Pazar, 5 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
EditörSerbest Kürsü

Yaprak gibiyim…

Tijen Zeybek
Son güncelleme: 1 Eylül 2025 20:08
Tijen Zeybek
Paylaş
Paylaş

Bazen bir yaprak gibi olmak, olabilmek iyidir. Gelene itiraz etmemek. Gelen gelsin, hoş gelmiş sefa gelmiş demek.

Bir güzel deyiş vardır dilimizde “Bakalım mevlam neyler neylerse güzel eyler” der. Bu tevekküldür İslam kültüründe. Hint, Çin kültüründe bu akışta olmaktır. Modern kültürlerde anda kalmak olarak tercüme edilmiştir. Ancak ifade etmekle olmak ya da yapmak arasında bir bağ yoktur. Yani söyleyen olmuş ya da yapmış olan değildir genellikle. “Ben anı yaşarım” diyen için an sadece eğlendiği, keyifli olduğu zaman dilimlerinden ibarettir ve bütün derdi onları çoğaltmaktır, uzatmaktır. O aslında korkunç ve beyhude bir çabanın esiridir. Bu durumdaki insan hayatın acılarından, çıkmazlarından, adaletsizliklerinden, zorluklarından kaçmaktadır ve yaşıyor olmayı sadece bir keyif hali olarak tasarlamaktadır kendi kafasında.

Ben sürekli akıştayım diyenler de genellikle akışı fikir beyan etmemek, seçimde bulunmamak olarak algılayanlardır. Bunlara kahve içer misiniz diye sorarsınız, herkes içiyorsa ben de içerim der. Peki kahveniz nasıl olsun diye sorarsınız, fark etmez der. Seçim yapmaz, kendine ait bir irade ortaya koymaz ve bunu akışta olmak zanneder. Nereye gidelim, bugün ne yapalım dersiniz, fark etmez ben size uyarım der. Bunun adı akışta olmak değildir. Bu kendi olamamaktır. Bir zihinsel yapıya sahip olamamaktır. Ve kolaya kaçıştır da aynı zamanda. Hiçbir kararın sahibi olmadığı için hiçbir sonuçtan da sorumlu tutulmaz.

New age dinleri dediğimiz Uzak Doğu-Asya inançlarının Hristiyanlık’la, İslam’la soslanmış, içine yoga vb. ritüeller katılmış, herkese bir yerinden tanıdık ve yakın gelen bu akım insanı da kendisi gibi ortaya karışık bir varlığa dönüştürüyor. O da olur bu da olur. Öyle de olur böyle de olur eklektisizmi postmodernistlerin en güçlü silahı. Her düşünceyi, her yapıyı tam zıddıyla dahi harmanlayıp ortaya çıkan bulaşıklığa da postmodern diyorlar. Karakteristiği yok. Tarzı yok. Bu olmayışı oluş gibi kabul etmemizi istiyorlar. Ben hayır diyenlerdenim. Bu “sınırsızlık” boşluğun oda olması için duvarlara duyulan ihtiyacı hatırlatıyor bana. Sınırlar yoksa özgürlük de yoktur.   

Ancak geniş kalabalıklar için bu en hafifinden hoş bir şey. Yaptıkları ve yapmadıkları her şeyde bir mana buluyorlar böylelikle. Ya da bir mana arama yükümlülüğünden muaf oluyorlar diyelim.  Herhangi bir şeyi ne kabul etmek ne de reddetmek gerekmiyor. Reddeden de “bizdendir”, kabul “eden de”. Bu sinsi bir pasifizmdir aslında. Sinsiliği son derece aktif ve saldırgan bir pasifizm olmasındadır. Çünkü sizin bunun dışında kalmanıza izin vermiyorlar. Bir tutuma sahip olmak, kararlılık, bir akımı benimsememek ya da tüm kendini ortaya koymuş akımlara saldırmak sanki özgürlüğe bir saldırıymış gibi algılıyorlar. 

Yıllardır olan, olmakta olan bir fenomenden söz ediyorum. İçindeyiz. Yaşıyoruz. Kendini net bir şekilde ortaya koyan bizler “sert” olmakla suçlanıyoruz. Ancak algılar farklı olmakla birlikte gerçeğin tek olduğunu asla unutmamak gerekiyor. Gerçek iyi ya da kötü niteliklerinden bağımsız olarak vardır. Kanser diye bir hastalık vardır ve bu bir gerçektir. Bunun ne kadar kötü ya da korkunç olduğu kanserin kimde olduğuyla ilgilidir. Hatta kanser bir “düşmanda” ise iyi olarak bile nitelendirilebilir.

İşte bütün bu tespitleri bir solukta yapabilecek kadar haşır neşir olmuş, direnmiş, kabul etmiş ve oralardan da olguya bakarak yeni yeni açıklamalar bulmuş, kendini bu saldırgan dalgaya maruz bırakarak bazı keskin köşelerini törpülemiş, bazı yumuşak virajlarını da iyice keskinleştirip geçişi zorlaştırmış dolayısıyla kendini yeniden ve yeniden oldurmuş bir olarak artık bir yaprak gibi olduğumu fark ettim. Yeni fark ettim. 

Tevekkül halinde olmak iç huzuru içinde alemi seyretmek anlamına geliyor. Dışarının huzursuzluğuna şahit oluyorsunuz ama bunun içinize sirayet etmesine izin vermiyorsunuz. Ya da sirayet edemiyor. Çünkü o dehşetli huzursuzluğu önceden içiniz talan oluncaya kadar zaten misafir etmişsinizdir. 

İşte böyle. Yaprak gibiyim…

Görsel: kmeel.com

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanTijen Zeybek
Takip et:
1965 yılında Lefkoşa’da doğdu. İşletme lisans eğitiminden sonra Yakın Doğu Üniversitesinde Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik alanında master yaptı. Daha sonra Medya Çalışmaları ve İletişim alanında doktora yaptı. Halen Yakın Doğu Üniversitesi, İktisadi İdari Bilimler Fakültesi, İşletme Bölümünde Yrd. Doç. Dr. olarak görev yapmaktadır. Sanat, edebiyat alanında çeşitli TV programları yaptı. Halen Bayrak Radyo ve Televizyon kurumunda Anahtar Kelimeler adlı programı sürdürmektedir. Edebiyat alanında faal bir geçmişe sahiptir. Uzun yıllar boyunca Türkiye ve KKTC’de çeşitli gazetelerde köşe yazıları yazmıştır, yazmaya devam etmektedir. Deneme ve makaleleri çeşitli dergilerde yayımlanmaktadır. Seramik Heykel, resim ve enstalasyon (yerleştirme) sergileri açmıştır. Seramik Heykel alanında iki ödülü vardır. Şimdiye kadar yayımlanmış üç romanı bulunmaktadır.
Önceki Makale 10 soruda Anıtkabir
Sonraki Makale Bacağını istemeyen adam…

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

İstanbul’un geleceği için tehlike: Kanal İstanbul

Gürsel Demirok
5 Ekim 2025
ManşetSerbest Kürsü

Irak: Kendi gölgesini arayan ülke

Metin Duyar
5 Ekim 2025
ManşetSerbest Kürsü

Çin küresel dengeleri değiştiriyor

Yıldırım Aktuğan
5 Ekim 2025
EditörSerbest Kürsü

Güzelin görülmeye olan eğilimi

Tijen Zeybek
5 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?