Ülkemizdeki iç politik konulara o denli yoğunlaştık ki, günlük yaşantımızı yakından ilgilendiren diğer alanlarda yaşanan sorunlarla ilgilenmez olduk. Bilmem kaçımız farkında ancak hayvancılık sektöründe alarm zilleri çalıyor.
Sosyal medyada gördüm videoyu: “Büyükbaş hayvanlarımız hastalıktan mahvoldular. Ayakta duramıyorlar, otlayamıyorlar yaralardan dolayı. Ölmek üzereler. Kimsenin bir şey yaptığı yok. Aşılar işe yaramıyor. Bunlar öldükten sonra ne olacak?” diye çaresizce yakınıyordu bir üretici. Görüntüde otların üzerine yığılmış büyükbaş hayvan görüntüleri.
“100 bin hayvan öldü. Kars, Adıyaman, Artvin, Ardahan’da şap krizi büyüyor, yetkililer susuyor” yazıyordu bir başka paylaşımda.
Kars’tan Tokat’a ve Ankara’ya Türkiye’nin çeşitli yörelerinden üreticiler kan ağlıyor. Şap hastalığı nedeniyle büyükbaş hayvanların telef olmasından yakınıyorlar. Tarım Bakanlığı’nın sorunları ile ilgilenmediğini söylüyorlar. Üreticilerin zor durumda olduğunu belirterek “Borçlarımızı nasıl ödeyeceğiz?” diye dert yanıyorlar….
Sosyal medyada video görüntüleri eşliğinde yapılan paylaşımlarda, hayvancılığın kalbinde gerçekleşen şap darbesinin, bilinçli yapıldığını herkesin bildiği, hayvancılığa ihanet edildiği ileri sürülüyor. 1 ayda 10 bin büyükbaş hayvanın telef olduğu, maddi kaybın 1.5 milyar TL’ ye ulaştığı ifade ediliyor. Telef olan buzağılar sonucu önümüzdeki yıl et ithalatının artacağına, et ve süt ürünlerinin fiyatlarının daha da artacağına, üreticilerin haklarının yendiğine, yöneticilerin beceriksizliğine işaret ediliyor…
Kimi üreticiler ise, şap hastalığı gerekçe gösterilerek et pazarlarının geçici olarak kapatılmasından yakınıyor. Üreticileri zarara sokan bu kararın büyükbaş hayvan ithalatçılarını kollamak amacıyla alındığı ifadeyle deniz yolu ile ithal edilen Anguslara (et üretiminde kullanılan sığır türü) dikkat çekiliyor.
Et krizinin kapıda olduğu, yapay et üretiminin gündemde olduğu dolaşıma sokulan paylaşımlar arasında.
Eskiden de yurdun dört bir köşesinde üreticilerin çektikleri sıkıntıları, karşılaştıkları sorunları duyardık, okurduk. Günümüzde sosyal medya sayesinde bu sıkıntıları, sorunları yayınlanan videolarla daha yakından görür, üreticilerin çığlıkları hisseder olduk. Şap hastalığı nedeniyle sosyal medyada gördüğümüz yürek burkan görüntüler, insanların çaresizliği, öfkesi anlatılabilir gibi değil.
Durumun ne denli ciddi olduğu, İYİ Parti Milletvekili, TBMM Grup Başkanvekili Turhan Çömez’in bir sosyal medya paylaşımından da anlaşılıyor. Çömez, “Yerli üretici kan ağlıyor, yabancının ise cebi doluyor, ülkenin dört bir yanında on binlerce büyükbaş hayvan şap hastalığından telef olurken, Angus ithalatı tam gaz devam ediyor. En son ithalat da Bandırma Limanı’ndan, sonbahardan sonra ne yazık ki et fiyatları daha da tırmanacak” diyor paylaşımında.
Tarım ve Orman Bakanlığı’nın ise düşük profilli bir tutum takındığı görülüyor. Bakan İbrahim Yumaklı yaptığı açıklamada, son günlerde şap hastalığına karşı yoğun şekilde mücadele ettiklerini, SAT-1 serotipine (*) karşı geliştirdikleri 11 milyondan fazla aşıyı sahaya sevk ettiklerini anımsatıyor. Aşı üretimi ve aşılamanın devam ettiğini vurguluyor. Bakan “Türkiye’de yapay et üretileceği” iddialarını da yalanlıyor. Bakan’ın açıklamasında, sorunun boyutu, ciddiyeti, üreticilerin yakınmalarına, aşı dışında alınan önlemlere vs. ilişkin bir bilgi yer almıyor.
Çömez’in paylaşımı dışında muhalefetten de pek bir tepki görünmüyor. İktidar gibi muhalefetin de başka sorunlar gündeminde. Oysa muhalefet böyle zamanlar için vardır. İnsanların dertlerini dert edinmek, dertlerine çözüm getirmek için vardır.Hayvancılık sektöründe yaşanan sorunların yansımaları sonbaharda daha fazla hissedilecek. Et ve süt ürünlerinin fiyatları daha yükselecek. Başta CHP, muhalefetin bu yaşananlara tepkisini yükseltmesi gerekir…
Öte yandan, bu konularda değerli çalışmalar gerçekleştiren sivil toplum kuruluşları mevcut. Örneğin, Türkiye Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TÜSEDAD), yayımladığı iki ayrı raporda şap hastalığının hayvancılık sektörü üzerindeki etkilerini ve çözüm önerilerini ortaya koydu.
