14.3 C
İstanbul
13 Mayıs 24, Pazartesi
spot_img

’12 nokta beyannamesi’

Aleksey Maslov (Rusya’nın en önemli Çin uzmanıdır; kendisinden daha önce de söz etmiş ve çevirmiştim), Çin’in “12 madde beyannamesinin” gerçekte bir plan değil baştan sona doğru olmasına rağmen sadece iyi dileklerden ve krizin başından beri dile getirdiği noktaların toplu bir formülasyonundan ibaret olduğunu yazıyor.

Tamamen aynı fikirdeyim.

Maslov, Çin’in bu belgeyle esasen ekonominin depolitize edilmesi isteğini yansıttığı görüşünde. Çin ancak böylelikle AB ve ABD’de ticari-iktisadi işlemlerini ve bu ülkelerden teknoloji transferini devam ettirebilir. “Gelecekte Çin’in kriz dönemindeki siyaseti sorulacak olursa cevabı net olacaktır: Çin durumun bir an önce çözülmesi için çağrılarda bulundu. Bilgece ve pragmatist.” Maslov’a göre bugün Çin açısından tehlike şu: Öneriler kabul edilirse bu Çin’in rolünü artırır (ABD, bunu engellemek için her şeyi yapar) ama reddedilecek veya susarak geçiştirilecek olursa da Çin diplomasisinin başarısızlığı anlamına gelir. Bu nedenle öneri, (bundan sonrası bir “interpretation”) nihai bir çözüm için kesin bir girişim olamaz.

Aynı fikirdeyim. Ek olarak şunu da vurgulamak gerek: ÇKP yönetimi kuşkusuz ki bu tehdidin farkında. Bu nedenle Çin’in Avrupa ülkeleriyle siyasi ve iktisadi ilişkilerini bozmamak ve (bu şartla) ABD ile iktisadi ilişkileri karşı taraf için tehdit noktasına varıncaya kadar gerebileceğini göstermek için çok net bir anti-Amerikan retorik tutturuyor. Çin dışişleri sözcüsünün neredeyse bir haftadır devam eden açıklamaları, benim takip edebildiğim kadarıyla, en azından “pinpon diplomasisi”nden bu yana benzeri görülmemiş bir retorik değişikliğini gösteriyor. Ama bu retorik sadece ABD’yi ve sadece siyasi olarak hedef alıyor. Avrupa’ya temas bile etmiyor. Bu sadece Tayvan meselesinin yarattığı tehditten kaynaklanmıyor. Öyle olsaydı Polonya ve Baltık’tan başka Almanya’nın hiç değilse yeşil dışişlerini ve Brüksel’deki Amerikan lobisini (Avrupa Komisyonu) da hedef alması gerekirdi.

Bu, Kremlin’in söylemindeki, belki de Brejnev’in ölümünden beri ilk defa belirgin ve güçlü bir vurgu kazanan anti-emperyalist ve anti-sömürgeci retoriğe göre kuşkusuz daha geri. Fark sadece söylemin hedef kitlesinden kaynaklanmıyor; daha ziyade kaçınılmaz bir duruma işaret ediyor: tamamen yalnız bırakılmış olan Rusya söylemde daha sol, yalnız bırakılmamak ve avantajlı çıkmak için mücadele eden Çin ise daha seçici.

Maslov, doğru bir şekilde, Çin’in belgesinin Rusya tarafından kabul edilebilir bulunduğunu, Kiev rejimi açısından ise bağımsız karar alması için şeffaf bir şans teşkil ettiğini vurguluyor. Ne var ki bu ikincisini söylerken bir noktayı ıskalıyor: Kiev rejimi (Putin’in deyimiyle) “milli bir devlet” değil; kendi halkına karşı işgal devleti. Rejimin bağımsız iradesi yok, bugüne kadar defalarca kanıtlandığı gibi rejim içinde bağımsız irade gösterebilecek kimse de yok veya henüz ortaya çıkmış değil. Elbette şuna kuşku yok: çatışmaların en şiddetli olduğu dönemde Vogue’a kapak olmayı düşünebilen bir “liderin”, oğlu tarafından pedofil ilan edilen Amerikan Başkanı karşısında Çin’e üçüncü dünya savaşı tehdidi savurduktan sonra fikir değiştirip “görüşelim bakalım…” moduna girmesinde görüldüğü gibi, durumun bir çıkmaza ulaşabileceğini görüyorlar. Ne var ki bunu “görenler” gerçekte, rejimin formel temsilcileri değil, gerçek sahipleri; zira (bütün yeni-sömürgelerde az çok olduğu gibi en ideal yeni-sömürge olarak Ukrayna’da da) “emperyalizm içsel bir olgudur” ve rejim içindeki her çelişki, emperyalist güçler arasındaki gerilimlerin sonucu ve yansımasıdır. Başka deyişle, Kiev rejiminde formel devlet başkanının veya dışişleri bakanının vb. sözleri, onların bağımsız iradelerini gösterdiği için değil, ancak troykanın (üçlü) muhtelif bileşenlerinin yaklaşımındaki farklılığa işaret ettiği ölçüde önem taşır.

Maslov, büyük önem taşıyan bir başka noktaya daha dikkat çekiyor. Çin’in beyannamesinde ne denirse densin, arabuluculuk yapmak veya görüşmeler için kendi sahasını sunmak niyetinde olmadığını vurguluyor ve zaten belgeden de böyle bir çıkarım yapılamayacağının altını çiziyor: “Bu, (Çin siyasetini pek anlamayanların sandıkları gibi) bir ‘peacemaking’ değil sadece Çin’in tutumunun postüla haline getirilişi.”

Bir kez daha aynı fikirdeyim. Çatışmayı durdurma söylemiyle (siyaset) çatışmayı durdurmak için eylem (pratik) farklı şeylerdir. Pratiğin kendisi siyasi söyleme zarar verebilir; pratiğin başarısızlığı da siyasi söylemi etkisizleştirir.

Maslov durumu şöyle özetliyor: Çin’in bu tutumu bir rol oynar mı? “Çin için evet, durumun çözüme kavuşturulması için hayır.”

Hazal Yalın

Çoğunluğu klasik Rus edebiyatından 50’den fazla çevirisi var. “1945. SSCB-Türkiye İlişkileri” ve “Rusya: Çöküş, Yükseliş ve Dinamikler”in yazarı. Aralarında Tolstoy, Dostoyevski, Saltıkov-Şçedrin, Gogol, Turgenyev, Puşkin, Zamyatin, Kuprin, Gonçarov, Leskov, Grin, Zoşçenko, Strugatski Kardeşler gibi yazarların bulunduğu çeviriler, Kırmızı Kedi, Kitap, İthaki, Helikopter, Remzi gibi yayınevlerinde yayınlanıyor. Güncel makaleleri genellikle Yakın Doğu Haber’de (ydh.com.tr) yayınlanıyor. @Hazal_Yalin

Fotoğraf: Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Dışişleri Komisyonu Ofisi Direktörü ve Çin Merkez Komitesi Siyasi Büro Üyesi Wang Yi. (Kremlin.ru)

Medya Günlüğü

Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Medya Günlüğü
Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, dilediği konuda özgürce yazmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler