Toplumdan topluma, ülkeden ülkeye farklılık gösterse de, bizde sıradan ve yaygın bir eylem biçimidir küfür…
Hatta bazı yörelerde özellikle erkek çocuklarına küfür bilinçli bir şekilde öğretilir. Eş dost akraba arasında küfür öğretilen bu bu çocuklar hünerlerini sergilerken öğretenler ayrı bir keyif bile alır.
Her ne kadar erkeklere özgü bir eylem olarak görülse de, bazı kadınların bu konuda erkeklerden hiç de aşağı kalır yanı yok.
Peki nedir küfür?
Küfür insanların öfke, korku, kızgınlık, intikam, endişe ve hayal kırıklığı gibi duygularını ifade etmek veya karşısındaki insanları incitmek için kullandığı kötü kelimelerdir.
Birçoklarına göre bir alışkanlık olan küfür hayatın ta kendisidir, doğaldır. Kimilerine göre ise insanı stresten kurtaran, rahatlatan bir meditasyon şeklidir. Kimilerine göre ise; insana yakışmayan terbiyesizce, ahlaksızca bir eylemdir.
Kimilerine göre ise yerinde ve zamanında kullanıldığında, çok etkili olabilen bir eylem şeklidir. Hayatın bir parçasıdır. Can Yücel”in söylemiyle; “Küfür, burjuvanın ağzında lağım çukuru, işçinin dilinde umut çiçeğidir.”
Yine Can Yücel”den:
‘Bana şiirlerinde küfür etme diyorlar usulsüz… Lan bu kadar or…. çocuğunu nasıl anlatayım küfürsüz?”
Küfür etme nedenleri kişiden kişiye değişir. Kimi sevmediği bir politikacı ekranlara çıktığında kızar, basar küfürü, kimi tuttuğu takım yenilince, kimi trafikte, kimi çarşıda pazarda…
İnsanoğlu alışmışsa eğer küfretmeye, bir bahane bulur elbette. Günlük konuşma içinde bunu bir refleks haline getirenler de vardır. Farkında olmadan dökülür o kelimeler ağızlarından hem de yer ve mekan gözetmeden. Hatta içki ve sigarayla birlikte çok iyi gittiğini söyleyenler de…
Kimilerine göre küfür etmek bir sanattır, herkes bunu beceremez. Gerçekten de küfür bazılarına yakışırken, bazılarında çok eğreti duruyor, hiç yakışmıyor.
İngiltere’de bulunan Keele Üniversitesindeki araştırmacılar küfür etmenin, özellikle sık küfür etmeyenler üzerinde ağrı kesici bir gücü olduğunu saptamışlar. Bu teoriyi doğrulamak için Dr.Richard Stephens ve birkaç bilim insanı gönüllü öğrencilerle beraber bir deney yapmışlar.
Deneye katılan öğrencilerden kollarını buz dolu kovalara sokmaları istenmiş. İlk denemede öğrencilerin küfür etmeleri istenirken, ikinci denemede küfür olmayan normal bir kelime söylemeleri istenmiş.
Çalışmanın sonucunda, öğrencilerin küfür ettikleri denemede kollarını çok daha uzun süre ile buzda tutabildiği gözlemlenmiş. Bilim adamlarına göre bu sonuç, küfür etme ile acıya dayanıklılık arasındaki bağı göstermekte. Deneye katılan öğrencilerin günlük hayatlarında sık küfür etmeyen kişiler olmaları da, bu davranışın yani küfür etmenin acıya toleransı 4 kat daha arttırdığının altı çiziliyor.
Peki, küfür etmek nasıl oluyor da ağrıyı dindiriyor? Araştırmacıların tartıştığı teoriye göre; küfür etmek savaşçı/direnişçi içgüdüleri tetikleyerek acıyı tolere etmenize yardımcı oluyor. Sonuçta bir saldırganlık eylemi olan küfür, özellikle günlük yaşamda sessiz sakin mizaca sahip kişiler üzerinde oldukça etkiliymiş.
Küfür etmenin zararlarına gelince; söyleyen kişiyi sevimsiz yapar, ilişkilerini tehlikeye sokar. Kişinin acizliğini ve çaresizliğini kanıtlar. Küfür eden kişiye diğer insanların saygısı azalır. Kişinin kendisini kontrol edemiyor izlenimi vermesine neden olur.
Ayrıca; tahmin edilenden daha çok insanı kızdırabilir. Küfür edilen kişilerin kendilerini rahatsız hissetmelerine neden olur. Topluma saygısızlık göstergesidir. Tartışmalara yol açabilir, düşmanlık ve şiddete neden olabilir.
Neyse bu konu çok uzun, küfür üzerine söyleyecekler de çok fazla… Derinlere inmeye başlarsanız hiç çıkamazsınız. Son bir benzetmeyle yazıyı noktalamak en iyisi…
“Küfür dilin baharatıdır” desek…