Pazar, 29 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Yunus’u sermaye yapmak

Tijen Zeybek
Son güncelleme: 9 Haziran 2024 00:01
Tijen Zeybek
Paylaş
Paylaş

Çok satan, kolay okunan kitap yazmak merakı yüzünden kitapçılar yıllardır çöp satıyor.

Her ne ki daha kapıdan içeri girerken piramit gibi yığılarak gözünüze sokuluyorsa, her ne ki ekranlarda, sosyal medyada, gazete yazılarında sık sık sözü ediliyor, reklam olarak önünüze düşürülüyor, hemen al, mutlaka al, satın al diye çığlıklar kulaklarınızı işgal ediyorsa ondan kaçın. Pazarlamaya konu bir ‘’mal’’ statüsüne indirgenmiş kitap artık okuma zahmetine katlanma özelliğini yitirmiş demektir.

Evet, okumak zahmetlidir. Öğrenmek, bilmek, anlamak arzusu bu zahmeti kolay kılar, elbette amacı bu olanlara. O yüzden bu amaçtaki kişiler iyiyi arar ve bulur. Ama gençler, zamane reklam tuzağına çabucak düşer ve ruhunu çöple doldurur. Hem de hiç farkında olmadan. Hem de ‘’ben çok okurum’’ diye böbürlenerek. Okuduklarından öğrendiğini sanır. Bu genç zihinlere yapılan en büyük kötülüktür.

Çok satan kitap yazarı olma arzusundan bin yıl önce yaşamışlar da nasibini alır. Roman yazacak ama yeteneği yok. Bir tarihi kişiliği alır, adını kullanır ama onu kendi kafasındaki imajıyla ve tamamen uydurma hikayelerle maskara haline getirir. Yazmak imgelem, hayal gücü, yaratıcılık, derinlik, felsefik bakış, kapsayıcı görüş, görünmeyeni görebilmek, yan yana gelmez denenlerdeki bağı keşfedebilmek ister. Oysa klavye başına geçen herkes, her konuda yazma yetkisini kendinde görüyor. Yazan çok da, okuyan az. Daha da az olsun inşallah!

Bütün bunları bana yazdıran İskender Pala oldu. Kitapçıda gezinirken yalbır yalbır yanan, kıpkırmızı alevleri kabartmalı olarak canlandırılmış OD başlıklı kitabı dikkatimi çekti. Nasıl çekmesin, mübarek diskotek avizesi gibi. Kitabı elime aldım. Yunus Emre’yi romanına kişi seçmiş. Koca Yunus, gönüllerde taht kurmuş, yüzyıllar ötesinden sesi hâlâ gök kubbede yankılanan o büyük insan. Kitabın kapağında aynen BİR ‘YUNUS’ ROMANI ifadesi yer alıyor. Yunus’u tırnak içinde göstermekle onunla ilgili her şeyi söyler, yazarım, buradaki Yunus tırnak içinde Yunus’tur demek istemiş diye anlıyorum. Bu onu daha da özgürleştirmiş ya da bu büyük şahsiyete karşı sorumsuzlaştırmış (mı) diyelim.

Kitabın her hali bana “Kaç Tijen kaaaç!” diye bağırıyordu ama Yunus Emre deyince bir bakayım dedim ve aldım. Yazıklar olsun! Okudukça gözümde canlanan kişi ağlak, ezik, sürekli pişmanlıklar içinde kıvranan, ne istediğini, hangi yöne gideceğini bir türlü kestiremeyen bir sümsük canlanıyordu gözümde.

Asıl resmedilen kişinin adını da söylerim ama hadi onu da siz tahmin edin. Yunus çölde Mekke’ye doğru ilerliyor. Daha doğrusu sürünüyorken birden tüm çevresi nura gark oluyor mesela. Yunus bu esnada bu nurdan içen kimi kulların renginin nura döndüğünü içemeyenlerin ise karardıkça karardığını görüyor ve “Bildim ki Asr-ı Saadet’tir ve mümin ile münafık fark olunmaktadır” diyor. Gözlerini açtığında ise kendisini bir cami duvarında büzülmüş yatıyorken buluyor.

Bu Yunus’un aklı o kadar karışık, anlayışı o kadar kıt ki “Sanki bir erik dalına çıkmıştım da orada üzüm yiyordum ama bahçe sahibi gelince cevizlerini neden yediğimi sormuştu” ve benzeri hayıflanmalar içinde kıvranıp duruyor. Yunus değil de sanki Mecnun. Evli ve çocuklu Yunus karısını genç yaşta kaybedince ona olan sevgisi kara sevdaya dönüyor. Sık sık yolunu şaşırıyor bu yüzden. Bir karısının öldürüldüğü köyüne doğru, bir de kaçırılan ama nerede olduğunu bilmediği oğlunu aramak için kendini yollara vuruyor. Arada bir yerlerde işte Tapduk Sultan’ı buluyor ama orada da hep ağlak, hep itilen kakılan oluyor.

Bu kitabı okumak bir işkenceydi. Ancak bu işkenceyi yazmak Koca Yunus’umuz için bir boyun borcu. Yapmayın, etmeyin, eylemeyin efendiler. Tarihi, büyük şahsiyetleri, yüzyıllar ötesinden ışık olarak parlayanların adını doymak bilmez arzularınıza malzeme etmeyin. Kendi karakterinizi yaratamıyorsanız roman yazmayın arkadaş. Yazıktır, ayıptır, günahtır.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanTijen Zeybek
Takip et:
1965 yılında Lefkoşa’da doğdu. İşletme lisans eğitiminden sonra Yakın Doğu Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında master yaptı. Daha sonra Medya Çalışmaları ve İletişim alanında doktora yaptı. Halen Yakın Doğu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır. Sanat, edebiyat alanında çeşitli TV programları yaptı. Halen Bayrak Radyo ve Televizyon kurumunda Anahtar Kelimeler adlı programı sürdürmektedir. Edebiyat alanında faal bir geçmişe sahiptir. Uzun yıllar boyunca Türkiye ve KKTC’de çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmıştır, yazmaya devam etmektedir. Deneme ve makaleleri çeşitli dergilerde yayımlanmaktadır. Seramik Heykel, resim ve enstalasyon (yerleştirme) sergileri açmıştır. Seramik Heykel alanında iki ödülü vardır. Şimdiye kadar yayımlanmış üç romanı bulunmaktadır.
Önceki Makale Moskova’nın hayvanları
Sonraki Makale Z kuşağına ‘yutturmak’ zor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Bir Tweet’le tetiklenen kaos

Dr. Nil Gönce
29 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

Tarihin sıfır noktası

Yasemin Özben
29 Haziran 2025
ManşetSerbest Kürsü

İnsanı “ezen” katedral

Alper Eliçin
29 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Dini otorite her şeyi bilir mi?

Halil Ocaklı
28 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?