Verin. Kime vereceksiniz?
Çok seçenek yoktur önünüzde.
Hatta iki seçenek de yoktur.
Tek seçeneğiniz vardır.
Artık anlamış olmalısınız, kendinize veriyorsunuz tek oyunuzu, nasıl bir beş sene yaşamak istediğinize dairdi şimdiye kadar verdiğiniz bütün oylar. Yine öyle olacak. Kendi yarınınızı seçeceksiniz. Çocuğunuzun sabah okula ehil olmayan servis şoförleri ile depremde yıkılma tehlikesi olan, kırk, elli, altmış öğrencili sınıfları olan bir okula beslenme çantası boş gitmek zorunda kalıyorsa bu sizin tercihinizdi.
Sizin iki seçim arasında sessiz hatta umursamaz kalmanız sayesinde, hükümet, bakanlık ve tarikatlar hurafeciler ele geçirmişse okulları, bu da bir anlamda sizin tercihiniz sayılırdı.
Hiç mi düşünmediniz sizinle Allah arasına rahipler sınıfının, tarikatların, şeyhlerin, şıhların girmesinin Kuran’a göre yasak olduğunu.
Düşünemediniz çünkü Kuran’ı ana lisanınız ile okuyup anlamınıza izin verilmedi ve boyun eğdiniz yasakçıların yasaklarına.
“Tanrı uludur” demek niye günah ve haram olsun ki? Tanrı uludur demek Allahu ekber demenin Türkçesi sadece.
Niye Allah Türklere yasak etmiş olsun kendisine Türkçe, Kürtçe tapınmayı, ibadet etmeyi, yakarmayı, yakınmayı, hele de dua etmeyi.
Siz kimselerin kötülüğünü istemeyen insanlarsınız ve her gün günde beş vakit namazınızda ‘‘Allah’ım çocuklarımızı, yakınlarımızı, tanıdıklarımızı milletimizi koru, yalana hırsızlığa talana yolsuzluğa uğursuzluğa izin verme, çocuklarımıza gençlerimize gelecek nesillerimize aydınlık güzel, gelecekten endişe etmeyecekleri bir ömür nasip eyle yüce Allah’ım” diye namaza durmanın nesini günah diye buyurmuş olabilir ki Tanrı.
Her kötü mevsimin de sonu vardır
Ve en kötü en kara kışlardan sonra bahar ille de gelir.
Seçim günü yaklaştı.
Kime isterseniz ona verdiğinizi sanacaksınız yine ama bilin ki kendinize vermelisiniz ya da yüz yıl sürebilecek bir karanlığa..
Seçim yakın, kendinize oy verin, bahar ellerinizde mühürlerinizde.