Kapadokya bölgesinde bulunan yeraltı şehirlerinin sayısı şimdilik 200 kadardır. Tabii araştırdıkça bu sayı artacaktır. Her biri devasa değildir ancak devasa olanları 30 bin kişinin sığınabileceği büyüklüktedir. Yanlış okumadınız otuz bin kişi. Hangi tehlike yüz binlerce insanın yeraltında sığınmak için böylesine zahmetli bir işe girişmesini gerektirebilir acaba?
Çünkü bu kentler volkanik tüfün aşağıya doğru oyulmasıyla yapılmıştır. Bu da bu kayaların o kadar da güvenilir olmadıklarını, herhangi bir düşmandan kaçmak için yapılmış olsa düşman askerlerinin de bu tüfü oyarak birkaç günde bu insanlara ulaşmalarının kolay olduğunu gösterir. Demek ki bu kentler bir düşmandan kaçmak için yapılmıştır demek pek doğru olmayabilir. O zaman niçin yapılmıştır?
İsterseniz bu soruya yanıt vermeden önce bu kentlerin ne zaman yapıldıklarına bakalım. Bakalım diyorum ama bakamıyoruz çünkü ne zaman yapıldıkları belirsiz. Kırk elli yıl önce bize bu kentlerin ilk Hristiyanların Romalılardan kaçmak için inşa edildiği öğretiliyordu okul kitaplarında. Yani 4-5. yüzyıllarda inşa edilmiş olmalıydılar ama araştırmalar bundan çok daha eski olduğunu ortaya çıkarınca bu tezden vazgeçildi. Sonra M.Ö. 8.yüzyılda Frigler’in inşa ettikleri ileri sürüldü. Ama daha da eski olduğu anlaşılınca bu tez de çöpe gitti. Şimdilerde Hititler de işin içine katıldı ve M.Ö. 2. bine gitti yapım tarihi.
Dikkat ederseniz büyük bir ciddiyetle ileri sürülen tezler birer birer çöpe gidiyor. Yani ciddiyetin derecesini anlayın artık. Sonra bir tez daha ileri sürüldü. İngiliz yazar ve araştırmacı Graham Hancock uçuk bir fikir ileri sürdü bu konuda. Tabii onun teorisinde yeraltı kentleri bir parça yalnızca. Genel olarak şu anda yaşayan uygarlığımızdan önce, çok daha önce insanlar ileri bir uygarlık yaratmıştı ancak bu yok oldu. İşte yeraltı kentlerini yapan insanlar da bu yok olan uygarlığı anımsatıyordu. Şimdilik onun tezini bir kenara koyup Urfa’daki ünlü Göbeklitepe’ye gidelim.
M.Ö. 9600 yıllarına tarihlenen bu antik yapının bir tapınak olduğu ileri sürülüyor. Göbeklitepe o kadar eski ki, İngiltere’deki beş bin yıllık Stonehenge’i solluyor ve 11 bin 600 yıla uzanıyor. Son buzul çağı 11 bin 700 yıl önce son erdi diyor bilim insanları. Yani son buzul çağının sona ermesiyle birlikte Göbeklitepe yapılmış. İkisi de aynı tarihlere rast geliyor. Bunun bir tesadüf olması mümkün mü?
Göbeklitepe’den sonra Karahantepe ve başka tepeler de keşfedildi ve 12 bin yıl önceye tarihlendi kazılanlar.
İnsanlar buzdan kurtulduktan sonra (veya önce?) böylesine muazzam yapılar inşa ediyor. Diyeceksiniz ki daha eski yapılar yok mu? Var tabii… İsterseniz kısa bir araştırma yapın internette neler bulacaksınız neler…
Ben ikisi arasında böylesine bir kesişme tarihi olmasından yola çıkarak cüretkâr bir savda bulunacağım. Yeraltı kentleri ileri sürülenden çok daha eski tarihlerde yapılmış olabilir. Tarihlemesi yapılamamış pek. Ne zamana uzanıyor yapımı, bilinmiyor bu yeraltı kentlerinin.
Son buzul çağının 11.700 yıl önce sona erdiğini biliyoruz, o zaman bu kentlerin o dönemler içinde, soğuktan korunmak için yapılmış olduğunu söylesek yanlış mı yapmış oluruz acaba? Son buzul çağı tepe noktasına 18 bin yıl önce ulaştı, belki de 18 bin ile 11700 yılları arasında yapıldı bu kentler, olamaz mı?
Yeraltı kentlerinin tarihini daha ciddi araştırmak gerektiği açık. Bilhassa ne zaman yapıldıklarına ilişkin bir saptama yapılabilir mi acaba? Ama ciddi bir yöntemle, olsa olsa diye değil.