Ayurveda besinleri iyi ya da kötü olarak ele almaz, bunun yerine morfolojik nitelikleri ile bunlara karşılık gelen fizyolojik etkilere göre değerlendirir. Ayrıca besinin nerede yetiştiğine, miktarına, nasıl hazırlandığına, ne zaman alındığına, diğer besinlerle uyumluluğuna ve nasıl sindirildiğine dikkat eder.
Gıdaların tazelik, temizlik, doğallık gibi biçimsel nitelikleri ile hazırlanış yöntemi, sindirim sistemi başta olmak üzere tüm organizmayı yakından ilgilendiren bir konudur. “Ne yersen osun” diye bir özdeyiş vardır. Ayurvedik anlayışa göre bu özdeyişin özü, “neyi sindiriyorsan osun” şeklindedir.
Organizmal sistemlerin dış yakıt olarak beslendiği yiyecek, içecek ve oksijenin karakteristik değeri, yalnız fiziksel bedeni değil psikolojimizi de etkiler. Yararlandığımız yakıtın nitelikleri asimile edilerek, doku ve hücresel yapıyı oluşturan bileşenlere dönüşür, organizma ile bütünleşir. Besinlerde bulunan enerji (prana) fiziksel bağlamın ötesine geçerek duygusal, düşünsel ve ussal katmanlardaki enerji ile etkileşir.
Bedenimiz, son derece karmaşık düzeneklerin uyum ve denge içinde çalıştığı olağanüstü bir tümleşik denklemler kümesidir. Bu kümenin özünde yer alan çekirdeğin çevresi fizik, enerji, bilinç ve akıl katmalarından oluşur.
Trilyonlarca hücre ve içlerindeki organeller kendi aralarında uyum içinde çalıştıkları sürece, beden tüm katmanlarıyla uyum içinde çalışır. Bedendeki en küçük yaşam birimlerden birinin bile sağlığını yitirmesi, duygusal ve düşünsel yapımız üzerinde kendi ağırlığınca bir etki ortaya koyar. Sağlığını kaybeden hücre sayısı ne kadar artarsa, davranışlarda değişiklik görülme olasılığı da o derece artar.
Enzimatik ve metabolik süreçlerinin vücuttaki gerçekleşme formatı, bireyin düşünce, davranış ve duygu doğasını doğrudan etkiler. Örneğin, duyguları olan canlıları öldürüp yemek, bu besinin şiddet enerjisi içerdiği ve bundan dolayı tüm sindirim sürecinin sıkıntılı geçeceği anlamına gelir.
Bir hayvana ne kadar iyi davranılırsa davranılsın, onu yiyecek olarak büyütmenin sonra da parçalayıp yemenin, ne kadar ahlaki olduğunu sorgulamakta yarar var. Et tüketiminin fiziksel boyutta oluşturduğu ciddi sağlık risklerinin çoğunun farkındayız. Hayvan parçalarını yakıt olarak göreceksek, doğasında var olan şiddetin duygu, düşünce, bilinç ve akıl boyutunda da riskler taşıdığını görmezden gelemeyiz.
Öte yandan, aşırı rafine gıda, paketli gıda veya alkol tüketimi yalnızca obezite, diyabet veya kalp hastalıkları riskini beraberinde getirmekle kalmaz, duygudurum dalgalanmasına, hiperaktiviteye ve anksiyeteye de yol açabilir.
Ayurveda, belleğin sinir sisteminde, duyguların ise kanda konumlandığını savunur. Kanımızın kimyası besinsel yakıt kalitesine göre değişecek olursa, duygular, düşünceler ve davranışlar da değişir. Gıdanın yapısını tanımlayan üç evrensel psişik özellik, besin verilerinin asimilasyonunun bir sonucu olarak kişiliğimize yansır.
Bu konsept Vedik psikolojide “Triguna” kuramı olarak bilinir. Her besinde üç Guna bir arada bulunur ancak bunlardan biri, diğerlerinden daha baskındır. Gunalar, besinlerin yapısal karakteridir denebilir. Buna göre besinler yapıcı, uyarıcı ve durağan olmak üzere üç gruba ayrılır.
Binlerce yıllık gözlemlere dayanan bu kadim bilginin çağdaş bilimdeki karşılığı şöyle verilir: Yapıcı gösterge: Proton, Uyarıcı gösterge: Elektron ve Durağan indikatör: Nötron. Bu özellikler iyi ya da kötü olarak değerlendirilmez, sadece birbirlerini tamamlamak için farklıdırlar.
Yapıcı Besinler (Sattva): Taze, temiz, sindirimi kolay, organik meyve ve sebzeler, tam tahıllar, kuru yemişler, saf (eritilmiş) tereyağı, doğru miktarda ve fazla pişirilmemiş otlar, baharatlar vb.
Duygu ve düşünce üzerindeki etkileri: Açıklık, sakinlik, temizlik, esenlik, uyum, barış, denge, farkındalık, bilgi, zihin açıklığı vb.
Uyarıcı Besinler (Rajas): Keskin, acılı, ekşili, tuzlu, çok sıcak veya fazla miktarda kuru yiyecekler, tüm kızartmalar, soğan, sarımsak, fazla pişmiş yiyecekler, çay, kahve, asitli içecekler, enerji içeceği, çikolata, turşu vb.
Duygu ve düşünce üzerindeki etkileri: Tutku, bağlanma, çekici olma arzusu, yaratıcılık, heyecan, aşırı hareketlilik, kararsızlık vb.
Durgunluk Veren Besinler (Tamas): Et, balık, deniz canlıları, kümes hayvanları, alkol, uyuşturucular, bayat, çürük, işlenmiş gıdalar, olgunlaşmamış meyveler, mantarlar, iç organlar, gerginken hazırlanan yemekler vb.
Duygu ve düşünce üzerindeki etkileri: Bilgisizlik, öğrenmede uyuşukluk, enerjisizlik, öfke, kıskançlık, gerçeklikten kopukluk, “dünya bana borçlu” düşüncesi vb.
Gıdaların yapısal özellikleri ve etkileri, bireyin yaşam ve beslenme biçimine göre değişebilir. Bazı durumlarda düşünceler istikrarsız hale gelebilir ve üç Guna arasında dalgalanabilir. Sürdürülebilir bir düşünce ve ruh sağlığı için, gıdaların niteliklerini gözden geçirmeye başlayabiliriz.
halilocakli@yahoo.com