Ermenistan’da “darbe planladıkları gerekçesiyle” sekiz komutanın tutuklanması, Başbakan Nikol Paşinyan’ın iktidarını nasıl bıçak sırtında sürdürmeye çalıştığının yeni bir kanıtı oldu.
Paşinyan başarılı olma şansı neredeyse imkansız bir politika uygulamaya çalışıyor: Aynı anda hem Rusları kızdırmadan Batı’ya yanaşmaya hem Türkiye ve Azerbaycan’la ilişkileri düzeltmeye hem kendisine karşı olan aşırı milliyetçilerle mücadele etmeye hem de Ermeni kamuoyunu yanına çekmeye çalışıyor. Ancak Ermeni lider hemen hemen bütün cephelerde tökezliyor.
2018 yılından beri iktidarda bulunan Paşinyan’ın en zor görevi Rusya’nın yörüngesinden çıkmak. Küçük Ermenistan Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra Rusya’nın bölgedeki yegane müttefiki oldu. Biri dışında Ermenistan’da iktidara gelen bütün liderler Azerbaycan-Türkiye ittifakına karşı Rusya’ya sığındı. Moskova hem Erivan’ın istediği güvenlik garantilerini verdi hem de Karabağ’da Ermenilerin lehine olan statükonun yıllarca sürmesini sağladı, buna karşılık ülkenin ekonomisinde söz sahibi oldu. Geçmişte Ermenistan’ı köşeye sıkışmışlığından kurtarmak ve özellikle Türkiye ile ilişkileri düzeltmek isteyen Levon Ter-Petrosyan aşırı milliyetçiler karşısında yenildi ve iktidarı bırakmak zorunda kaldı.
Paşinyan iktidara gelmesinin ardından Moskova ile arasına mesafe koymaya çalıştı ama bunun bedelini ağır ödedi. Ermenistan’da askeri üssü bulunan ve ülkenin sınırlarını da koruyan Rusya, 2020 yılında Azerbaycan ve Ermenistan güçleri arasında Karabağ’da çıkan savaşta, yıllardır izlediği statükonun bozulmasına izin vermeme taktiğinden vazgeçerek “tarafsız” kaldı, fiiliyatta ise Azerbaycan ordusunun ilerlemesine “yeşil ışık” yaktı. Türkiye tarafından da desteklenen Azerbaycan altı hafta süren savaşta Karabağ’da önemli kazanımlar elde etti, yalnız kalan Ermenistan yenilgiyi kabul etmek zorunda kaldı.
Yıllardır Erivan’ın yanında yer alan Rusya’nın bu tutumu Ermenistan’da “sırtından hançerlenmiş” duygusu yarattı ve iki ülke arasındaki soğukluk büyüdü.
Ocak ayında Ermenistan, Kolektif Güvenlik Anlaşması Örgütü’nün tatbikatına ev sahipliği yapmaktan vazgeçti.
Mart ayında Ermenistan, Lahey’de bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin (ICC) üyesi olmak için Roma Statüsü’nü kabul etme sürecini başlattı. Bu mahkeme, Ukrayna’da savaş suçu işlediği gerekçesiyle Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hakkında tutuklama kararı çıkarmıştı.
Paşinyan nisan ayında parlamentoda yaptığı konuşmada, Sovyet dönemini kastederek, Azerbaycan’ın 1991 yılındaki sınırlarını kabul etmeye hazır olduklarını söyledi. Ermenistan’ın Karabağ’ı Azerbaycan’ın parçası olarak tanıması anlamına gelen bu açıklama ülkede çok güçlü olan “Karabağ lobisi”nin büyük tepkisini çekti.
Ardından kısa süre önce sembolik de olsa Ermenistan-ABD tatbikatı yapıldı. Bu arada, Paşinyan’ın eşi Anna Hakopyan Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski’nin eşi Olena Zelenska’nın Kiev’de “first lady”ler için düzenlediği zirveye katıldı. Paşinyan ise Batı medyasına Rusya’ya bağımlılığın stratejik bir hata olduğu yolunda açıklama yaptı.
Aslında Paşinyan’ın hedefi basit: Ermenistan’ı Rusya’nın yörüngesinden çıkarmak, Türkiye ve Azerbaycan’la arayı düzelterek ülkesinin köşeye sıkışmışlığına son vermek. Fakat kağıt üzerinde basit görünen bu hedefe ulaşmak pratikte imkansıza yakın. Üstelik Paşinyan’ın tek sorunu Rusya değil, Ermenistan kamuoyunun bir bölümü ona Karabağ’ı Azerbaycan’a teslim eden lider gözüyle bakıyor. 1915 olayları Ermenistan’da her zaman hassas bir konu olduğu için Ankara ile ilişkileri normalleştirmek istemesi de aşırı milliyetçilerin elini güçlendiriyor.
Aslında Paşinyan, 1990’larda rahmetli Ebulfez Elibey’le 2000’lerde Gürcistan lideri Mihail Saakaşvili’nin yaptığı hataları tekrarlıyor.
Elçibey iktidarında Azerbaycan Sovyetlerin dağılması sonrası Rus askerlerini ülkeden çıkaran ilk eski Sovyet cumhuriyeti olmuştu. Elçibey’in dış politikada üç önemli hedefi vardı: Türkiye ile mümkün olduğu kadar çok yakınlaşmak, Rusya ile arasına mesafe koymak ve Güney Azerbaycan’la (İran’da Azerbaycan Türklerinin yaşadığı bölgeler) birleşmek. Elçibey bu hedeflerine zamana yayarak ulaşmaya çalışmak yerine aceleci davranınca ve isteklerini yüksek sesle dile getirince iktidarda kalamadı.
Benzer şekilde hatta daha açıktan Gürcistan’da Saakaşvili her fırsatta Rusya’nın nasırına basınca ve NATO’ya üye olmak istediğini bağıra bağıra söyleyince çıkan savaşta küçük düşürüldü.
Şimdi aynı sabırsızlığı gösterdiği için kendisini birçok cephede aynı anda savaşır durumda bulan Paşinyan’ın Batı tarafından kışkırtılan Gürcistan’ın sonradan nasıl yalnız bırakıldığını da unutmaması gerekiyor.