Çarşamba, 21 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Varoluşun sessiz yarası

Erdal Çolak
Son güncelleme: 2 Mayıs 2025 09:53
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

İnsanın önemsenme arzusu, varlığının yankısını aradığı sonsuz bir boşluktur.

Cevap gelmese de, o yankıyı aramak yaşamın özüdür. Önemsenmemenin sessizliğinde büyüyen ruhlar, görünmez aynalar yapar kendilerine; kimse bakmasa da, yine de bakmayı sürdürürler. İnsan, görünmediği yerde bile var olmanın yollarını arar; çünkü gerçek varlık, başkalarının bakışında değil, kendi iç yankısında doğar.

Bir nehir, akışında taşları yuvarlar, toprağı besler ve hayata katkı sağlar. Tıpkı nehir gibi, insan da yalnızca içsel gücüyle değil, çevresine dokunduğunda anlam bulur. Bir çiçek, sadece kendisi için değil, çevresindeki canlılarla etkileşimde anlam kazanır. İnsan da başkalarına değer vererek kendi potansiyelini keşfeder. Bir kuş, yalnızca kendi ihtiyaçları için uçmaz, doğanın döngüsüne katılır. İnsan da başkalarına yardım ederek yolculuğunu şekillendirir. Bir dağ, yalnızca yüksekliğiyle değil, etrafındaki yaşamla anlam bulur. İnsan da toplumsal bağlarıyla, başkalarına dokunarak varlığını pekiştirir.

Bir rüzgar, sadece bir yöne doğru esmekle kalmaz, her yere dokunur; dalgaları oluşturur, ağaçları sallar, kuşları yönlendirir. Rüzgarın varlığı, çevresindeki her şeyin etkilenmesiyle daha güçlü hale gelir. İnsan da, başkalarının hayatına dokunarak, içsel gücünü pekiştirebilir. Çünkü yalnızca kendisini değil, çevresindekileri de fark edebilen bir insan, gerçekten var olabilir.

Önemsenmediğimiz anlar, görünmez mürekkeple yazılmış gerçek hayat satırlarıdır. Bir çiçek, solmaya başlamadan önce bile tüm varlığını rüzgara ve güneşe sunar, bir diğerinin hayatına dokunabilmek için. İnsan da böyle olmalıdır; başkalarının hayatına dokunmayı bilmelidir. Bazen bir kişi, diğerini sadece dinleyerek, sadece varlığını hissederek büyük değişimlere yol açabilir. Başkalarının gözlerinden silindiğimizde, kendi iç gözlerimize muhtaç kalırız ve orada, kimsenin göremediği hakiki yüzümüzü buluruz. Tıpkı doğanın içindeki sessiz ama derin yankılar gibi, insan da başkalarını önemseyerek kendi içsel ışığını keşfeder.

Önemsenmemek küçük bir mesele gibi görünür. Ancak insan için hayatın anlamı, bazen sadece bir başka insanın ona “Sen varsın,” demesinde saklıdır. Uzun süre önemsenmeyen bir insan, bu duygunun varlığını bile unutur. İçinde filizlenemeyen umutlar, çorak bir ovaya dönüşür. Sonunda şu soruyu sorar kendine: “Tüm bu insanlar neden hâlâ yaşamaya hevesli?” Bir gün, ansızın biri size değer verdiğinde, o zamana dek süren anlam arayışınızın yanıtını bulursunuz.

Önemsenmek, bir insanı hayata bağlayacak kadar güçlü bir duygudur. Önemsenmemek, bir insanı uçurumun kenarına sürükleyecek kadar sessiz bir felakettir.

İnsanın kendini önemsememesi ise bambaşka bir yaradır. Öz saygıdan yoksun, kendi varlığını küçük gören kişi, ağırlaşır, hantallaşır. Çevresine karşı duyarsızlaşır. Başkalarına iyilik etmek bir yana, kendi yaralarını bile saramaz. Hayatı anlamlandırmak, kendinden başlar. Mutlu değilken başkalarını mutlu etmeye çalışmak, kırık bir aynayla güneşi yansıtmaya çalışmak gibidir.

Hayat aslında sandığımız kadar karmaşık değildir. Kendisine bile sahip çıkamayanların dünyasında, karmaşa sadece karakter eksikliğinden doğar. Çorabının söküğünü dikemeyen birinin, başkalarının yaralarını sarmaya kalkması gibidir bu.

