Virologlar, biyologlar ve çeşitli alanlardaki bilim insanları ciddiyetle virüslerin evrimsel geçmişini anlamaya çalışıyor. Bu çalışmalar, olası salgınları yönetmek için etkili stratejilerin ve enfeksiyonla mücadelede tedavi yöntemlerinin geliştirilmesine katkı sağlamaya devam edecektir
Yaklaşık yüz yıl önce, İspanyol gribi salgını neredeyse 50 milyon insanın ölümüyle sonuçlanmıştı. Bu salgın, virüslerin insan sağlığı için ciddi bir tehdit oluşturabileceğinin ilk örneğiydi ancak o dönemde virüsler hakkındaki bilgi oldukça sınırlıydı.
Virüsler, canlıya benzeyen ancak daha ilkel bir yapıya sahip olan ve hücreler arasında geçiş yapabilen genetik materyallerdir. Yaşamın arkaik öncüleri olan görülebilirler. Küçük boyutları, basit yapıları, kolay yayılmaları ve farklı şekilde üremeleri nedeniyle virüsleri geleneksel evrim ağacında kategorize etmek zordur.
Virüslerin insan organizmasına tamamen yabancı olmadığını biliyoruz. İnsanlar ve virüsler, milyonlarca yıldır doğal ekosistemlerde etkileşimde bulunmuş ve bu etkileşimlerin zaman içinde çeşitli sonuçları doğmuştur. Örneğin, grip virüsü, bölgesel tür farklılıklarıyla birlikte hepimizin içinde yaşayabilme yeteneğini geliştirmesi böyle bir sonuçtur.
Aramızdaki doğal dengenin çeşitli nedenlerle bozulması sonucunda virüsler insanlar için ciddi sorunlara yol açmaya başlamıştır. İklim değişikliği, insan kaynaklı doğa tahribatı, radikal tarımsal uygulamalar, farklı hayvan türlerinin aynı ahırda tutulması, antibiyotikli yemler ve küresel ulaşımın kolaylaşması gibi faktörler, virüslerin yayılmasına katkıda bulunmaktadır.
Bağışıklık sistemi, vücudu enfeksiyonlardan ve hastalıklardan koruyan karmaşık bir savunma sistemidir. Bu sistem, viral enfeksiyonlarla bakteriyel enfeksiyonlarda savaştığı gibi savaşamaz. Bu nedenle, hem virüslerin hem de bağışıklık sisteminin işleyişini anlamak enfeksiyonların etkilerini azaltmak bakımından önemlidir.
Virüslerin çevresel faktörlere karşı genellikle savunmasız olmaları ve üreme için bir konak hücreye ihtiyaç duymaları onları kırılgan yapar. Virüslerin insan biyolojisini ilgilendiren önemli bir özelliği, uygun bir hücrede yerleşme, uyum sağlama ve çoğalma yeteneğine sahip olmalarıdır.
Bu yetenekleri yardımıyla küresel olarak zorluk çekmeden yayılırken mutasyona uğrarlar ve yeni bölgelerine adapte olurlar. Ancak virüslerin birincil amacı, konakçı organizmaya zarar vermek değil genetik materyalini yaymaktır. Enfekte olan hücrelerde virüsün çoğalması, daha önce bilmediğimiz ve bu yüzden bağışıklığımızın olmadığı yeni hastalıkların ortaya çıkmasına neden olur.
Kalıtımsal anahtarı gen kilidi ile eşleşen virüsler, insanda belli bir süre kuluçka dönemi geçirdikten sonra etkinleşir. Bağışıklık sistemimiz, virüs aktif hale gelene kadar onu bir düşman olarak algılayamaz, bu ise “Truva Atı”nın sistemimize sızmasını önlemek için artık geç kalındığı anlamına gelir.
Hayvan virüslerine ek olarak, bitkilerden gelen virüsler de insan vücuduna girebilir. Ancak, insan genomuna yerleşmek için gerekli genetik koddan yoksun oldukları için bitki virüsleri insana zarar veremeden dışkı kanalı yoluyla atılır.
İnsanlarla aynı habitatı paylaşan hayvanlardan geçen virüsler, viral enfeksiyonların başlıca kaynağıdır. Tarım devrimi, yerleşik yaşamla birlikte hayvanları insanlara daha yakın hale getirmiş, bulaşma riskini artırmıştır. Bu yakınlık, günümüzde de süren temasla birlikte kuduz, İspanyol gribi, kuş gribi, ebola, HIV ve domuz gribi gibi virüslerin yayılmasına yol açmıştır.
