Onunla plansız bir bicimde tanıştık. Buna tanışma denemez elbette. Şubat ayında, benim bir yıl daha yaşlanmamı kutlamak için kızımla yollara döküldüğümüzde tanıdık diyelim. Hikâyesi yürek burkucu olduğu için anılarımızda yer edindi.
Onu ziyaret ettiğimiz yer “Gulf Speciment Marine Lab”. Florida’nın Panacea kasabasında bir çeşit akvaryumun doğa parkı orası. İçinde çeşit çeşit deniz canlısı bulunuyor. Su ürünleri mühendisi kızım için bulunmaz bir ortam. Kızım sadece kitaplardan adını duyduğu çeşit çeşit deniz canlısı ile bizzat karşılaşmaktan çok memnun. Yıllar önce, İstanbul Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesindeki eğitim hayatını hatırlamaktansa üzgün. Bu deniz canlıların hiçbirinin bırak aslını, resmini bile göstermeden sadece çizimlerle ders anlatan hocalarına kızgın:
“Bize sınavda o çizimleri sorarlardı. Eli yatkın olup, çizimi güzel yapan yüksek not alırdı. Çizdiklerimizden bir şey anlamazdık. Üç santim mi üç metre mi olduğunu bile anlamadan kuyruğu böyle yüzgeci şöyle olmalı, diye anlatırlardı. Sonuçta sadece çizim söz konusuysa bir hamsi ile bir balinanın farkını nasıl anlayabilirsin ki? Hadi hocalar eski kafalıydı, diyelim. Çoğu zaman dersleri anlatanlar, biz öğrencilerden sadece birkaç yaş büyük olan asistanlardı. Acaba onlardan birinin bile aklına gelmez miydi yaz tatillerinde seyahatlere çıkıp bu canlıların kendisini görmek, fotoğraflarını videolarını çekmek. Hadi gidip göremediler diyelim, çok mu zordu internetten vidolar bulup onlarla ders anlatmak. Ama hiçbiri, hiçbirini yapmadı, karakalem şemalara yetindi. Onlar görmeden biliyormuş gibi anlattılar, biz de görmeden biliyormuş gibi sınıf geçtik.”
Belki de bu kalitesiz eğitim yüzünden eğitimini aldığı alanda kariyer yapmayan ama aslında deniz yaşamına tutkun olan kızımın buna benzer hayıflanan cümleleri eşliğinde geziyorduk Gulf Speciment Marine Laboratuvarını. Burası Florida’nın doğa parklarından biri olarak geçiyor. Florida’da kayıtlı 200 küsür park var böyle ve hepsi birbirinden farklı ve ilginç. Bu parkta pek çok akvaryum ve havuz var. İçlerinde binlerce çeşit deniz canlısı var. Burada gönüllü çalışanlar, ders almak için gelenler ve bizim gibi meraktan gelmiş olanlar var. Kimi çalışan, kimi izleyen, her yaştan insan var etrafta dolanan. Mini minnacık çocuklar, deniz canlılarını bizzat görerek hatta sakıncası olmayanları elleyerek öğreniyorlar. İşte bu parkta tanıdık biz Lil Herc’ü.
Bir gün, o kendi yolunda giderken bir motor çarpmış. Ciddi bir kafa travmasına uğradığı için komaya girmiş. Ölmemişse de uzun süren komadan çıktığında iki gözü de görmüyormuş. Bu nedenle kendi başının çaresine bakamadığı için, o gün bugündür ona bakılması gerekiyormuş.
