Merkez Bankası Para Politikası Kurulu’nun Ağustos (24/08) toplantısında, yeni ekonomi yönetiminin, “nas”ihatlere aldırmadan, politika faizini 750 baz puan birden artışla, beklentilerin yoğunlaştığı yüzde 20’yi dahi 5.0 puan aşarak, yüzde 25 düzeyine yükseltmesi, döviz kurları üzerinde ilk anda yüzde 5.0 dolayında bir gevşeme yarattı. Ancak, aradan daha 24 saat geçmeden bu gevşemenin rehavet marjı yüzde 2.5/3.0 düzeyine çekildi.
Financial Times (FT), Merkez Bankası’nın bu “beklenmedik” kararını dünyaya, “Politika yapıcılar, kontrolden çıkmış enflasyonu dizginlemeye çalışırken faizleri ekonomistlerin beklediğinden çok daha keskin bir şekilde artırdı” diye duyurdu.
Türkiye’deki bu önemli faiz gelişmesine ilişkin haberinde, Merkez Bankası’nı Wall Street Bankacısı Hafize Gaye Erkan’ın yönettiğini anımsatan The Wall Street Journal da, “Türkiye, enflasyonu dizginlemek amacıyla beklenenden daha büyük bir faiz artışıyla sürpriz yaptı” dedi.
Özellikle döviz kurları üzerindeki bu önemli ilk anlık etki, haftada bir de olsa, 250 gram kıyma alma odaklı umutlarda da, neredeyse yüzde 50’lik bir toparlama sağladı. Sofralara yönelik bu umut tazeleme elbette, halkımızın tüm umutlarında da olumlu gelişmelerin kapısını araladı.
Ülke topraklarımızın altında saklanan, ancak Lozan Anlaşması nedeniyle çıkarılamayan petrole, uranyum yataklarına “Lozan’ın 100. Yılı” coşkusuna karşın, henüz ulaşamasak da, önümüzde “Ay’a Seyahat” ve “Uzayı Fethetmek” gibi çok önemli hedeflerimiz de duruyor elbette.
Hindistan’ın 23 Ağustos’taki başarısıyla, 2023 yılının sona yaklaşılmasına karşın, bu konuda bir türlü adım atılmadığı için, akıllara buruk bir şekilde gelen “uzay umutları” TCMB’nin faizi “roketlemesi”nin etkisiyle de yeniden toparlandı.
Hindistan Başbakanı Narendra Modi’nin, roketledikleri uzay aracının Ay’a indiği anda, “Bu unutulmaz bir andır. Bu olağanüstü. Bu yeni Hindistan’ın zafer çığlığıdır” dedi. Türkiye’de de milyonlar, “Bu unutulmaz bir andır. Bu olağanüstü. Bu yeni Türkiye’nin zafer çığlığıdır” sözlerini duymak için sabırsızlanıyor.
“Uzay umutları” TCMB’nin faizi “roketlemesi”yle yeniden toparlandı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 9 Şubat 2021’de düzenlenen, “Milli Uzay Programı”nın tanıtım toplantısındaki konuşmasındaki sözleri geldi herkesin aklına:
“En önemli hedefimiz 100’üncü yılda Ay’a ilk teması gerçekleştirmek. Gökyüzüne bak, Ay’ı gör. İnşallah Ay’a gidiyoruz. İlk aşamada 2023 yılı sonunda yakın Dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrid roketimizle Ay’a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz. İlk fırlatmayı uluslararası iş birliğiyle gerçekleştireceğiz. Böylece ikinci aşama Ay misyonu için de gerekli bilgileri toplamış olacağız. 2028’de gerçekleştirmeyi planladığımız ikinci aşamada ise aracımızı yakın yörüngeye çıkaracak ilk fırlatmayı bu kez kendi milli roketlerimizle yapmayı ve yumuşak inişi planlıyoruz. Böylece Ay’da bilimsel faaliyetler yapabilen sayılı ülkelerden biri konumuna geleceğiz.”
