v
Metin Gülbay
Bazı şeyleri çok yanlış biliyoruz. Örneğin hilal ile İslamiyet’in ilişkisini. Sanıyoruz ki Muhammed döneminde hilal İslamiyet’in sembolü olarak kullanılmaya başladı. Oysa bu yanlış. Muhammed döneminde böyle bir uygulama yok. Üzerine şiirler yazılan, övgüler düzülen, hapse girilen, neredeyse tapılan hilâlin İslamiyet ile uzaktan yakından ilişkisi bulunmuyor o dönemde. Muhammed hilali hiç kullanmadı.
“Hilalin günümüzdeki dini sembollük işlevi Muhammed döneminde bulunmamaktaydı.” (1)
İsterseniz hilalin sözlük anlamıyla başlayalım.
“Hilal yüksek sesle haykırmak, ortaya çıkmak, parlamak; ‘sevinmek’ anlamlarına gelen Arapça ‘hell’ kökünden türemiş, ‘ay’ın kavuşum öncesi ve sonrasında uçları sivri bir yay gibi görülen şeklinin adıdır. Sözlük anlamına bağlı olarak özellikle kavuşum durumundan sonra ayı ilk defa görenlerin onu haber vermek için sevinçle haykırmaları sebebiyle ayın ilk görülen şekline hilâl denildiği kaydedilmektedir. Ayrıca hilâl, yenilik, doğum ve taze hayat simgesi olarak kabul edilir.” (2)
Peki Araplar hilali kimlerden aldı?
“Hilal, Arapların fethinden önce de Sasani İmparatorluğu’nun sembolüydü. Arapların imparatorluğu ele geçirmesinden sonra sembol Müslüman idareciler tarafından benimsendi ve güçlerinin sembolü olarak ve İslâm’ın sembolü olarak muhafaza edildi.” (3)
Sasani devleti 224 ile 651 yılları arasında egemenlik süren dördüncü büyük İran Hanedanı ve ikinci Pers İmparatorluğu’nun adıydı. Muhammed 632 yılında öldüğüne göre Sasanilerin 651’de yenilmesini göremedi dolayısıyla hilalin İslam’ın sembolü haline geldiğinden de habersizdi.
Arapların Ay ile ilişkisi
Orta Doğu’da ya da Mezopotamya’da Ay ile ilgili bir kültür vardı günümüzden beş bin yıl önce. Ama önce kısa bir bilgi verelim sonra da bölgeye geçelim.
“İslamiyet öncesi Araplar arasında da Ay ve Güneş gibi gök cisimlerine tapanlar (Sabıiler) bulunmaktaydı. Aynı şekilde güneş ve ayın düzenli hareketleri, zaman ölçüsü ve göstergesi olarak uygarlığın başlangıcından beri biliniyordu.” (2)
“Antik Mısır’da güneşin hareketlerine göre hazırlanan takvim kullanılmakla birlikte, antik Mezopotamya’da ay takvimi esas alınıyordu.” (2)
“Bölgesel Mezopotamya Ay takvimi Araplar tarafından uzun bir süre kullanılmış, Müslümanların kullandığı takvim de Mezopotamya kökenli ay takvimi olmuştur. Ay ile ilgili olarak maddi kültür yönünden de antik Mezopotamya’da zengin bir kült teşkil etmiştir ve bunlardan en önemlisi hilal sembolüdür.” (2)
Görüldüğü gibi İslamiyet özgün bir simge yaratmamış eski kültürlerin mirasını devralmıştır. Bu da doğaldır çünkü kültürler birbirini etkiler ve yeni bir kültür aslında eski kültürün başka kültürlerden eklemelerle bir devamıdır. Şöyle düşünün Türkler Orta Asya’daki kültürlerini batıya göç etmeye başladıklarında değiştirerek sürdürdüler. Şu anda hâlâ Orta Asya’da yaşayan örneğin Tuvalar veya Hakaslarla Anadolu’daki Türklerin kültürleri arasında çok fark vardır. Keza Azerbaycan Türklerinin de…
Hilal ve yıldız
Aslında hilalin karşısında bir de yıldız var biliyorsunuz, bazı bayraklardaki gibi. Bugün bu ikiliye ay-yıldız deniyor ülkemizde. Tabii ay sözcüğü gerçekte dolunayı ifade eder ama yanlış bir biçimde kullanmayı sürdürüyoruz. Türkler ay dendiğinde genellikle hilâli anlarlar. İyi de bu ikisi ne zaman bir araya getirildi acaba?
“Hilal ve yıldız sembolünün birlikte kullanımına ilk olarak antik İsrail Krallığı’nda rastlanır. Burada M.Ö. 14. veya 13. yüzyılın sonlarında hüküm süren Moab veya Moabites tarafından kullanılmıştı. Moabites ismine mühürlerde sıkça rastlanmıştır.
Daha sonraları Partlar tarafından da kullanılan bu sembolün antik Mezopotamya medeniyetlerinde de sıkça kullanıldığı görülmektedir. Part kralları I. Mithridates (M.Ö. 147), II. Orodes (M.Ö. 58-38) ve IV. Phraates (M.Ö. 38-2) tarafından basılan paralarda bu semboller kullanılmıştır.