İnsanın “önem hissi” doğumla başlar. Bebek daha doğar doğmaz, ağlayarak gücünü gösterir. İlerleyen yıllarda kişiliği ve öz saygısı, hem içsel güçten (önem hissinden) hem de dışsal güçten (maddi imkânlardan) beslenir. Bu, yaşamın ilk ve en büyük mücadelesidir: Önemsenmek ve güçlü hissetmek. İnsan hayatı boyunca güç ve güçsüzlük arasında bocalar. Güçle yüzleşmek, güçsüzlüğü de kabul etmeyi gerektirir. İnsan, güçsüzlükten kaçar, çünkü güçsüzlük çoğu zaman şiddeti, çaresizliği ve duygusal çöküşü doğurur.

Çevremizde sıkça gördüğümüz vurdumduymazlık, hayata dair bırakmışlık aslında gizli bir itiraftır: “Ben önemsenmedim.” Kimileri, intihara cesaret edemediği için bir ömür boyu yavaş yavaş yok olur.

Fazla önemsemek de başka bir tuzaktır. Beklentilerimiz yükselir. Sevgiliden, aileden, dosttan, hatta çocuğumuzdan bile… Beklentiler karşılanmadığında, içten içe yıkılırız. Kimse farkında olmaz, ama biz kendi içimizde inciniriz. Bazen bilerek, isteyerek kendimizi kırarız.

Önemsenmemek, çoğu zaman önemsediklerimizin suretinde belirir. Saatlerce baktığımız hâlde, içinde en ufak bir iz bulamadığımız aynalardır onlar. Attığımız bumerangın geri dönmemesi gibi. Bir yolcuya umutla el sallayıp, ardından boşluğa bakakalmak gibi.

Önemsenmemek derinden yaralar. Biri, size yapmaktan kaçındığı şeyleri başkaları için rahatlıkla yapıyorsa, bu insanın içindeki adaletsizliği görmek insanı yıkar. “Kendime güvenmiyorum” bahanesiyle kısıtlanan sevgiyi başka insanlara sunmaları, ruhunuzda onarılmaz bir yara açar.

Çünkü hiçbir insan, önemli olduğu hissi olmadan uzun süre var olamaz. İnsanın varlığı, bir noktada kendisini olumlamaya ihtiyaç duyar. Saygınlıkla yaşamak, salt biyolojik hayatta kalmaktan daha değerli hâle gelir. Bu ihtiyaç, ilk önce ailede filizlenir. Aile, çocuğun varlığını fark eder ve değer verir. Böylece çocuk, kendi iç dünyasında sağlam kökler salar.

İnsan, güçten vazgeçemez. Zayıflığını kabul etmek istemediği için, hileyle, oyunla, kibirle bir üstünlük sağlamaya çalışır. Tek derdi, “Ben buradayım, beni görün,” demektir. Ve sonunda… Bir gün kendimizi değersiz hissettiğimiz o anlarda, inşa ettiğimiz dünyanın gerçekliğinin kırıldığını hissederiz. Kendi kişiliğimizin bile gerçekliğinden şüphe ederiz.

O yüzden, yapmayın. Önemsediğiniz birini önemsemiyormuş gibi davranmayın. Önemsemiyorsanız da, sahte bir ilgiyi hak etmiyormuş gibi sunmayın. Çünkü bazen bir küçük önemseyiş, bir hayatı kurtarabilir. Bazen bir küçük kayıtsızlık, bir ruhu sonsuz karanlığa sürükleyebilir. Bazen bir insanın hayatını değiştirmek, ona sadece “Seni görüyorum” demek kadar kolaydır. Kısacası, önemsenmediğimizde değil, kendimizi önemseyemediğimizde kayboluruz; insanın varoluşu, başkalarının bakışında değil, kendi ruhunun şefkatli tanıklığında tamamlanır.

Görsel: foma.ru

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale Türk dış politikasında ne oluyor?
Sonraki Makale Aynalar, sırlar ve Türkler

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Köşe YazılarıManşet

Dünü ve bugünü kıyaslayabilmek

Okay Deprem
21 Mayıs 2025
Köşe YazılarıManşet

Kusursuzluk ve kusurlar

Erdal Çolak
21 Mayıs 2025
Köşe Yazıları

Samsun ışığı…

Hasan Sevilir Aşan
19 Mayıs 2025
EditörKöşe Yazıları

Mekke’de doğanın öfkesi 

Dr. Nevin Sütlaş
18 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?