Yaşamın anlamı hakkında çok şey yazılıp çizilmiştir…
Filozof Platon yaşamın anlamının daha çok öğrenmek, öğrencisi Aristo bunun iyi bir insan olmak olduğuna inanıyordu. Kinizm kendi kendine yetmeyi savunurken, hedonizm yaşamın amacının hazzı deneyimlemek olduğunu söylüyordu.
Epikürcüler hayatın anlamının acıdan kurtulmak olduğunu, Stoacılar rasyonel yaşamayı ve acı veren faktörlerden kaçınmayı savunmuştur. Nihilizm ise yaşamın anlamsız olduğunu ileri sürer. Pozitivizm, liberalizm, pragmatizm ve daha birçok doktrin kendince yaşamı anlamlandırmaya çalışmıştır.
Ama ben bu yazıda Türkiye’de pek bilinmeyen başka bir perspektiften yaklaşmak, uzaklardan bir şeyler aktarmak istiyorum. Kadim Hint Vedanta felsefesinin yaşamın anlamını kavramaya dair söylediklerinden bahsedeceğim.
Vedanta felsefesi, kadim Upanişad öğretilerinden doğmuş, Hint düşünce geleneğinin önemli felsefi yaklaşımlarından biridir. Vedanta’da ele alınan konular arasında evrenin bütünsel yapısı, bilincin ölümsüzlüğü, nihai gerçeklik, karma ve duyusal yanılgılar bulunmaktadır.
İlk Vedanta yazmaları Milattan Önce (M.Ö.) 800’lerde o tarih için oldukça ‘ileri’ bir dille yazılmıştır. Vedanta’da işlenen temaların, modern pozitif psikolojide sunulan yenilikçi birçok düşünceyle paralellikleri bulunmaktadır. Örneğin öz farkındalık, bilinç düzeyi, içsel büyüme, odaklanma, derin gevşeme ve iç huzuru gibi konuların ortaklığı ilgi çekicidir.
Vedanta öğretileri, yaşamın anlamını belirleme konusunda bireye ‘amaç’ odaklı bir perspektif sunar. Bu perspektife göre, kişinin yaşam anlamını bulabilmesi için kendi doğasına uygun amaçlara yönelmesi gereklidir.
Bireyler yaşamları boyunca pek çok farklı amaçlar edinirken, Vedanta felsefesi bu amaçları herkesin paylaştığı dört temel amaca indirger. Aşağıda sunulan bu amaçlar, kişinin dengeli gelişimine ve öz farkındalığına katkıda bulunur:
- Dharma (Doğru Eylem): Etik yaşam yoluyla kendini gerçekleştirmeyi tanımlar. Yaşamı yöneten evrensel ilkeleri ve bu ilkelerle uyumlu olan ahlaki görevleri, hakları, doğru tutumu ve erdemli davranışları ifade eder. Dharma, kişisel yetkinleşme evrimini ilerletmek amacıyla içe bakmayı, kendini bilmeyi önerir.
- Artha (Gönenç): Maddi ve manevi refah yoluyla kendini gerçekleştirmeyi tanımlar. Kişinin ekonomik güvenceye ulaşmasını sağlayan etkinlikler ve kaynaklarla ilgili dengeleri ifade eder. Artha, yalnızca maddi kazanç ve zenginliğe odaklanmayan bir yaklaşımın sürdürülmesini önerir, zira tersi ölçüsüzlüğe yol açacaktır.
- Kama (Arzular): Bedensel zevkleri yöneterek kendini gerçekleştirmeyi tanımlar. Hırs, arzu, tutku, duygu, duyusal zevkler, estetik beğenme, aşk, sevgi ve şehveti ifade eder. Kama ahlaki sorumluluk açısından Dharma’yı, maddi refah açısından Artha’yı ihlal etmeden ve hayatın zevklerini dengeli yaşamayı önerir.
- Moksha (Özgürleşme): Anlam arayışı ve maddesel sınırlamaları aşma yoluyla kendini gerçekleştirmeyi tanımlar. Ölüm ve yeniden doğuş (Samsara) döngüsünden, çilelerden özgürleşme anlamına gelir. Moksha, zihni bulandıran ego yanılgılarının ötesinde kalan gerçekleri görmeyi sağlayan epistemolojik bir dönüşümdür.
Bu dört temel amaç, içsel doğayı anlamak, ruhsal doyuma erişmek ve yaşamı dengelemek için ciddi bir rehberlik kaynağıdır.
Bir dalganın okyanustan ayrı olmaması gibi, varlıklar da evrensel bilinçten ayrık değildir. Bir ayna yansısı gibi, evrensel bilinç de kendini farklı biçimlerde gösterir. Buna göre insan yalnızca evrenin bir parçası değil, aynı zamanda gerçekliğinin bir dışavurumudur.
