Bilimin ne olduğuna dair yanıtlar geçmişte birçok kez değiştiğinden, tek cümlelik evrensel bir açıklama ortaya koymak ve bunu geniş kitlelere anlatmak kolay değildir. Bilimle uğraşan araştırmacılar bazen çalışmalarını kendi yakınlarına bile açıklamakta zorlanırlar. Toplumun bilimin yol göstericiliğinden yararlanmasını istiyorsak, bilimi daha geniş bir kitlelere açıklayabilmemiz gerekmekte.
Bilimin farklı dönemsel ve kültürel koşullar altında farklı ekol ve disiplinler tarafından farklı biçimde tanımlandığı görülür. Bununla birlikte bilimin mantıksal ve sistemsel gerekçelendirme ile karakterize edilmesi, tüm bilim tanımlarının ortak yanıdır. Buna göre bilim, evrenin ve yaşamın gerçeklerini anlamak amacıyla deneysel yöntemlere dayanarak yasalar çıkarmaya çalışan dizgesel bilgidir.
Bilim, deneyim ve aklı bir araya getiren entelektüel ve pratik etkinlikler aracılığıyla yararlı, doyurucu ve nesnel bilgiye erişme çabasıdır. Birincil görev olarak bilim: Doğal fenomenleri inceler, sistematik gözlem, hipotez, deney, analiz, yakınsama ve çıkarım yoluyla bağıntılı ilkeler geliştirir.
İnsan, temel bir içgüdü olarak bilinmeyenlere anlamlı yanıtlar ve sorunlara çözümler arar. İnsanoğlu doğayı, doğa olaylarını ve tüm evreni anlama arayışı içinde olduğundan; mitlerin, dinlerin ve bilimin meraktan doğduğunu söylemek tutarlı olacaktır. Bilim, evrendeki herhangi bir sorunun çözümünden elde edilen ve sınama yoluyla ölçülebilen ortak bilgi birikimidir. Bilim dinamik ve birikimlidir. Bilim yalnız bilgi derlemekle kalmaz, aynı zamanda bu birikimi çok boyutlu olarak anlamayı ve açıklamayı da amaçlar.
Bunlara ek olarak bilim; tarihsel süreçte insanoğlunun mantık yürütmeye dayalı yöntemler geliştirerek gerçeği bulma ve anlama girişimine aracı olmuştur. Düşüncenin erişebildiği her olgu bilimin konusu olabilir ve tüm bu konularla ilgili kuramlar geliştirilebilir. Öte yandan bulguların tutarlılığı deneyle kanıtlanmamış kuramlar bilimsel sayılmaz.
Bilim, karşıt ya da farklı görüşlerin hoşgörü içinde karşı karşıya getirilebildiği eleştirel, eşitlikçi ve demokratik bir ortamdır. Neticede bilimsel bilginin kimlerden ya da nereden geldiği değil, özü önemlidir. Bilim, aynı zamanda yaşamın içine işleyen kültürel uygulamaları da içerir. Örneğin buğdaydan un elde etmek ya da peynir mayalamak gibi kültürel uygulamalar, kuşaklar arası sosyal öğrenme yoluyla aktarılan bilgi birikimi olarak değerlendirilebilir.
Çok değil, bundan yüzyıl öncesine kadar kendi galaksimiz dışında evren hakkında bilgimiz çok kısıtlıydı. Bugün ise kozmik buluşların altın çağında yaşıyoruz. Birbirinden daha güçlü uzay teleskoplarıyla evrende yeni buluşlar yapılırken birçok kesin ölçümler kaydediliyor. Örneğin, dünyanın kendi ekseninde saatte 1.600 kilometre (km) hızla döndüğünü, yörüngesinde ise saatte 110.000 km gibi inanılmaz bir hızla ilerlediğini bilim aracılığıyla öğrenmiş bulunuyoruz.
Bilimin amacı; dogmalar, sezgiler ve ön yargı gibi kalıpların etkilerinden bağımsız olarak nesnel gerçeği ortaya çıkarmaya yarayacak yeni bilgiler üretmektir. Buna ek olarak, bilim paylaşmaya, yanlışlamaya ve düzeltmelere izin vererek, eldeki mevcut bilgileri genişletmeyi amaçlar.
Avusturyalı düşünür Karl Popper’a göre bilim teorik hipotezleri yanlışlamaya eğilimlidir çünkü bilimsel bir bilgi yanlışlanıncaya kadar varsayımsal olarak doğrudur. Karl Popper’in önerdiği yanlışlamacı yöntem, bilimseli bilimsel olmayandan ayırmanın hala en tutarlı yoludur. Örneğin, tüm metallerin ısıyla genleştiği hipotezi, genleşmeyen bir metal bulunana kadar doğrudur.
Bilim her önermeyi sorgulamak ister. Örneğin bilim “melekler vardır” önermesini sorgulamak ister, ancak dinler buna izin vermediğinden ve yanlışlama olasılığı kendiliğinden ortadan kalkacağından bu önerme bilimsel sayılamaz.
Başka bir deyişle; “bilgisel veya metodolojik bir önermenin bilimsel nitelik kazanması, tutarsızlıkların yanlışlanabilirlik ölçütüyle ayıklanmasıyla olanaklıdır. İskoç filozof David Hume’un ünlü örneğinde olduğu gibi, “bütün kuğular beyazdır” varsayımı, beyaz olmayan ilk kuğu görüldüğünde çöker. Nitekim Avustralya’da gerçekten siyah kuğular yaşadığı saptandı.
Mustafa Kemal Atatürk’ün gericiliğe, cehalete karşı bilimi öneren “hayatta en hakiki mürşit ilimdir” sözlerinin günümüz Türkçesindeki karşılığı şöyle: “Hayatta en gerçek yol gösterici bilimdir”. 2023 Türkiye’sinde hâlâ iyi anlaşılmayan bu sözler, özünde Atatürk’ün bilimin ne olduğunu ve neyi amaçladığını ne kadar iyi anlamış olduğunu göstermektedir.
halilocakli@yahoo.com