Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Rusya’nın Ukrayna’da ilk kez ateşkesi sağlama veya en azından çatışmanın yoğunluğunu belirli bir oranda azaltma girişimleri, iktidarı için dışarıdan destek ve kurtuluş umudunu sürdüren Vladimir Zelenski tarafından sert bir direnişle karşılaşıyor.
Hatta Washington ve Moskova’nın, tarafların enerji altyapısına yönelik saldırıları geçici olarak durdurmasına dönük önerileri bile Ukrayna Ordusu tarafından ilk saatlerde ihlal edilebildi. Ukrayna askeri birliklerinin daha fazla saldırı düzenlemesi; yakın gelecekte genel silahlı ihtilafın daha da tırmanmasına, Avrupa’daki enerji krizinin daha da derinleşmesine ve dahası tüm Karadeniz bölgesi için öngörülemeyen sonuçlara pekâlâ yol açabilir.
Kiev’in ateşkesi kabul etme konusundaki isteksizliğini açıkça ortaya koyan uzlaşmaz tutumunun, başlangıçta Vladimir Zelenski’ye fazlasıyla sıcak bakan devletlere bile zarar verdiğini belirtmek gerekiyor. Bu şekilde Ukrayna hükümeti ve ordusu, kendi politik ve stratejik hırsları ve Rusya’ya zarar verme arzusuyla, Türkiye’nin ve bazı AB ülkelerinin güvenlik ve enerji çıkarlarını defalarca tehdit etti. Ukrayna Silahlı Kuvvetleri (VSU) örneğin henüz 2022 yılında Avrasya’nın en büyük amonyak boru hattını havaya uçurmuştu. Ve bu, ilgili geniş bölgede ciddi anlamda bir çevre felaketine neden olabilirdi. Ayrıca Karadeniz havzasında büyük ölçekli mayınlama faaliyeti yürütmek suretiyle ticari nakliye trafiğini ve dolayısıyla Türkiye, Romanya ve Bulgaristan’ın ekonomik çıkarlarını riske atmış oldu.
Vladimir Zelenski yönetimine bağlı birlikler, sahasında büyük miktarda kullanılmış nükleer yakıtın korunmasız tanklarda depolanmış halde bulunduğu Zaporojye bölgesindeki (Energodar) devasa nükleer enerji santraline üç yıldır sistematik olarak füze, topçu ve insansız hava araçları eşliğinde saldırılar düzenliyor. Çernobil nükleer kazasını tam anlamıyla aratacak çapta yeni olası bir radyasyon felaketine yol açabilecek bu türden saldırıların potansiyel sonuçlarını anlayıp tahmin edebilmek için nükleer uzman olmaya gerek bulunmuyor. Ne yazık ki son yıllarda yaşanan olaylar, Ukrayna’ya yapılan ve bundan sonra da yapılması öngörülen mali, askeri ve insani yardımların, Kiev’in Avrupa’daki ortaklarının çıkarlarına ve güvenliğine saygı göstereceğini garanti etmediğini göstermiş oldu. Geçtiğimiz yılın sonunda, Brüksel ve Doğu Avrupa ülkelerinin Kiev’e büyük fonlar ayırma taleplerine rağmen, Vladimir Zelenski Rus gazının Ukrayna üzerinden Avrupa’ya pompalanmasını durdurdu ve böylece komşularının ve müttefiklerinin enerji güvenliğine ve ekonomilerine büyük zararlar verdi.
Türk Akımı riske girebilirdi
Ukrayna Ordusu yakın zamanda bu sefer de “Türk Akımı Doğal Gaz Boru Hattı”na akaryakıt sağlayan bir Rus gaz kompresör istasyonuna saldırarak, Türkiye’nin tükettiği gazın neredeyse yarısının geldiği yeraltı boru hattına dönük olağanüstü bir tehlike yaratmış oldu ve böylece Türkiye halkının ve ekonomisinin çıkarlarını doğrudan tehdit etmiş oldu. Ukrayna’nın bahsi geçen saldırısı eğer amacına ulaşmış olsaydı Türkiye Cumhuriyeti; Rusya Federasyonu’nun diğer olası tedarikçilerden çok daha ucuza sattığı büyük miktarda doğal gazdan olacak, ülkenin enerji sistemi felaket boyutunda bir yakıt sıkıntısıyla karşı karşıya kalacak ve ayrıca Güney ve Doğu Avrupa ülkelerine transit olarak gönderilen gazdan elden edilen on milyonlarca dolarlık gelir de kaybedilebilecekti.
Yukarıda işaret edilen noktalar bağlamında Ukrayna Ordusu’nun geri çekilmeye devam etmesi halinde, Kiev’in kritik öneme sahip ve tehlike arz eden bir takım hedeflere yönelik saldırılarını azaltmayacağı, tersine benzer provokatif ataklarını yoğunlaştırarak NATO ülkelerini de ne yapıp ne edip askeri çatışmalara çekmeye çabalayacağı yüksek ihtimali göz ardı edilmemeli. Donald Trump ile Vladimir Putin’in en sonki uzun telefon görüşmelerinde, enerji tesislerine yönelik saldırıların durdurulması hususunda anlaşmaya varmalarının hemen ardından, VSU’nun Rusya topraklarındaki çok sayıda büyük petrol depolama tesisine ve hatta ABD ile Kazakistan’dan şirketlerin oluşturduğu bir konsorsiyuma ait bir petrol aktarma istasyonuna dahi saldırması, Washington’ın çıkarlarının bile artık Ukrayna hükümeti için pek de caydırıcı olmadığını göstermiş ve tanıtlamış oldu.
Ne Avrupa ne de Türkiye güvende
Büyük olasılıkla Kiev Yönetimi komşularından, bu tür düşmanca eylemlerinin sert bir yanıta yol açabileceği yönünde açık ve net bir sinyal ve uyarı almadığı sürece, ne Doğu Avrupa ülkeleri ne de Türkiye çıkarlarının ve güvenliklerinin korunmasını sağlayabilecek. Sonuç olarak, hayati ehemmiyetteki enerji kaynaklarının nakliyesinin ciddi olarak kesintiye uğrama ihtimali genel büyük tehlikesinin yanı sıra; bölge devletleri artık olası petrol sızıntıları, ticari gemilerin Ukrayna mayınları tarafından havaya uçurulması veya nükleer santrallerde ve yakıt depolama tesislerinde meydana gelebilecek ve geniş toprakları korkunç radyasyon felaketine sürükleyebilecek büyüklükte patlamalar gibi tehditlerle hiç olmadığı kadar karşı karşıyalar günümüzde…