“Kadını güçlendirmekten daha etkili bir gelişme yolu yoktur” demiş Kofi Annan.
“Solar Sister” sayfasının ilk cümlesi bu. “Sol” Latin kökenli bir kelime ve anlamı İngilizcedeki “sun” ile aynı yani güneş demek. Bu yüzden solar enerji, güneş enerjisi demek oluyor da “solar sister” ay mı oluyor yoksa güneşin bir kardeşi mi var, diye sorulabilir. Oysa Uganda’da kurulan bir kadın birliğinin adıymış.
“Dünyanın iklim sorunundan en çok muzdarip olanlar kadınlar olduğuna göre, çözümü de kadınlardan geçer” diyerek yola çıkmış bu birlik. Eğitim, sağlık, çalışma hayatı, ekonomik olanaklar yani her biçimiyle yaşamak için ve cinsiyetine bakılmaksızın herkes için enerji gerekli. Enerjinin dünyanın çanına ok tıkamadan elde edilmesi de şart olduğuna göre, temiz enerji kullanımına geçilmesinde eğitimin de uygulamanın da kadınlardan başlaması lazım, demiş “güneş enerjisi kız kardeşleri”.
Mars’a bilet satılmasına çeyrek kala, Uganda’da yasayan 100 kişiden sadece 6’sı elektrik enerjisine ulaşabiliyormuş. Uzak köylere gidildiğinde bu oran yüzde bir bile değilmiş. Başka bir şekilde söylersek, Sahara Çölü komşuluğunda yaşayan 600-700 milyon insan elektriksiz yaşıyormuş. Gaz yağı yakıp aydınlanmaya çalışarak, evin ortasında ateş yakıp yemek pişirerek falan idare ediyorlarmış. Türkiye nüfusunun 70-80 milyon olduğunu hatırlayarak anlamaya çalışıyorum bu rakamları.
Amerika’nın Virginia eyaletinden Katherine Lucey adında bir kadın, bu koşullarda yaşayan kadınlara minik yatırımlar yaparak çevreyi yok etmeden enerji üretimi sağlamayı düşünmüş. Onun dışında Neha Misra, Evelyn Namara ve Jayne Opitto diye üç kadın daha var bu girişimin başında ki onlar bölgenin insanları. Yönetim kurulunda da bilim insanları var. İkinci on yılını yaşamakta olan bu kadın girişiminin pek çok proje ortağı ve bir yığın da ödülü var.
Kadınlara elden ele makyaj malzemesi satan Avon firmasının yaptığına benzer biçimde işliyor “solar sister” sistemi. Elden ele “umut, olanak ve de aydınlık” iletiyoruz diyorlar. Böylece hem coğrafi olarak hem de kültürel olarak uzak köşelerdeki kadınlara gene oranın kadınları aracılığıyla erişiyorlar.
Bunu nasıl yapıyorlar derseniz, başlangıçta bazı kadınlar girişimci olarak belirleniyor. Onların güneş enerjisi ile çalışan ocak, lamba, radyo ve başka bazı ufak tefek ev eşyalarını alıp kullanması sağlanıyor. Sonra bu kadınlar, kapı kapı dolaşarak bu ürünleri tanıtıyor ve konu komşularına satabildikleri kadar satıyorlar. Kendileri de kullandıkları için deneyimlerini aktarmaları satışlarını kolaylaştırıyor. Satıştan yüzde aldıkları için de canla başla daha çok satış yapmaya uğraşıyorlar. Kendileri de böyle girişimci olmak isteyen başka kadınları da satış sistemine eklediklerinde ek kazanç da elde ediyorlar. Bu sistemin Amway, Avon vb şirketlerden ne farkları var derseniz, özünde fark yok. Fark şu ki sattıkları ürün hem halkın gerçek ihtiyaçlarını karşılıyor hem de çevreye yararlı. Üstelik de bu oluşum kâr amaçlı olmadığı için, dünya genelinde milyonlarca bağışçısı var, dolayısıyla ürünler yoksul Afrikalı kadın için satın alınabilir boyutta.
“Solar sister”, medyada ve de sosyal medyada bayağı yer alıyor. Oralarda anlatılanlardan öğrendiğime göre, solar enerji ocağında yemek pişirmek, odun ateşi yakıp pişirmeye göre daha az zahmeti olduğundan kadınlara zaman kazandırıyor. Ateşten çıkan dumanlar evin havasını kirletmediği için özellikle küçük çocukların kirli havaya maruziyeti yok oluyor. Aydınlanmak için gaz yağı kullanmayınca ona ödedikleri para da ceplerine kalıyor vb…
Peki bu “solar sister”lar ne kadar başarılılar derseniz, şimdiye kadar 10 bin kadar kadını girişimci (satıcı) yapmışlar. 4 milyondan çok insana solar ürün satmışlar. Bölgeye 300 milyon dolarlık ekonomik kazanç katmışlar. Karbon emisyonunu da 1 milyon metrik ton azaltmışlar.
Bu rakamlara göre, asıl hedef diye gösterilen petrol ürünlerinin kullanılmasından kaynaklanan çevre kirlenmesi (karbon emisyonu) azaltılmış olurken, yerel ekonomiye de katkı sağlanmış. Üstelik bu yolla kadınların para kazanması, aile içindeki saygınlıklarını da sağlık, eğitim gibi olanaklara erişimlerini de artırmış. Solar lambalarla sağlanan aydınlatma sayesinde çocukların geceleri ders çalışabilmeleri de okul başarılarını etkilemiş. Girişimci kadınlara solar sistem hakkında eğitim yapıldığı için, beraberinde halk sağlığı, çocukların eğitimi vb. konularda gelişmeler de sağlanmış. Özetle herkes için kazan-kazan durumu oluşmuş.
