Yapay zekânın yaygınlaşmasıyla tıp alanında 2 olası gelişme var: İnsan doktorların yerini alması ki bu düşük olasılık ve yapay zekânın tanı koyma gibi konulardaki başarıları dolayısıyla doktorların hastalarıyla ilgilenmek için daha çok zamanlarının olması.
Bu son görüşe temel eleştiri şu: Neoliberal sağlık modeli gözden kaçıyor. Doktorların daha çok zamanı olursa, kapitalizm onlara daha çok hasta yönlendirir. Hatta ünlü bir sözden uyarlarsak, kapitalizm boşluktan hoşlanmaz.
Yapay zekâ tartışmalarında kapitalizm sık sık gözden kaçıyor. Yapay zekânın nimetlerinden ancak büyük devletler ve şirketlerin çıkarlarına uygun olduğu ölçüde yararlanacağız.
Depremzede seçmenler
Deprem bölgelerindeki depremzedelere çok kızan oldu. Şimdi çoğu CHP’ye geçmiş. “Bizi hazır oy deposu olarak gördüler ama hizmet getirmediler” diyor bölge seçmeni. İnsanlara uyanmaları için biraz daha zaman vermek gerekiyordu, hepsi bu. Elbette 22 yıl uzun bir süre ama silkinmenin belirtileri 2023 seçimlerinde hissediliyordu. Umutluydum muhalefet “yenildik” derken… Çünkü otoriter rejimlerde tek adam, oyların yarısıyla değil %99’uyla ‘seçilir’.
Ders alındı mı?
İspanya İç Savaşı’nı daha önce uzun bir yazıda incelemiştim. Bugün hâlâ güncelliğini koruyor aslında. Ama dersler çıkarıldı mı, hayır… O günlerden sonra, sol içi bölünme derinleşmeye başladı; parçalanmak solun yazgısı oldu. Bugün değişen bir şey var mı? Birlik isteyenler ya kendi çatıları altına gelenleri kendi partilerinde eritmeye niyetleniyor ya da birleşmede samimi değiller. Ne kadar örgütsüz olursak, o kadar çok yenileceğiz. Tarihin verdiği ders bu…
Üsküdar Üsküdar
Aydın ata toprağımsa, Üsküdar baba toprağım (bir de Elazığ var ana toprağım olan ama o başka bir notun konusu olsun).
Yıllarca bekledim, şöyle açık fikirli bir belediye başkanı gelsin, aydınlık aydınlık etkinlikler yapsın diye. Hep karanlık hep karanlık nereye kadar… Bundan sonra Üsküdar’ımı aydınlık günler bekliyor. Bir de, Sinem başkanın İmamoğlu’ndan sonra İBB başkanı olabileceği konuşuluyor, bu da heyecan verici… Bakalım, bakalım…
Evet, gericiyim
Birisi bana gerici demişti. Evet, gerici olduğum noktalar var. Bunlardan biri de, Yeşilçam filmleri. Evet, bir noktadan sonra kendilerini tüketerek tarih oldular; ama ayrı bir tarzı var o filmlerin… Dönemi yansıtıyorlar. Ondan sonra bir dönem sinemasından söz etmek zor. Üstelik de en aydınlık insanların (istisnalar dışında) sinemacı olduğu bir dönem. Bir de şimdiki pop yıldızlara bakın…
Beyin göçü mü göçmesi mi?
Türkiye’de beyin göçü en çok hangi alanda yaşanıyor? Böyle bir tartışma gördüm ama ilk bakışta bu soruyu farklı yorumladım: Beyin göçmesi gibi geldi bana… Kimi insanların beyni göçmüş, o nedenle başka beyinler göçüyor. Herkes beynini kullansa, beyin göçüne gerek kalmaz. Şunu da söyleyeyim: İran’da karşı devrim olduğunda, dönemin devrimcileri, bu kadar beyin göçünden sonra rejimin çökeceğini düşündü, böyle umdu. Öyle bir şey olmadı. Acı gerçek a dostlar: Kim giderse gitsin, tek parti yönetimi son bulmayacak. Biz kalanlar olarak, yapmamız gerekenleri yapacağız, yapmalıyız. Göçen göçsün, biz kalıp mücadele edeceğiz. Bu yönetim son bulacaksa, gidenlere karşın kalanlar sayesinde olacak.
Evrim, kuram ve psikoloji
Evrim kuramı, dinle çatışır mı? Bizde Evanjeliklerin fonladığı kesimler ve yandaşları, evrimi dinle çatışma içinde gösterdi. Oysa, tarihte evrime dikkat çeken İslam bilginleri vardı. Artık evrim çoktan bilimin temeli olarak görülüyor. Öte yandan, biz insan soyu, kültürü ortaya çıkararak yapay evrime bağlı olmaya başladık. Örneğin hastalananlar oracıkta ölmüyor; ömürler uzuyor. Evrim kuramının psikoloji için çıkarımları bu bağlamda sıkıntılı olabiliyor. Kadınla erkeğin biyolojik farkından gerici, ayrımcı bir sonuç çıkarılabiliyor. Evrim karşıtı olduğu ileri sürülen tezler, evet tümüyle safsata. Öte yandan, konuya yapıcı eleştirel bir biçimde yaklaşan araştırmacıların, evrimin psikolojik çıkarsamalarını aklın eleğinden geçirmesi gerekiyor.
İsrail’le ticaret
Sonunda oldu: Gerçek muhalifler, başından beri, hükümetin İsrail’le ticareti kesmesini talep ediyor; hükümet yanlısı Filistin protestolarını samimi bulmuyordu. Gençler bu gerçeği haykırdılar ve şiddetle bastırıldılar. Doğruyu görmenin ve söylemenin bedelini ödüyorlar. Hükümetlerde en çok özlediğimiz öğeler, adalet, liyakat, hakkaniyet yanında bir de samimiyet oldu. Yeni dönemin belediye başkanlarından en çok da samimiyet bekliyoruz.
Zam üstüne zam
Zam üstüne zam yapılırken, “şahlanıyoruz” mavalları elbette tutmayacaktı. Ama zaman alır işte insanların uyanması… İlk kez mi zam yapılıyor?.. Önceki zamlara “Yarabbi şükür” mü dedi yandaş vatandaş? “Dış güçlerin oyunu” dedi, “Amerika” dedi; uyuttu kendini ve başkalarını… Şimdi soruyor o yandaş vatandaş: “Beni yoksul eden dış güçler seni nasıl ve neden zengin ediyor?” Haydi teologlar (bu kez ateistler değil) bunu da yanıtlayın!
ulasbasar@gmail.com