Vedanta’da yaşamın yanılsamalarla dolu olduğu ve ego tarafından yaratılan “ben” algısının bizi gerçeklerden uzaklaştırdığı vurgulanır. Geçmiş pişmanlıklara ve gelecek kaygılarına takılı kalmak, gerçek benliğimizle bağlantı kurmamızı engelleyebilir.
Bu bağlamda Vedanta, yukarıda açıklanan dört temel amacın yanı sıra ‘Sat Chit Ananda’ olarak bilinen ilkeler konseptini de yaşama entegre etmeyi önermektedir.
Bu konsepte göre yaşamın anlamı, bireysel ve evrensel bilincin bütünleşik bir şekilde anlaşılmasıyla açıklanabilir. Buradaki vurgu aslında bireysel varoluşun gerçek özü ile evrenin temel yapısı arasındaki ilişkiyi keşfetmenin önemine yöneliktir. Bu noktadan hareketle, varoluşun ve bilincin tek bir bütün oluşturduğunu kavramak büyük önem taşımaktadır.
Yaşamın anlamı tek boyutlu değil, Sat Chit Ananda olarak üç boyutludur, ancak düzeyleri bireyin bilinç düzeyine göre değişebilir. Her bireyin yaşamı yorumlama ve anlamlandırma konusunda kendine özgü bir yolu vardır. Düzey farklılıkları bireyin gerçekliği algılama ve kendini tanıma yolundaki içsel edinimlerine bağlı olarak ortaya çıkar.
Sat Chit Ananda ilkeler sisteminin açılımı şöyledir:
- Sat (Varoluş): Her canlının var olma ve soyunu sürdürme isteğini simgeler. Sat ilkesi, yalnız fiziksel varoluşa değil, daha derin ve değişmez bir gerçekliğe ve bu gerçeklikle olan içsel bağlantıya da işaret eder. Sat, duyusal tutkuların perdeleyip arka plana ittiği evrensel bütünlüğün parçası olduğumuzu anlamayı içerir.
- Chit (Bilinç): Bilinç ya da bilgi anlamına gelen Chit, varoluşun içine işlemiş olan bilme farkındalığını simgeler. Bu, bireysel zihinlerle sınırlı olmayan, her şeyi birbirine bağlayan evrensel bir farkındalıktır. Chit ilkesi gerçek bilgiyi arayıp bulmayı, onu içselleştirip genişletmeyi ve karşılık beklemeden mutlulukla paylaşmayı içerir.
- Ananda (Mutluluk): Doyurulamayan dünyevi zevklerin arka planında kalan bütünsel huzur durumunu simgeler. Sat ve Chit ilkelerini anladıkça belirginleşen ve gerçekliğin doğasıyla uyumlanmaktan kaynaklanan kesintisiz hoşnutluk durumudur. Ananda ilkesi içsel huzuru ve tam mutluluğu deneyimlemeyi içerir.
Sat Chit Ananda konsepti, yaşamın anlamını kavramak için öznel farkındalık, bilinç farkındalığı ve içsel huzur farkındalığı geliştirmenin önemini vurgular. Ancak bunun için kişinin varlığın özüne inme, aydınlanma arayışına girme ve gerçek doğasının ayırtına varma konularında kendisiyle çalışmaya hazırlanması gerektiğinin altı çizilir.
Bu keşif yolculuğunun tamamlayıcı prensibi olan Ahimsa ilkesidir. Ahimsa, Türkçeye genellikle ‘şiddetsizlik’ ya da ‘şiddetten kaçınma’ olarak çevrilir. Düşünce, niyet, söz ve eylemde bilerek zarar vermekten kaçınmayı kapsar. Örneğin, kin, nefret, kötü niyet, hakaret, dedikodu, yargılama, doğaya zarar verme ve hayvanları öldürüp yeme gibi davranışların her biri şiddet sayılır.
Özetle, Vedanta felsefesi, yaşamın anlamını kavramak için dört temel amacın (Dharma, Artha, Kama, Moksha) yanı sıra Sat Chit Ananda’ya ve Ahimsa ilkelerine odaklanılması gerektiğini savunur. Bilinç düzeyini yükseltmek ancak bu yolla olanaklıdır.
Son olarak, Vedanta felsefesine göre yaşamın anlamı, tutkuları ve yanılgıları yöneterek, kendini ve nihai gerçekliği tanımaya çalışarak, bu gerçeklikle uyum içinde ve şiddetten kaçınarak yaşamakla anlaşılır.
halilocakli@yahoo.com