CNN Türk ve Bloomberght’de yer alan haberlere göre, “Bitmeyen Salgın: Şap” ve “Şap Hastalığı Üretici Bilgi Notu” başlığıyla yayınlanan ve TÜSEDAD Bilim Danışma Kurulu tarafından hazırlanan kapsamlı raporlar hastalığın yalnızca biyolojik değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal açıdan yarattığı kayıp ve olası risklere de dikkat çekiyor.
TÜSEDAD’ın raporuna göre Türkiye, coğrafi konumu ve komşu ülkelerdeki yetersiz kontrol önlemleri nedeniyle sürekli yüksek risk altında. 2023’te SAT-2, 2025’te SAT-1 serotiplerinin ülkeye girişiyle birlikte virüs çeşitliliği arttı. Bu durum, rutin aşılama ve mevcut biyogüvenlik önlemlerinin tek başına yeterli olmadığını gösteriyor.
Şap hastalığı, doğrudan süt veriminde yüzde 80’e varan kayıplara, canlı ağırlıkta yüzde 25 düşüşe ve buzağılarda ölümlere yol açabiliyor. Rapora göre, dolaylı etkiler ise daha da yıkıcı. Karantina kaynaklı pazara erişim kısıtlamaları, zorunlu kesimler, sürü yenileme zorlukları ve verimlilik kayıpları üreticinin gelirinde yüzde 7-12 arasında azalmaya neden oluyor.
Yapılan hesaplamalara göre, 100 sağmal kapasiteli bir işletmede kayıp 49.800 dolara kadar çıkabiliyor.
Raporda, özellikle Kurban Bayramı gibi dönemlerde artan hayvan hareketlerinin mevsimsel salgın döngüsünü tetiklediği vurgulanıyor. Kontrolsüz hayvan hareketleri, biyogüvenlik uygulamalarındaki eksiklikler, aşı-virüs uyumsuzluğu ve rapel dozlarının atlanması da salgının devamlılığında önemli rol oynuyor.
Derneğin Bilim Danışma Kurulu, hastalığın kontrolü için klasik “reaktif” yaklaşımdan “önleyici” ve risk temelli bir modele geçilmesi gerektiğini belirtiyor.
Raporda çözüme yönelik önerilen başlıca adımlar şöyle sıralanıyor:
Proaktif sınır ötesi aşılama: Komşu ülkelerle koordineli kampanyalar
Dijital takip: Çipli hayvan kimliklendirme, mobil vaka bildirimi
Serotip eşleşme ve sürveyans: Düzenli testlerle aşı uyumunun sağlanması
SAT-3’e hazırlık: Antijen stoku ve acil aşılama planları
Zorunlu biyogüvenlik standartları: Nakil araçları için dezenfeksiyon istasyonları
Ekonomik rehabilitasyon paketleri: Salgın sonrası yem, veteriner hizmeti ve finansman desteği.
TÜSEDAD’ın her iki raporundan çıkan sonuçta şu tespit dikkat çekiyor:
“Sınır aşan koordinasyon, serotip uyumlu aşı stratejileri, dijital izleme sistemleri ve üreticiye yönelik teşvikler bir arada uygulanırsa, Türkiye’nin ‘yüksek riskli ülke’ konumundan çıkması mümkün. Ancak bu adımlar atılmadığı sürece şap hastalığı, hem üretici hem de ülke ekonomisi için ‘bitmeyen bir salgın’ olmaya devam edecek.”
TÜSEDAD’ın raporları önemli. Raporda yer alan öneriler dikkate alınmalı, gerekli adımlar atılmalı. Keza ülkemizin dört bir köşesinden yükselen üreticilerin çığlıklarına kulak verilmeli. “Yetkililer sorunlarımızla ilgilenmiyorlar” türü yakınmaların önüne geçilmeli.
Tarım sektöründe yaşanan sorunlar bundan ibaret değil. 2 Eylül 2024 tarihinde bu köşede yayınlanan “Tarımda reform şart” başlıklı yazımızda belirtildiği üzere tarım sektöründe masaya yatırılması gereken pek çok sorun mevcut.
Muhalefet partileri bu konuları her daim gündemlerinde tutmalı ve iktidarı gerekli önlemleri alması için zorlamalı. Özellikle iktidara aday olduğunu söyleyen CHP’nin, iktidarın politikasını yakın takibe alması, tarım sektöründe yaşanan sorunlara ilişkin çözüm önerilerini anlaşılır bir şekilde halka anlatması ve üreticilerle temasta bulunması isabetli olur…
(*) Serotip: Bakteri ve virüslerin alt tür seviyesindeki birbirinden farklı çeşitlenmesi.
Fotoğraf: ardahanhaber.com
İlgili yazı:
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: