Gazeteci Faruk Bildirici, geçen haftaya damgasını vuran bazı olaylara medyanın yaklaşımını T24’te yayınlanan yazısında şöyle değerlendirdi:
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın para bulmak için çıktığı Körfez gezisinin ikinci günü iktidar medyasında “Suudi Arabistan ile Cumhuriyet tarihinin en büyük havacılık ihracatı sözleşmesi”nin imzalandığı yazıyordu. Akşam, Sabah, Takvim, Türkiye ve Yeni Şafak manşet yapmış, Hürriyet bir sayfada tam dört kez tekrarlamıştı aynı ifadeyi.
Ama böyle bir anlaşmanın kapsamı, ayrıntıları açıklanmaz mı? Verilmemiş bu bilgi. Geziye katılanlar da merak etmemiş olacaklar ki, içeriğini bilmemelerine rağmen yine de “en büyük” diye yazmakta sakınca görmemişlerdi. Sadece Türkiye gazetesinde İsmail Kapan, “Ancak İHA ve SİHA satışlarıyla ilgili herhangi bir rakam verilmedi” diyerek altını çizme gereği duymuştu.
Hakkını yememek gerek; çarpıklığı Yeni Şafak da fark etmişti ama soruşturup “bilgi” aktarmak yerine bu anlaşmanın Pakistan ile yapılan 1.5 milyar dolarlık 30 ATAK helikopteri anlaşmasından daha büyük olduğunun “tahmin edildiğini” yazmıştı. Halbuki Pakistan ile o anlaşma geçen yıl iptal edilmişti! Abartalım derken trajik bir duruma düşmüş oldular.
Ekrana “S. Arabistan’dan kaç milyar dolar gelecek” diye yazıp geziyi konuşan CNN Türk, oradan gelecek yatırımı 100 milyar dolara yükselten Türkiye gazetesi ile trilyon doları bulacak yatırımdan söz eden A Haber’in durumu Yeni Şafak’tan daha az trajik değildi doğrusu.
En kötüsü de “tarihin en büyük anlaşması” sıfatını harcadıkları için gezinin sonunda BAE ile “50.7 milyar dolar” olduğu açıklanan anlaşmalar imzalanınca bu kez “dev imza”, “çok önemli” gibi sıfatlarla yetinmek zorunda kaldılar. Tabii bu anlaşmaların da ayrıntısı yok ortada.
Gazetecinin umre ziyareti
CNN Türk’ün Özel Haberler şefi Fulya Öztürk’ün, umre ziyaretine yanlış açıdan tepki gösterildiğini düşünüyorum.
Bir kere, Öztürk’ün umre ziyaretinin İslami açıdan yerinde olup olmadığına karar vermek kimseye düşmez. Şahsen ben bu konuda konuşma hakkını kendimde göremem. Umrenin hakkıyla yapılıp yapılmadığı tamamen Fulya Öztürk ile tanrısı arasındaki bir konu.
Ayrıca Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı izlerken Kabe’yi ziyaret eden tek isim Fulya Öztürk de değil. Erdoğan’ın bu gezisinde ziyaret edenler oldu mu bilemiyoruz ama önceki gezilerde umreye giden gazeteciler olmuştu. Örneğin geçen yılki gezide gazeteciler Hacı Yakışıklı, Murat Özer, Yakup Köse ve Ünal Kaya da umre fotoğraflarını sosyal medyadan yayımlamıştı. Geçmişte Abdullah Gül ve Turgut Özal’ın gezilerinde de umreye giden oluyordu. Kaldı ki, başka ülkelerde de gazeteciler fırsat bulduklarında tarihi ve turistik yerleri geziyorlar.
Fulya Öztürk’ün yanlışı-daha önce başka gazetecilerin de yaptığı gibi- dini ibadetini sosyal medyadan paylaşıp bunu bir gösteriye dönüştürmesi. Fakat bence Fulya Öztürk’ün umre gezisinden daha büyük gazetecilik problemleri var Erdoğan’ın gezilerinde.
Medya kuruluşlarının ulaşım masrafını ödememesinden başlayıp, katılacak gazetecilerin seçiminin ödüllendirme aracına dönüştürülmesi, geziyi izlerken sadece açıklamaların yazılması, soru sorarken çizilen sınırların dışına çıkılamaması, basın toplantısı metinlerinin denetlenmesine kadar hemen her yanıyla gazetecilik ilkelerine aykırı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gezileri… Sınırlı sorumlu propaganda elemanlığı işlevi yükleniyor seçilmiş gazetecilere…”
Yazının tamamını okumak için tıklayın