Bu önemli başarıya, özellikle “fakirleriyle” ünlü Hindistan’ın ulaşması, Türkiye’deki yeşeren umutları daha da destekliyor, gürleştiriyor.
Çünkü Türkiye’deki son ekonomik veriler, fakirlerin olağanüstü hızla arttığını ve bu artışın hız kazandığını gösteriyor. Bu verilerden bir tanesini de, DİSK’e bağlı Birleşik Metal İş Sendikası Sınıf Araştırmaları Merkezi (BİSAM) hazırlıyor. BİSAM’ın 15 Ağustos’ta açıkladığı verilere göre, Temmuz 2023 için açlık sınırı 11 bin 525 lira, fakirlik sınırı da 39 bin 886 lira olarak belirlendi. Bir başka deyişle, kapısından içeriye, ayda yaklaşık 40 bin lira girmeyen çekirdek aileler artık “fakirler” arasında yerlerini aldılar.
Benzer araştırmayı Ankara’da yapan Türk-İş’in ulaştığı veriler de çok farklı değil. Buna göre, Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 11 bin 658 liraya, gıda harcaması ile giyim, konut (kira, elektrik, su, yakıt), ulaşım, eğitim, sağlık ve benzeri ihtiyaçlar için yapılması zorunlu diğer aylık harcamalarının toplam tutarı da (fakirlik sınırı) 37 bin 974 liraya yükseldi.
Görüldüğü gibi, en büyük iki işçi sendikaları konfederasyonunun uzmanlarından oluşan ekiplerin, sahadan toplayarak yaptıkları hesaplamalar Türkiye’de artık, yerli ve milli roketlerin desteğiyle uzaya gidiş için yeterli sayıda fakir oluşmuş durumda.
Ayrıca, zaten 2023 yılındayız ve şunun şurasında yılın bitmesine de yalnızca dört ay kalmış durumda. Sayın Cumhurbaşkanı da zaten, uzaya gitmek için 2023 yılının sonlarını işaret etmişti: “İlk aşamada 2023 yılı sonunda yakın Dünya yörüngesinde ateşleyeceğimiz kendi milli ve özgün hibrid roketimizle Ay’a ulaşarak sert iniş gerçekleştireceğiz.”
Öyle anlaşılıyor ki, tıpkı Hindistan’ın iki gün önce başardığı gibi biz de Ay’a ineceğiz. Hem de biz, bugünlerde “Ay’ın Güneyi” diye de tanımlanan, Hindistan’ın Chandrayaan-3 adlı uzay aracının da indiği “Ay’ın Karanlık Tarafı”na artık kolaylıkla gidebiliriz. Ay’ın Karanlık Tarafı’na gitme fikri, ister istemez Pink Floyd’un “Dark Side Of The Moon” adlı ünlü albümünü getiriyor.
Waters’ın 50 yıllık bestesi Türkiye’de bugünkü “para”yı anlatıyor
Bu durumda ona da bir göz atmak gerekti; bir de ne görelim, albümdeki Roger Waters’ın bestelediği parçalardan bir tanesi (Money / Para) tam da bizi anlatıyormuş meğer:
Para, çek git
Daha yüksek maaşlı bir iş bul ve kendini iyi hisset
Para, uçucudur o
Tut onu iki elinle ve sakla
Yeni araba, havyar ve yıldız düşleri için
Sanırım kendime bir futbol takımı alacağım
Para, geri dön
İyiyim Jack (Jack para anlamında)
Çek elini para istifimden
Para, bir şanstır o
Sakın verme bana o insanı melek yüzlü yapan pisliği
İçindeyim birinci sınıf seyyar hi-fi setimin
Ve sanırım bir Lear Jet’e ihtiyacım var
Para, bir suçtur o
Eşit olarak paylaşılan, fakat benim pastamdan bir dilim almayın sakın
Para, derler ki
Kaynağıdır günümüzdeki tüm kötülüklerin
Fakat maaşınıza zam isterseniz eğer, şaşırtıcı olmaz onların
Zırnık koklatmamaları
Roger Waters’ın tam 50 yıl önce (1973) bestelediği bu şarkının sözlerinin, Türkiye’nin bugünlerini de anlatıyor olması o kadar da “tesadüf” değil elbette. Kapitalizmin her aşamasında, halkın kimi ülkelerde yüzde 98’ini, kimi ülkelerde ise yüzde 99.9’unu temsil eden emekçiler için, sistem temelden değişmediği sürece, “para”nın tanımlanması da pek değişmiyor.
