Adil Gürkan
Çağımız entelektüelleri bilim yolculuğunu insanın keyfe keder bir çabası olarak tanımlıyorlar. Bu kutsal ve bir o kadar da yaşamsal yolculuğu, boş zamanı olan bilim insanlarının hobisi ile bağlantılı olarak konumlandırıyorlar.
İşin içine biraz özgürlük sosu, biraz eğlence, biraz da beyin fırtınası ekleyip, bilimi asıl misyonundan kopararak anlatıyorlar.
Bilim koşusunun başlangıcını da, gerçek tarihinden çok ilerilere alıyorlar.
Bilimsel yolculuğun başlangıcını birkaç bin yıl önceden başlatmanın pek de hakkaniyetli olmadığını düşünmekteyim. Bu alandaki gerçek öncüllere saygı duymamız gerekir.
Bu alanda ilk adımları atmış olma onurunu, tek bir coğrafyaya ve bu coğrafyada yaşamış birkaç düşünüre atfetmek, insanlığın milyonlarca yıllık gelişim yolculuğunda önemli misyonları olan isimsiz atalarımıza haksızlık olur.
Bilimsel çalışmaları, bireylerin keyfi beyin fırtınaları olarak tanımlananın ötesine geçmek gerekir. Bilimsel çalışmalar, bilmek kökünden türeyen bir eylem olarak, insanlığın milyonlarca yıllık tarihinde hep vardı. Bilmek için araştırma yapmanın ateşleyicisi ise, korku ve buna bağlı olarak gelişen merak duygusu idi.
Bu korku ve merak duygusunun arka planında ise, bir tür olarak varlığını sürdürme içgüdüsünün olduğunu tahmin etmek zor değildir.
Diğer türlerden farklı olarak, insanda, analiz etme, yorumlama, çözüm üretme gibi beceriler vardır. Bu da insanı araştırmaya ve keşfetmeye yöneltmektedir.
Atalarımız karşılarına çıkan devasa vahşi hayvanlardan korktular, merak ettiler, tanıdılar ve onları nasıl yeneceklerini buldular. Bu bilimsel bir çalışmadır. İnsanoğlunun hayatta kalmasını sağlayan bir atılımdır.
Atalarımız yıldırımlardan kaynaklanan ateşi gördüler. Korktular. Merak ettiler. Ne olduğunu anladılar ve onu kullanmaya başladılar. Bu bilimsel bir çalışmadır.
Atalarımız, zapt edilemez bir debi ile akan nehirleri gördüler. Belki içlerinden bir kaçı bu nehirlere düştü ve kayboldu. Bundan korktular. Merak ettiler. Üstünde çalışmalar yaptılar. Muhtemelen ağaçların su üstünde kalmasını çözümleyip, ilkel kayıklar yaptılar. Bu da, insanoğlunun doğayı tanıma ve ondan yararlanma yolunda bir bilimsel çalışmasıdır.
Kıtalar arasında seyahat için planlama yapmak ve araçlar geliştirmek bir bilimsel çalışmadır. Bu çalışma daha sonrasında arabalara, uçaklara, trenlere evrilmiştir.
Hayatta kalmak için beslenmenin gerekmesi ve bunun için yiyecek aramak da bir bilimsel çalışmadır. Bu çalışmanın aşamaları, arama, bulma, yemek için hazırlama ve tüketme olarak sıralanabilir. Baştaki beslenme modeli toplama üzerine kurulu idi. Ağırlıklı olarak sebzeler ve meyveler toplanırdı.
Bu toplananların yararlı mı, zehirli mi olduğunu saptamak ise ayrı bir bilimsel çalışma sayılabilir. Deneme ve yanılmaya dayanması ise trajiktir.
Beslenme başlığı insanlığın bütün hikayesinin temel unsurlarından birisidir. Varlığı sürdürmek, neredeyse tümü ile beslenmeye bağlıdır.
Toplayıcı insanoğlunun bir süre sonra avcılığa sıçraması da bir bilimsel adım olarak kabul edilmelidir. Bu tarz beslenme modeli o dönemin insanının gelişiminde önemli bir rol oynamıştır. Protein ağırlıklı beslenme gelişimi hızlandırmıştır.
Bir başka bilimsel adım olarak, sağlıklı ya da sağlıksız olmasını bir tarafa bırakırsak, çiğ tüketilen av etinin ateşle pişirilmesi bile bir bilimsel adım olarak düşünülmelidir.
Kronolojik olarak eskiden bu günlere doğru gelirsek;
Tarım yapılması. Tarım için hayvan gücünün devreye alınması.
Bazı hayvanların evcilleştirilmesi.
Atların ulaşım için kullanılması.
Mevsimlere göre göç olgusunun hayata geçmesi. Daha sağlıklı yaşam alanlarının aranması, bulunması ve değerlendirilmesi.
Bunların hepsini bilimsel adımlar olarak değerlendirmek gerekir.
Biraz daha yakın tarihlere gelelim.
İnsanlığı kırıp geçiren vebaya karşı geliştirilen ilaç, elbette bir bilimsel çalışmadır.
Kuduz aşısı da öyle.
Gelişen tıp için “bilimsel mucize” tanımını kullanmak yanlış olmaz.
Uzay yolculuğu da bilimin ileri adımlarından birisidir. Bu adım da korku ve meraka bağlı olarak atılmıştır. Korkunun kaynağı da, insan ırkı için evrende yeni yaşam alanları bulmak ve gelecekte bunun gerçekleşmesi için şimdiden hazırlanmaktır.
Özetlemek gerekir ise;
Bilimin yolculuğu, insanlığın evrene yerleşme, varlığını sağlama alma ve hayatta kalma korku ve merakın bir patlamasıdır.