15.9 C
İstanbul
30 Nisan 24, Salı
spot_img

Yapay zekâ sosyolojisi

Kişilik kuramları

Psikoloji alanında en beğendiğim derslerden biriydi. Akademik yaşamımda ilk verdiğim derslerden biriydi. Neden? Çünkü sanata en yakın psikoloji alanıydı. Sanat yapıtlarını inceleme olanağı veriyordu bize. Yıllar içinde Türkiye’de ve Malezya’da verdim bu dersi. Sanırım artık sıkıldım. Kuramlarda çok fazla boşluk var. Tümüyle doğru görünen kuram yok. Erikson’ın kuramı bana yakın gelir ama onda bile eksikler olduğu anlaşılıyor. Yine de, kişilik kuramları dersi diğer psikoloji derslerinden yöntemiyle de ayrılır. Onsuz bir müfredat herhalde eksik kalırdı.

Kültürlerarası psikoloji

En keyifle verdiğim derslerden. Değişik kültürlerde yaşamış olduğum için verebileceğim örnek bol. Daha önce bir yüz yüze bir de çevrimiçi seminer vermiştim bu konuda. Aslında antropolojik bir yaklaşıma daha yakınım. Kültürleri içeriden öğrenmenin, onların bir parçası olarak öğrenmenin değerine inanıyorum. Ancak, herkesin böyle olanakları olamayabilir. Böyle olunca, kültürlerarası psikoloji, bir masa üstü etkinliğine dönüşür. Kültürler arasında benzerlikler kadar farklılıklar da vardır. Benzerlik psikolojide, farklılıklar antropolojide incelenir. Ayrıca, Türkiye içindeki farklı kültürler de benzerlikler-farklılıklar diyalektiğinde incelenmeyi bekliyor. Yapılan az sayıda antropolojik çalışmanın üstüne çok daha az sayıda kültürlerarası psikoloji araştırması var şimdilik… Çok kültürlü bir toplumda, kültürlerarası psikolojinin önemi artacak; çünkü o, bize bir arada yaşama olasılığının kodlarını sağlayacak.

Çok yeni bir alan

Seminerler, konferans sunumları, yazılar ve kitaplarla bu konunun Türkiye’de öncülüğünü yapmaya çalışıyorum. Ülkemizde yapay zekâ araştırmacılarının çok azı, bu alanın öneminin farkında. Oysa, yapay zekâ, toplumu, toplum da yapay zekâyı etkileyecekse, ki böyle, oradan sosyoloji için bir alan doğmuş oluyor. Yapay zeka toplumsal değişimi nasıl etkileyecek? Her şey internete bağlı olacak. Nesnelerin interneti diye bir kavram var. Bulaşık makinesinden bisiklete kadar her şey internetli olacak. İnternetsiz olan bir tek insan kalacak. Ya da kalacak mı? İmplantlar konusu var. Belki uzak gelecekte telefonlarımız deri altında olacak. Ya ulaşım nasıl olacak? Sürücüsüz araçlar, toplumu nasıl değiştirecek? Mesleklere ne olacak? Hangi meslekler tarih olacak, mantar gibi biten internet kafelerin kapanması gibi… Hangi meslekler başkalaşım geçirerek var kalacak? Bütün bunlar, yapay zekâ sosyolojisinin konusu… Yazık… Ülkemizde yapay zekâ dünyası, hâlâ sosyolojinin öneminin farkında değil… Bu da insanın omzuna büyük bir sorumluluk yüklüyor.

Politik psikoloji

Politik psikoloji, yurttaşların ve toplulukların politik duygu, biliş ve davranışlarını konu alır. Oy verme davranışı, tutumlar, kişilik ve siyaset ilişkisi (özellikle de otoriteryen kişilik), liderlik, barış süreçleri, toplumsal kimlik, duyguların siyasal davranıştaki rolü, siyasetteki grup etkisi, grup düzeyinde karar verme süreçleri, azınlık ve çoğunluk etkileri, grup kutuplaşması, siyasi grup dinamikleri, siyasal çatışmalar ve çatışma çözümü, medyanın siyasal bilişlerin oluşmasındaki rolü, siyasal düşünceleri edinme süreçleri, ırkçılık başta olmak üzere her türlü siyasal ayrımcılık, etnik biz-merkezcilik, çokkültürlülük, milliyetçilik, sağcılık ve solculuk, uluslararası ilişkilerin psikolojik boyutları gibi konular, politik psikolojinin kapsamına girer. Politik psikoloji, sosyal psikolojiye yaslanır; onsuz politik psikoloji olmaz.

Psikoloji tarihi üstüne notlar

Bellek araştırmacısı Ebbinghaus’un dediği gibi, “psikolojinin uzun bir geçmişi vardır, ama kısa bir tarihi vardır.” Neden? Çünkü psikoloji modern biçimini almadan önce de 2,500 yıl kadar, çeşitli düşünürler ve yazarlar, psikoloji üstüne düşünce üretmişlerdir. Bunlardan biri olan, tıbbin babası Hipokrat, aynı zamanda kişilik tipleri üstüne çalışmasıyla, kimilerince ilk psikologlardan sayılır. Psikoloji tarihi tartışmalarına tarih yazımı konusu damgasını vurur.