Ayrıca hilal ve yıldız sembolleri Partlar tarafından kullanılmadan tam 2 milenyum (iki bin yıl) önce Mezopotamya devletleri ve Elam devleti tarafından da kullanılmıştı. Babil mitolojisinde Sin (zamanın babası ve Ay tanrısı), Şamaş (Güneş tanrısı ve yüce hakim, yeryüzü ve cennetin yargıcı) ve İştar’ı (yıldız tanrısı) Babil kralının güçlerinin kaynakları olarak betimlemiştir.” (4)
Bir başka kaynaktan aktarmayı sürdürelim ay yıldız konusu. Bu kez eski Türkleri de içine katarak anlatılıyor.
“Ay ve yıldız eski zamanlardan beri Sumer ve Elâmlılar’da, Partlar’da, Persler’de, Antiyuhlar’da, Hititlerde, İsviçre’de göl sakinleri arasında, Alacahöyük’te, Bizans şehrinde, Asanîler’de, Hiyungnular’da, Şehname’de, Uygurlar’da, Mâverâünnehir’de Türk İslâm hükümetlerinde, Selçuklular’da ve Doğu Hunları’nda çeşitli formlarda kullanılmıştır. Aynı zamanda kültürel, ticari ve dini etkileşimler neticesinde İran gibi devletlerin paralarında ay-yıldız motifine rastlanmaktadır.
Bu nedenle ay ve yıldız motifinin kökenin hangi medeniyete dayandığı kesin olarak bilinmemektedir. Kökeni ne olursa olsun hemen her medeniyette semboller kullanılmış ve bu semboller içerisinde de hilâl, ay, güneş gibi gök cisimleri çok tercih edilmiştir. Çinlilerin, Romalıların, Türklerin, Pakistanlıların ve bazı Arap halklarının bayrağında sembolik olarak yer alan ay-yıldız; eskiden Türklerde “kün-ay”, İranlılarda “Mihrü-mâh” Araplarda ise “şams-u qamer” şeklinde ifade edilmiştir (Mollova 1999: 135). Hem güneş, hem de gün manasına gelen kün kelimesi, ay ile birlikte kullanıldığında “körüşmek” (güneş ile hilalin gökte beraber görünmesi) anlamına gelmektedir. Bununla birlikte kün-ay; Kök Türkler, Uygurlar, Hakani Türkler döneminde ve sonrasında hükümdarlık simgesi olarak da kullanılmıştır (Esin 1970: 315-354). Türklerde hâkimiyet ve bayrağın sembolü olan bu hilâl ve yıldız kut inancına da dayandırılmaktadır.” (5)
Ay yıldız sembolü 2500 yıl önce de var
“Hilal ve yıldız aynı zamanda Pontus Kralı VI. Mithridates’in bayrağının da sembolleridir. Bu kraliyet amblemindeki ‘Ay’ Zeus, Ahura Mazda ve ay tanrıçasının soyundan geldiğine inanılan ‘Pharmacou’ isimli Pers bir şahsı sembolize etmekteydi. Aynı zamanda ‘Hilal ve Yıldız’ tanrı Mitra’nın da sembolüydü. Bosfor Krallığında M.Ö. 5. yüzyıl ile M.S. 1. yüzyıl arasında da hem VI. Mithridates’in soyundan gelen krallardan hem de Mitra tanrısı kültüne olan inançtan dolayı bayrak ve krallık sembollerinde kullanılmıştır.” (4)
Bilmek vākıf olmaktır, çünkü Arapça vākıf olmak sözcüğünün Türkçesi bilmek ve öğrenmektir. Bir şeyin özüne inmektir, derinlemesine bilgi sahibi olmaktır. Biz ise “bilme”yi orada burada okuduklarımızı, eşten dosttan duyduklarımıza inanıp o şey her ne ise onu bildiğimizi sanıyoruz.
Oysa eşin dostun söylediklerini, okullarda öğretilenleri, kitaplarda okuduklarımızı bile kesinlikle kontrol etmeliyiz. En az iki üç kaynaktan daha. Görülecek ki o anlatılanların, söylenenlerin hepsi doğru çıkmayacaktır. Bilimsel bilgi denilen bir şey var, bilimsel yöntemlerle elde edilen bilgi demek. Bilimsel yöntem ise akıl, deney ve gözleme dayalıdır tabii ki. Bir bilginin bilimsel olmasının ölçütü yöntemsel olmasıdır. Bilimsel bilgi, nesnel, tutarlı, sistemli ve eleştiriye açık bilgidir. Bu kadar bilimsel sözcüğü geçirdikten sonra yazıyı da yine öyle bitirelim.
Yunus Emre’nin muhteşem deyişiyle…
İlim ilim bilmektir
İlim kendin bilmektir
Sen kendini bilmezsin
Ya nice okumaktır.
Ben Metin Gülbay, herkese keyifli bir hafta sonu dilerim.
Kaynaklar
2- Nejdet Gök, Mehmet Kutlu, Hilâl ve Ay-Yıldız Motifi Sembol ve İdeolojik Kullanım, Doğu Batı dergisi, sayı 31, Nisan 2005, sayfa 275-76. (Bilkent Üniversitesi öğretim üyeleri)
Muammer Dizer, Ay-Astronomi, DİA İstanbul, 1991, IV, s.185.
4- https://tr.wikipedia.org/wiki/Hilâl_ve_y%C4%B1ld%C4%B1z
5- TÜRK KUMAŞLARINDA GÖRÜLEN AY-YILDIZ MOTİFİ, Crescent-Star Motif in Turkish Fabrics Prof. Dr. Aysen SOYSALDI, Arş. Gör. Ebru ÇATALKAYA GÖK, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/1195008