde futbol yayıncılığı nefretten besleniyor.
Aslında “neden böyle yapıyorlar” diye sormaktan daha önemlisi “neden nefret satılıyor” sorusunu sormak.
Bugün “Gökhanbahçe”, yarın “Mobiltaş” öteki gün, daha sonraki gün “Borsasaray” hepsi gündemi yıkıp geçiyor. Aslında yaptıklarına veya söylediklerine inanmıyorum sadece kazanç için oynuyorlar, kazanıyorlar da.
Peki biz niye böyleyiz?
Çünkü mutsuz bir toplumuz, gelir dağılımımız bozuk, iş yerinde mobbinge uğruyoruz, çoğumuz evlilik, çocuk, meslek gibi bize toplumun biçtiği elbiseleri giyiyoruz.
Binlerce yıllık kul doğamızı aşıp birey olamıyoruz, bize biçilen kalıplara başkaldırıp kendi yaşamımızı seçemiyoruz.
Böyle olunca da mutlu olamıyoruz ve mutsuzluk mutlu insanlara karşı nefret üretiyor.
Bunu düzeltmesini beklediğimiz şey eğitim, oysa tam tersine bunu besleyen bir sistemimiz var. Aslında “eğitim sistemi” lafın gelişi çünkü sistem dediğimiz bireysel yaratıcılığı öldüren bir yarış pisti, olman gerekeni olmaya çalıştığın büyük çoğunluğun da zaten olamadığı başka bir nefret sistemi.
Hal böyle olunca Ahmet Çakar, Erman Toroğlu, Rasim Ozan Kütahyalı satabilecekleri en “değerli” ürün olan nefreti satan çok akıllı tüccarlar.
Maalesef talep edilen her şeyin arzı oluyor…