Türk basınına damga vurmuş gazeteleri saymak istesek Milliyet’i mutlaka en önlere koymamız gerekir.
Bu bir gerçek ama başka bir gerçek daha var: Ekol olmuş, haberciliğiyle toplumda saygı uyandıran, tirajından bağımsız gündem belirleyen o gazetenin yerinde artık yeller esiyor. Bugün Milliyet’le ilgili kurulabilecek cümlelerden çoğu olumsuz olur ne yazık ki…
70 yılda binlerce değerli gazeteci yetiştiren bir okul olan Milliyet şimdi bulunduğu yere elbette bir günde gelmedi.
Milliyet’in zirveden inme süreci 1990’larda, o dönemdeki sahibinin gazeteye kulvar değiştirerek Hürriyet’le Sabah’a rakip olmaya zorlamasıyla başladı. Oysa o tür bir gazetecilik Milliyet’in genlerinde yoktu, buna neredeyse iki yılda bir genel yayın yönetmeni değişiklikleri eklenince kötüye gidiş hızlandı, sonunda hepimizin bildiği gelişmeler yaşandı ve gazete bugünkü haline geldi.
Bunları neden yazıyoruz?
Lafı Milliyet’in Yılın Sporcusu Ödülleri’ne getirmek için.
Bu organizasyon neredeyse gazete kadar eski, tam 68 yıldır sürüyor.
Türkiye gibi bir ülkede herhangi bir organizasyonu aralıksız bu kadar uzun süre devam ettirmek başlı başına başarı.
“Yılın Sporcusu” ödülü Olimpiyat Şampiyonu Mete Gazoz’a verildi.
Bu yılın sembolik bir önemi de vardı: Milliyet’in unutulmaz Spor Müdürü Namık Sevik adına verilen özel ödülünün 42 yıldır Kopenhag temsilciliğini yapan emektar muhabiri İrfan Kurtulmuş’a verilmesi.
Başka kimler ödül kazanmış, birilerinin hakkı yenmiş mi yenmemiş gibi tartışmalara girmeden, Milliyet’in günümüzdeki durumundan da bağımsız, böyle bir geleneği sürdürdüğü için gazeteyi tebrik etmek gerekiyor.