Kolay değil, Türkiye İstatistik Kurumu’na (TÜİK) göre yüzde 85’i, Enflasyon Araştırma Grubu’na (ENAGrup) göre ise yüzde 120’yi gördükten sonra, yüksek düzeylerini koruyan enflasyon, hanelerin gelir-gider dengesini altüst etti. Özellikle döviz kurlarının da hızlı tırmanışıyla, iğneden, ipliğe tüm ürünlerde yaşanan maliyet artışları, reel ücretlerdeki gerilemeye bağlı talep daralmasına karşın, oldukça tahrip edici bir maliyet enflasyonunu körükledi.
Durum böyle gelişince, ister istemez, Türkiye halklarının “para” gereksinimi giderek artarken, paraya erişim olanakları da aynı hızda daraldı. Ücretleri reel olarak eriyen ve dolayısıyla da, umudunu “ücret artışlarına” bağlayan ve bu taleple meydanlara çıkan emekçiler, çoğunlukla “biber gazı ve kalkanlar” ile karşılandılar.
Daha doğrudan anlatımla, tıpkı Waters’ın şarkısında dediği gibi;
Fakat maaşınıza zam isterseniz eğer, şaşırtıcı olmaz onların
Zırnık koklatmamaları
ile karşı karşıya kalan emekçiler, limit aşımı, gecikme faizi gibi faktörlere karşın, ellerindeki kredi kartlarıyla ATM’lerin önünde kuyruk olmaya başladılar.
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nun (BDDK) verilerine göre, TL ve yapancı para cinsinden bireysel kredi kartları borçlanmaları Temmuz’un son haftasında 839 milyar 830 milyon liraya tırmandı.
Bu borçların 399 milyar 534 milyon lirasını taksitli, 440 milyar 296 milyon lirasını taksitsiz borçlar oluşturdu. Böylece, bireysel kredi kartı borçları bir yılda yüzde 385, kredi kartı taksitsiz borçlanmaları yüzde 160, taksitli borçlanmaları da yüzde 219 yükseldi. Yine BDDK verilerine göre, aynı dönemde tüketici kredileri de 11 milyar 67 milyon lira artışla 1 trilyon 412 milyar 462 milyon liraya yükseldi.
Bunlar, az ya da çok, düzenli bir geliri olduğu için, kredi kartı ve krediye ulaşabilen emekçilerin bulabildiği çözümün banka kayıtları olarak çıkıyor karşımıza. Ancak bir de, enflasyonu saf dışı bırakmaya soyunan Merkez Bankası’na yönelik övgüler arasında karnını doyurmaya çalışan, ancak kredi kartını reklam spotlarında ve market kasası kuyruğunda önündeki müşterinin “Temassız” diyerek uzattığında görebilen milyonlar var.
Bundan sonra nelerin olabileceğine, yine Roger Waters’ın, aynı albümdeki Brain Damage (Beyin Hasarı) adlı parçasıyla bakalım:
Ve eğer baraj dayanamaz yıkılırsa zamanından yıllar önce
Ve eğer barınacak yer yoksa tepede
Ve eğer başın da çatlarsa karanlık tehlikeli önsezilerde
Göreceğim seni ayın karanlık yüzünde