Kimi tarihçiler, psikoloji tarihini ünlü psikologlar (genellikle de büyük adamlar) geçidi olarak görürler; kimileri ise, belli bir dönemin ruhunu (zeitgeist) yansıtmayı tercih ederler. Bizce, ikincisi, daha uygun düşer. Felsefe tarihi boyunca, insan psikolojisi üzerine fikir yürüten çeşitli düşünürler bulunur bulunmasına, ancak psikolojinin modern biçimini bulması 20. yüz yılı bekler.

Descartes’tan başlayarak, Auguste Comte, John Locke, Berkeley ve Hume gibi düşünürlerin söyleyecekleri vardır. Bir yandan da fizyoloji ve sinirbilim gelişir; bunların psikolojiye büyük katkısı olacaktır. Wundt’la birlikte yapısalcılık gelir. Yöntem olarak içebakış benimsenir. Oysa bu, bugünün ölçütlerinde bilimsel olmaktan uzaktır.

Buna tepki olarak, yalnızca gözlemlenebilir ve ölçülebilir olana odaklanan davranışçılık gelir. Her şey, uyaran ve tepki (etki-tepki) ile ve ödül ve ceza düzenekleriyle açıklamaya başlar. Bundan önce işlevselcilik akımı yayılır, ancak davranışçılık karşısında fazla dayanamaz. 1960’lara gelindiğinde, bilişsel devrim gerçekleşir. İnsanın içsel zihinsel süreçlerini araştırılamaz ve dolayısıyla yok sayan davranışçılığa karşı, bilişsel psikologlar, yeni bir bakış açısı getirirler. Bütün bunlar olurken, bir yandan da ayrı alanlar olarak Gestalt psikolojisi ve psikanaliz gelişir. Evrim kuramının gelişimi ise, psikolojiyi etkileyen bir diğer etmen olur. Günümüzde psikoloji, bin bir alt dala ayrıldığı için, onun son dönemlerdeki durumunun tekil bir tarihini yazmak oldukça zordur. Bunun yerine, alt dalların tarihine odaklanılmıştır. Örneğin, sosyal psikolojinin tarihi, klinik psikolojinin tarihi vb.

Görsel: Independent Türkçe

Ulaş Başar Gezgin

1978 İstanbul doğumlu. Türkiye, Vietnam, Tayland ve Malezya’da 23 yıl ders verme deneyimine ve Yeni Zelanda (doktora), Avustralya (ortak proje) ve Latin Amerika’da (gazetecilik) araştırma deneyimine sahip bir akademisyen-yazar. Eğitimini Darüşşafaka (1989-1996), Boğaziçi Üniversitesi (Eğitim Bilimleri (Psikolojik Danışmanlık), lisans, 2000; Sosyal Psikoloji, yüksek lisans 2002), ODTÜ (Bilişsel Bilimler, doktora, 2006) ve yurt dışında (2009, üniversite düzeyinde ders verme yetkisi, Avustralya; Darmstadt Teknik Üniversitesi, Şehir Plancılığı, yüksek lisans, 2011) tamamlayan Gezgin’in toplam 116 kitabı bulunmaktadır. 2014’te Türkiye’de doçent, 2017’de yurt dışında profesör olmuştur. Akademik çalışmalar dışında, çeşitli dergi ve gazetelere köşe yazıları yazmakta; şiir, şarkı sözü, şarkı, deneme, yazınsal inceleme, öykü, film öyküsü, film çözümlemesi, tiyatro oyunu, masal ve roman türlerinde yapıtlar vermekte ve çeşitli ülkelerden şairleri ve şarkıcıları Türkçeye kazandırmaktadır. Çeşitli çalışmaları 13 dile (Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Rusça, Japonca, Vietnamca, Tayca, Gürcüce ve Azerbaycan Türkçesi) çevrilmiştir.

Ulaş Başar Gezgin
1978 İstanbul doğumlu. Türkiye, Vietnam, Tayland ve Malezya’da 23 yıl ders verme deneyimine ve Yeni Zelanda (doktora), Avustralya (ortak proje) ve Latin Amerika’da (gazetecilik) araştırma deneyimine sahip bir akademisyen-yazar. Eğitimini Darüşşafaka (1989-1996), Boğaziçi Üniversitesi (Eğitim Bilimleri (Psikolojik Danışmanlık), lisans, 2000; Sosyal Psikoloji, yüksek lisans 2002), ODTÜ (Bilişsel Bilimler, doktora, 2006) ve yurt dışında (2009, üniversite düzeyinde ders verme yetkisi, Avustralya; Darmstadt Teknik Üniversitesi, Şehir Plancılığı, yüksek lisans, 2011) tamamlayan Gezgin’in toplam 116 kitabı bulunmaktadır. 2014’te Türkiye’de doçent, 2017’de yurt dışında profesör olmuştur. Akademik çalışmalar dışında, çeşitli dergi ve gazetelere köşe yazıları yazmakta; şiir, şarkı sözü, şarkı, deneme, yazınsal inceleme, öykü, film öyküsü, film çözümlemesi, tiyatro oyunu, masal ve roman türlerinde yapıtlar vermekte ve çeşitli ülkelerden şairleri ve şarkıcıları Türkçeye kazandırmaktadır. Çeşitli çalışmaları 13 dile (Türkçe, İngilizce, Fransızca, Almanca, İspanyolca, İtalyanca, Portekizce, Rusça, Japonca, Vietnamca, Tayca, Gürcüce ve Azerbaycan Türkçesi) çevrilmiştir.

İlginizi Çekebilir

4,757BeğenenlerBeğen
666TakipçilerTakip Et
11,281TakipçilerTakip Et

Popüler İçerikler