Bu rakamları görünce, hızla büyüyen bu girişime ön yargılı yaklaşmak, arkasında neler dönüyor diye düşünmek mümkün. Her işin görünen yüzünün arkasında bambaşka gerçekler yattığını bilince bu kuşku hiç de haksız değil. En basitinden “4 milyon kişiye solar ürünler erişti” demek, solar ürün satıcılarının, yoksul oldukları için satış hedefinde olmayan kişilere, haybeden satış yapabilmesi de demek. Ama olsun. Perde arkasında hangi hesap olursa olsun, bu kadın girişimi bana gene de aydınlık bir iş gibi geldi.
“Afrikalı kadınlar” gerçeği çoğumuz için Mars’ta yaşam kadar uzak bir gerçeklik olabilir. Öyle bile olsa, orman köylülerinin ısınmak için sürekli ağaç kesip yaktığı, gecekonducu ailelerin mangal zehirlenmesinden topluca öldüğü, ısınma ücretini ödeyecek parası olmayan şehirli yaşlıların belediye otobüslerinde seyahat ederek kış günlerini sıcak geçirmeye çalıştığı ülkem için de bu fikrin önemli bir anlamı olabilir. Solar enerji konusunu sadece güneşli güney kentlerinde yazlıkların çatısına güneş paneli koymaya sınırlı düşünmemek gerek. Güneş ışınlarını ışığa ve ısıya çevirmenin yollarının yaygınlaşmasını sağlayabilecek bu türden girişimlere yakından bakmak gerek.
Bizde de Katherine Lucey (yukarıdaki fotoğraf) gibi eğitimli ve becerikli bir kadın çıksa da böylesi bir oluşuma öncülük etse diye hayal ettim mesela ben. Mesela Van’ın Muş’un Bitlis’in Hakkari’nin Siirt’in… dağ köylerinde, hâlâ ağaçla ateş yakıp yemek yapmak, su ısıtmak zorunda olan kadınlara erişse. O kadınlar ile solar alet satıcıları arasında aracılık etse. Nijerya veya Tanzanya’nın köylü kadınları gibi onların da birer küçük girişimci olmalarını sağlasa. Bu sayede o kadınların da cebine üç beş kuruş para girse. Evlerinden çok uzaklaşmadan, sadece komşularıyla görüşmek yoluyla minik bile olsa para kazanmaya başlamaları yüzünden aile içindeki konumları farklılaşsa. O para bölge ekonomisine akmasa da damlasa. Girişimci kadınlara satış için eğitim verilirken mecburen verilecek olan solar enerji/temiz enerji bilgisi ile çevre korumacılığı bilincine de bir nebze de olsa katkı sağlansa… Amma da güzel olur, diye düşündüm.
Bizde olmaz böyle şeyler diye düşünülmesin. Market müşterisi olmayan kadınlara Amwaygiller bizzat evlerinde ulaşabiliyorsa, böylesi girişimler niye ulaşamasın? Hadi şehirde neyse de, köylerde hiç olmaz diye de düşünülmesin. Bal gibi de olur. Deprem dayanışması bunun olabileceğini hepimize gösterdi. Bu ekonomik çöküntü de bir deprem. Üstelik bu işte kimse cebinden bir şey vermek zorunda değil. Fedakârlık değil sadece girişimcilik ve çalışkanlık gerekiyor ki karşılığından herkes kazanıyor, kaybeden yok. Tek gereken böyle bir organizasyonun çakmağını çakacak olan bölge insanını tanıyan, bilen dişi Haluk Leventler.
“Kadın, kadının kurdu değil yurdudur” diyen genç girişimci kadınlara açık çağrımdır. Hele yoksunluk bölgelerinden eğitim alarak çıkma şansını yakalamış kadınlar. Asıl çağrım size çünkü yerele ulaşmanın yolu yerelin dilini ve kültürünü bilmekten geçer. Merkezden/uzaktan bakanlar anlamaz da beceremez de yerelle iletişim kurmayı. Hadi yakından bir bakıverin siz şu “Solar Sister” girişimine. Benzerini örgütlemeye niyetlenirseniz adını da “Güneşin Kızları” koyarsınız orijinaline saygıdan. İsterseniz “güneşi doğuran kadınlar” da koyabilirsiniz, sabahın köründen itibaren çalışmaya başlayan kadınların onuruna.
“Gelişmek için kadını güçlendirmekten daha etkili bir yol yoktur” diyen Birleşmiş Milletler’in kara derili adamına nazire olarak “bizim maviş gözlü Atatürk’ümüz çok daha önceden bunu düşünmüştü” diye laf yetiştirmekten daha anlamlı bir iş olmaz mı bu? Köy Enstitüleri kapatılmasaydı… diye ah vahlanmaktan öteye gitmenin vakti gelmedi mi hâlâ?
Madem “globalizasyon” dönemine denk geldi yaşam süremiz, hadi artık bu oyuna biz de girelim. En doğru ürünü dünyanın her neresindeyse bulup getirip insanımızın kullanımına sunalım. Hep başkası kazanacağına azıcık da biz kazanalım. Haydi kadınlar, görev bizi bekler. https://solarsisters.gov
Not: Bu yazıyı yazdıktan hemen sonra öğrendim ki Orman Bakanlığı GÜNDER diye bir yapıyla ortak bir proje başlatmış. GÜNDER , Türkiye’deki Solar PV Çatı şirketlerinin çatı örgütüymüş. Bu örgüt orman köylerine solar enerji santralleri kuracak, Denizbank başta olmak üzere bazı bankalar da bu işe kredi verecekmiş. Bu proje aslen UNDP yani Birleşmiş Milletler Kalkınma Ajansı’nın bir projesiymiş. Yani atı alan gene Üsküdar’ı geçmiş.