1 Mayıs 1977 Taksim Katliamı’nın üzerinden 46 yıl geçti. “Kanlı 1 Mayıs” olarak anılan katliamda, savcılık iddianamesine göre 34 kişi öldü, yüzlerce kişi yaralandı.
Ancak bu sayı gerçeği yansıtmıyordu. Nisan 2016’da DİSK Basın Yayın ve Halkla İlişkiler Dairesi Müdürü Fahrettin Engin Erdoğan’ın yaptığı çalışmaya göre bu sayı, 41. Aynı çalışmada, “Kanlı 1 Mayıs’ta” ölen kadın sayısı da dokuz.
Elbette, Erdoğan’ın çalışması isim ve sayılar üzerinden önemli bilgileri açığa çıkarıyordu. Ancak, çalışma, ölenlerin hayat hikâyelerine dair bilgileri kapsamıyor.
Detaylı bir internet taraması yaptığınızda, kadınlardan neredeyse hiçbirine dair bilgiye erişemiyorsunuz. İnterneti bir kenara koyalım, sendikalar ve sol örgütlerde de kadınlara dair detaylı bilgi yok.
Kuşkusuz, bu bilgilerin araştırılıp arşivlenmesi tek bir aktörün sorumluluğunda değil. Anladığım kadarıyla, şu ana kadar DİSK’ten Erdoğan ve gazeteciler Nazım Alpman, Ertuğrul Mavioğlu gibi birkaç gazeteci dışında böyle bir konuya kafa yoran da yok.
Peki, bundan sonrası için bir şey yapılamaz mı? Belki, çoklu bir yapı oluşturarak 1 Mayıs 1977’de yaşamını kaybeden kadınların peşine düşebiliriz?
Yapamaz mıyız?
DİSK, sol sosyalist örgütler, muhalif platformlardan temsilciler ve hatta belki de akademisyen ve gazetecilerden oluşturulan bir grup, ortak hareket edemez mi? Ve hatta sözü tarih çalışmalarında bulunan uzmanlar ile Hafıza Merkezi’nden de destek alınamaz mı?
Şimdiye kadar yapılmadıysa bile bundan sonrası için bu bilgilerin bulunup arşivlenmesi, yüzleşme açısından mesaj verirken, birçok kesime de iyi gelmez mi?
Hak etmedikleri bir şekilde yaşama veda eden kadın emekçilerin hayatının peşinden gitmek, dünden bugüne bırakılmış bir ödev gibi görünüyor.
Yoksa, ”Ölüp gitmişler, faillerinden de hesap sorulmamış, ne gerek var?” diye mi düşünüyoruz? Dokuz kadından en az üçünün hayatına dair detaylara ulaşsak, emek tarihi açısından büyük bir kazanım olmaz mı?
Sadece tek bir kadının hayatı için bile bu öneriyi, düşünmeye, geliştirmeye ve harekete geçmeye değmez mi? Bu vesile ile dönemin tanıklarına da çağrımız olsun. Biz, anlattıklarınızı kaydetmeye hazırız.
1 Mayıs 1977 Taksim’de yaşamını kaybeden kadınların anısına saygıyla..
Jale Yeşilnil
17 yaşındaydı. Şimdiki adı 50. Yıl Tahran Lisesi olan, Göztepe Aryamehr Lisesi 3. sınıf öğrencisiydi. 1 Mayıs 1977 günü, Taksim Meydanı’nda 500 bin emekçiyle beraber o günün coşkusunu yaşamaktaydı. Sadece gençti, heyecanlıydı ve samimiyetle oradaydı. Tanıklarının anlattığına göre o gün, ilk ateş sonrası panik içinde koşuşturan, kaçan kitleye doğru Taşkışla tarafından (Mete caddesi) hızla gelen iki panzer alana girdi.
Kitleyi, yeniden kürsüye doğru (Gezi merdivenleri) yöneltecek şekilde ucundan tarayarak ve otelin önünden geçerek Atatürk Anıtı yönünde hareket ettiler. Renkli giysili, (Can arkadaşı Filiz’in hırkası üzerindeydi) açık renk saçlı bir kadın panzer altında kaldı.Kadıköy’deki cenazesine katılanlara yere yatırılarak üst araması yapıldı.
Arkadaşı Zeki Coşkun, 2010’da Birgün’den Zeynep Kuray’a verdiği röportajda Yeşilnil’i şöyle anlatıyordu:
“Çok narin, tutkulu bir insandı. Karıncayı bile incitmekten korkardı. Çok yardımseverdi. Örneğin fen dersleriyle hiç aram yoktu ve okul başladığından beri hiçbir derse katılmamıştım. O yüzden sınava bir gün kala çok paniklemiştim. Bu halimi gören Jale, beni 2 gün boyunca çalıştırmıştı ve bir dönem hiç girmediğim dersi bana 2 günde verdirmişti. Edebiyata çok büyük ilgisi vardı. İnsani, politik, düzenle alakalı her şeyle ilgilenirdi. Küçücük bir haksızlığa bile tahammülü yoktu.”
Hacer İpek Saman
23 yaşındaydı. İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi öğrencisiydi. Haberlere, ezilerek öldüğü yansıdı.
Sibel Açıkalın
18 yaşındaydı. İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi 1. sınıf öğrencisiydi. İstanbul Yüksek Öğrenci Derneği üyesiydi.
Diran Nigiz
35 yaşındaydı. Bekçiydi.
Hatice Altun
21 yaşındaydı.
Kadriye Duman (Kıymet Kocamış)
Remziye Teyze – “Seni duvağınla iskeleden uğurladım böyle mi geri alacaktım haberini?” diye bir ağıt yakmış, sönmemesi için altına içli odunlar atıyordu. Hemşire olup, Zeynep Kamil Hastanesi’nde çalıştığı, yeni evlenip 3 aylık hamile olduğunu duyduğumuz Kıymet ablanın öldüğünü fısıldıyor herkes. Üstelik ezilerek. Üstelik çıkan arbedede. Üstelik hamile… Kanatları zedelenmiş bir kelebek gibi pırpır ederek…”
25 yaşındaydı. Hemşireydi.
Leyla Altıparmak
19 yaşındaydı. Hemşireydi.
Nazan Ünaldı
19 yaşındaydı. Yabancı diller yüksekokulunda öğrenciydi.
Meral Cebren (Özkol)
42 yaşındaydı. Hastabakıcıydı.