Google’da Türkçe olarak “mutluluk” yazıp arattığımızda 60 milyondan fazla sonuç geliyor.
İngilizce aramanın sonucu 1,5 milyara yakın. Dünyada mutluluk üzerine her gün 7 kitap yayınlanıyormuş. Bu basit veriler bile dünyanın mutlulukla ilgili ciddi arayış içinde olduğunu gösteriyor…
Bazıları temiz duygularla mutluluğu ararken, başkaları için iş multimilyon dolarlık bir “business”e dönüşmüş. Kitapları milyonlar satan modern zaman guruları, pahalı seminerlerde mutluluğun sırlarını paylaşıyor. Belli ki, insan nasıl mutlu olunacağını anlatanlara inanmak istiyor. Öyle ya, mutlu haberler getirsin diye yüzlerce yıldır falsız kalamıyoruz.
Vedanta’ya göre, her birey mutluluğa erişme potansiyeli ile doğar ancak çocuk saflığının ardından bu potansiyelden uzaklaşır. Uzaklaşmanın başlıca nedeni, dünyevi zevk ve tutkuların baskınlık kazanarak, içimizdeki öz bilinci örtmesidir. Vedik epistemolojiye göre öz bilinç, kendini evrensel arı bilincin parçası olarak bilmek anlamına gelir.
Vedanta felsefesinde Ānanda terimiyle tanımlanan mutluluk kavramı, Türkçede bilinenden çok daha derin bir anlam içerir. Eski dildeki saadet, mes’udiyet, bahtiyarlık gibi sözler de Ānanda’yı karşılamaya yetmiyor.
Dilsel açıdan mutluluk ile Ānanda’yı ayırmak kolay olmayacağından, 2.500 yıl önce Uphanishadlar’da verilen bir tanıma başvurmakta yarar var. Bu tanıma göre Ānanda, doyum ve tutku kıskacından kurtulmuş bireysel benliğin yükselerek mutlulukla özdeşleşme durumudur.
Ānanda; kendisi dışında hiçbir araçla ulaşılamayan sonsuz, gerçek, kalıcı, eksiksiz, derin mutluluktur. Isının ateşten, ıslaklığın sudan ayrılamayacağı gibi, Ānanda da insanın evrensel doğasından ayrılamaz.
Öz bilincin parıltısını fark edemeyen kişi, mutluluğu kendi içinden başka yerlerde arama eğilimindedir. Tıpkı Nasrettin Hoca’nın evde kaybettiği anahtarı, daha aydınlık olduğu gerekçesiyle sokakta araması gibi.
Beş duyu kanalı aracılığıyla deneyimlenen fiziksel veya duygusal sevinç, neşe, zevk veya hazlar mutlulukla karıştırılabilir. Sıkıntılı koşulların ortadan kaybolması, yeni bir sıkıntı belirene kadar süren geçici bir rahatlamadır ama Vedantik anlamda mutluluk değildir.
Terfi edilmeme olasılığına karşın, başarısıyla terfi alan bir çalışanın duyumsadığı duygu, mutluluk değil sevinçtir, çünkü terfi koşulları kişinin kendisi dışındaki etkenlere bağlıdır. Mutluluğun kaynağı hakkında edinilen yanılgılı bilgiler yüzünden, kişi sonu gelmek bilmeyen duyusal zevkler ve tutkuları peşini bırakamaz.
Vedanta doktrininde, Ānanda’nın duyusal, düşünsel dürtüler gibi gerekçelere ihtiyaç duymadığı, tüm dış koşullardan bağımsız olarak insanın embriyonik doğasında var olduğu açıklanır.
Pakistanlı sufi Abida Parveen şöyle diyor:
“Binlerce yıldır hep uzak yerleri merak ettik, bu merakla kıtaları, denizleri aştık. Yıldızlara, gökyüzüne bakıp durduk ama bir de dönüp içimize baktık mı? Özdeki sevginin üzerini örten perdeleri tanımaya, açmaya çalıştık mı?”
Mutluluğa ulaşmak, tüm insanlar için güçlü bir yaşamsal motivasyondur. Öyle ki, ilk insandan beri var olan mutluluk arayışı, son insan yok olana kadar da sürecektir. Mutluluğu arama yolculuğunda hepimiz aynı gemideyiz ancak önemli olan onu nerede aradığımızdır.
Vedalarda “en büyük bilgisizlik, kendini bilmemektir” denir. Cahillikten kurtulmak için bireyin içsel yolculuğa geçerek, yalnızca fiziksel bir bedenden oluşmadığına dair farkındalık geliştirmesi önerilir. Ānanda fiziksel bedenle değil, öz bilinçle bağıntılıdır.
Sonsuz, gerçek, kalıcı, eksiksiz, derin mutluluğu yani Ānanda’yı bilmek bağlamında şu noktalar vurgulanır:
‐ Evrendeki tüm varlıklar birbiri ile bütünleşiktir
‐ İnsan bedeni yalnız fiziksel değil, çok katmanlıdır
‐ Kendini bilmek, yaşam amacını anlamanın yoludur
‐ Hırs, doyumsuzluk, haz ve zevk tutkuları alevlendirir
‐ Tutkular insanı özüne yabancılaştırır
‐ Özgün doğamızla uyumlu yaşam ve beslenme biçimi sayesinde düşünce, niyet, sözler ve davranışlarımızı temiz tutabiliriz
‐ Her beklenti düş kırıklığı potansiyeli taşır
‐ Karşılık beklemeden, sevgiyle paylaşmak öğrenilebilir.
halilocakli@yahoo.com