Virüsler yer değiştirip çoğaldıkça ve mutasyona uğradıkça, konakçı organizmanın gen havuzunda bir domino etkisi şeklinde değişikliklere neden olurlar. Bu tür değişiklikler insana hayvan kaynaklı birçok enfeksiyona karşı bağışıklık kazandırmıştır. İnsanın genetik evrim zincirinin yaklaşık %10’unun bu tür mutasyonların etkisi altında gerçekleştiği yönünde bulgular vardır.
İlginçtir, bilgisayar virüslerine virüs denmesinin nedeni, kendini çoğaltma işlemlerinin biyolojik virüslere benzeyecek şekilde programlanmış olmasıdır. Bilgisayar virüsü işlemciye girer, kaynaklarını kullanır ve daha sonra diğer bilgisayarlara bulaşmak üzere kendi kopyalarını yaratır.
Virüsler, bir konak hücresi olmadan hayatta kalamayan organizmalar olarak bilinir. Bu virüsler, bir hayvanın konak hücresinin içinde yaşayabilir, üreyebilir ve genetik mutasyonlara uğrayabilirler. Konakçı hayvan genellikle bu süreçten herhangi bir zarar görmese de, bu virüsler insanlar için tehdit oluşturabilir.
Virüsler insan vücuduna kontamine gıdalar yoluyla çeşitli şekillerde girer, bu genellikle hayvansal ürünlerle ilişkilidir. Özellikle tavuk, hindi, ördek gibi kümes hayvanları, besi hayvanları, deniz ürünleri ve av hayvanlarından bulaşma riski yüksektir. Bu tür hayvansal ürünleri tüketirken gıda güvenliği kurallarına uymak ve iyice pişirildiğinden emin olmak önemlidir.
Enfekte bir hayvanın etinin pişirilmesi çoğu virüsü etkisiz hale getirir. Ancak bazı virüsler, örneğin kuş gribi virüsü, pişirmeden kurtulabilir ve sindirim sistemi yoluyla insana bulaşabilir. Bu durumda bulaşlı etin içindeki virüslere ait kalıtımsal bilgiler insana aktarırlar ve genomuna kaydedilir.
Et tüketimi, kesilen hayvandaki virüslerin kod bilgilerinin insan gen sistemine aktarılmasına ve mutasyona uğramasına yardımcı olan bir beslenme biçimidir. Virüsten gelen kodlama bilgisi özüştürüm yoluyla insan genomuna entegre edilir. Bu sayede, benzer kodlara sahip diğer hayvan virüsleri de insan genomuna sızma fırsatı bulur.
Başka bir anlatımla, bireyler farkında olmadan hayvan etindeki viral kodları alarak kendi genomlarına katarlar. Etten bulaşan virüs daha sonra, gen kodları her bakımdan uyumlu hale gelen insan organizmasında kuluçkaya yatar ve potansiyel olarak hastalığın ortaya çıkışını tetikler.
Normalde hayvandan hayvana bulaşan virüsler, mutasyona uğraları sonucunda insandan insana yayılma yeteneği geliştirir. Örneğin Covid-19 virüsünün yarasalardan bu şekilde bulaştığına ilişkin önemli göstergeler var hatta bazı kaynaklar bunun kesin olduğu görüşündeler.
Virüsler, insanlara veya diğer canlılara kasıtlı olarak zarar verme amacı gütmezler. Onlar yalnızca güdülerle hareket eden ve kendi DNA veya RNA’larını çoğaltmayı amaçlayan parazit mikroorganizmalardır. İnsanın kan hücreleri üremeye elverişli olduğu için insanları enfekte ederler ancak bu sırada zarar insana verebileceklerine dair bir farkındalığa da sahip değillerdir.
Bu nedenle araştırmacılar, virüslerin doğasını ve insan sağlığı üzerindeki etkilerini anlamak için kolektif şekilde çalışmaya devam etmekteler. Virüslerin gen haritasının çıkarılması gibi çalışmalar bu bağlamda büyük önem taşımaktadır. Elde edilen her yeni bilgi, tehditlere karşı daha etkili aşı ve tedavilerin geliştirilmesine ve salgınların kontrol altına alınmasına yardımcı olacaktır.
halilocakli@yahoo.com