Japonya, Fukuşima Nükleer Santrali’nde 12 yıl önce meydana gelen kaza sonrası biriktirilen ve radyoaktif maddeler içeren bir milyon tondan fazla atık suyu Pasifik Okyanusu’na boşaltmaya başladı.
Karar Birleşmiş Milletler (BM) Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (IAEA) tarafından onaylansa da komşu ülkeler, özellikle Çin sert tepki gösterdi ve Japonya’yı “bencilce ve sorumsuzca davranarak” okyanusa “kanalizasyon muamelesi yapmak”la suçladı. Hong Kong da suyun boşaltıldığı bölgeden deniz ürünü almayacağını açıkladı. Okyanusa boşaltılan suda bulun 60’tan fazla radyoaktif maddeden arındırmak için filtreleme yöntemi kullanılıyor ama uzmanlar suyun radyasyondan tamamen arındırılması mümkün olmadığını söylüyor.
***
Netflix’te birkaç ay önce yayına giren “The Days” dizisi, Japonya’daki Fukuşima Daiiçi Nükleer Santrali’nde bundan 12 yıl önce yaşanan kazayı anbean çarpıcı detaylarla ekrana getiriyor.
Sekiz bölümlük dizi, 11 Mart 2011 tarihinde meydana gelen ve etkileri günümüzde de süren kazayı santralin müdürü Masao Yoşida’nın ağzından anlatıyor. Kazayı tetikleyen, o gün meydana gelen 9.1 şiddetindeki deprem ve ardından yol açtığı dev tsunamiydi. Japonya tarihinin en şiddetli depremleri olan ve altı dakika süren yıkıcı sarsıntının yol açtığı dalgalar 14 metreye kadar yükselmişti.
Koruma duvarları yaklaşık altı metreye kadar olan dalgalara göre yapıldığı için santralin bazı bölümleri deniz suyuyla doldu. Kaza sırasında aktif olan reaktörler otomatik olarak kapandı ve hemen jeneratörler çalıştı. Ancak yükselen suların jeneratörleri devre dışı bırakması üzerine elektriksiz kalan santralin çalışanları reaktörlerin ısınmasını engellemeyebilmek için zamana karşı yarışmaya başladı.
Dizinin ortaya koyduğu en çarpıcı gerçeklerden biri, dönemin en gelişmiş teknolojisiyle santrali yapan uzmanların böyle bir felaket senaryosunu öngörememiş olması, kazanın herkesi hazırlıksız yakalaması ve deneme yanılma yöntemlerine başvurulması.
“The Days”, o günlerde yaşananları santral çalışanları, Japon hükümeti ve Fukuşima’yı işleten Tokyo Elektrik Şirketi yöneticilerin gözünden anlatıyor. Dizi boyunca politikacıların ve üst düzey yetkililerin kimi zaman kişisel imajlarını önde tuttuğuna da tanık oluyoruz.
Santralin müdürü Yoşida ve çalışanlar hayatlarını riske atarak olağanüstü bir gayretle reaktörleri soğutmak için zamana karşı yarışmalarına rağmen Fukuşima’da nükleer erime ve hidrojen patlamaları meydana gelmesini engelleyemiyor.
154 bin kişinin tahliye edildiği felaket yedi dereceyle dünyanın en şiddetli nükleer kazalarından biri olarak tarihe geçti. Japonya öncesi yedi dereceyle sınıflandıran tek kaza, 26 Nisan 1986’da yaşanan Çernobil felaketiydi.
Japonya’nın üçte birini yaşanılmaz hale getirmesi tehlikesi taşıyan kaza Müdür Yoşida’nın hükümetten ve üslerinden gelen emirleri dinlemeyerek reaktörleri deniz suyuyla soğutması sonucu daha büyük bir felakete dönüşmüyor. Çalışanların kişisel kahramanlığını ve fedakarlığını öne çıkaran dizinin özellikle deprem anı ve sonrasında meydana gelen tsunami görüntüleri son derece gerçekçi.
Diziye yöneltilen eleştirilerden biri kaza sırasında hep santrale odaklanması ve örneğin, boşaltılan bölgelerde insanların yaşadıklarına hiç değinmemesi.
Resmi olarak kaza sırasında bir kişi öldü. 20 bin kişinin hayatını kaybetmesi depreme ve tsunamiye bağlanıyor. Japon yetkililer, felaket bölgesinden tahliye edilen iki bin 200 kişinin daha sonra ölmesinin de kazayla ilgisi olmadığını savunuyor.
Dizinin son bölümünde, kazadan yaklaşık iki yıl sonra kanserden ölen Yoşida’yı canlandıran aktör Koji Yakuşo’nun “Bir gram uranyum 235’le üç ton kömürden elde edilen enerjinin eşit olduğunu öğrenen insanoğlunun nasıl felakete giden yolun taşlarını döşediği” öz eleştirisini duyuyoruz.