Lil Herc, Loggerhead türü bir deniz kaplumbağası. Şöyle kendime sarılıp yanına kıvrılsam da boyutlarımızı kıyaslasak, benden bayağı büyük görünür gövdesi. Tek başına konduğu havuzun bir kenarına sığınmış kıpırtısız duruyor. Uyuyor herhalde, hiç hareket etmiyor, diyoruz. O kadar yaşlı ki hareket edecek hali yok, diyorlar. Yüz yaşına yakınmış. Yaşlılığın halsizliğinden mi yoksa depresyondan mıdır o taşlaşmış hali, bilemiyorum. Sonuçta hem kör hem de yirmi küsur yıldır tutsak. Hem de ne tutsaklık. Uçsuz bucaksız okyanusların yerlisi olan bu zavallıcık şimdi kendisinin ancak üç dört katı kadar olan beton bir havuzun içinde, haftada birkaç kere verilen yiyeceklerle besleniyor. Havuzun bulanık suyu yüzünden fotoğrafını çekemediğimiz Lil’, sese ve titreşimlere aşırı hassasmış. Herhalde motor çarpmasının psikolojik etkisinde hâlâ. Oysa etrafı bizim gibi gürültücü ziyaretçilerle dolu. O depresif olmasın da kim olsun…
Deniz kazaları kaplumbağaların hayatlarını ciddi biçimde tehdit ediyor. Florida civarında yaşayan aslında 80 farklı ülkede yuva kuran ve 140 ülkenin kıyılarında yüzen bu kaplumbağaların adı yeşil kaplumbağa. 2017 yılında sadece Florida sahillerinde 53.000 yeşil kaplumbağa saptanmış. Sayı gözünüze büyük görünmesin koca Atlantik okyanusu düşünülünce minicik bir sayı bu. Ayrıca hemen hemen yarısı doğal nedenlerle değil insan yüzünden ölüyormuş. En önemli nedeni Florida’yı dolduran tekne ve botlar. Biçip geçiyorlarmış zavallıları. Bir diğer önemli neden de kaplumbağa eti, yağı ve de yumurtasının cinsel sorunlara iyi geldiği şeklindeki boş inanç. Hazır kaplumbağa çorbası satan markalar bile var…
İnsanın kafasını taktığı iktidar sorunu bütün dertlerden daha büyük dert. Dertleri yaratan asıl dert. O nedenle işte yakalayan hallediyor zavallıcıkları. Lil Herc’e geri dönersek, komadan çıktıktan sonra Sea World’e taşınan ve çevre bilinci geliştirme amacıyla ziyaretçilere sergilenen bu hayvan, yeterince ziyaretçi çekmeyince oradan çıkarılmış. Neyse ki bu laboratuvar onu kabul etmiş. Yoksa kim ne yapsın özürlü bir kaplumbişi. Herkes genç ve dinç olanın peşinde…
Demirtaş ve Kavala gibi çok tanınmış olanlar dâhil yüz binlerce insanımız cezaevinde tutsakken, kör ve ihtiyar bir kaplumbağa için hayıflanmak bazılarına abes görünebilir. Ancak ona da “bu dünya benimdir” sanan bir insan çarpmış. Ayrıca, özgürlük herkes için lazım. İnsana da lazım, hayvana da lazım, hatta hayvansılara da lazım. Umarım en çok onlar bir gün anlarlar, başkalarını tutsak ederek çektirdikleri acıların anlamını.
Bir de oy hesabı yapıyoruz diyerek hepsini toplasan yüzde üç bile etmeyen particiklerle yol arkadaşlığına soyunanlar, yüzde onun üstünde oyu olan ve süreci tamamen değiştirebilecek potansiyelde olduğunu geçen Büyükşehir seçimlerinde kanıtlayan bir partinin adını bile anmadan yaptıkları olmadık iş birliklerine demokrasi gereği diyenler var. Neyse ki HDP, Muharrem İnce’nin sahip olmadığı demokrasi anlayışına sahip olduğunu gösterdi de masaya alınmayışına aldırmadan desteğini ilan etti. Bu seçim kazanılacaksa, başkanı tutsak tutulan bir parti sayesinde kazanılacak…
Dönüp dönüp, “özgürlük herkese lazım” demenin tam da sırası değil mi?