Erdal Çolak
Gelişen ve hızla değişen dünyamızda düşünmek huzursuzluğa açılan bir kapı olmuş. Sohbet ettiğim insanlarla toplumun sorunlarını, dünyanın gittiği yoldan bahsederken bana, “Düşünme boş ver diyorlar, “Çok fazla düşünme kafayı yersin…”
Böylesi bir mantıkla düşünmekten kaçan huzursuz insan, düşünmeye başladığında varacağı noktanın mutluluk olduğunun farkında değil. İnsanı diğer canlılardan ayıran en önemli fonksiyonlardan biri düşünmekse, diğeri insanın ellerini çok iyi kullanma yeteneği. Doğayla mücadelesinde en zayıf canlı olan insan, akıl, bilgi ve düşünme sayesinde doğayı değiştirmeye, ona hükmetmeye çabalıyor.
Düşünmeyen, düşünmekten yoksun insanlar dürtülerinin ve tutkularının kölesi olmuş. Düşünmenin suç sayıldığı yerlerde hapishanelerde sadece düşündükleri için binlerce insanın bulunduğu birçok ülke var. Düşünmek maliyeti çok yüksek olan bir zihinsel faaliyet. Peki, düşünceni, fikrini söylemenin nesi suç olabilir ki? Anlayan, kavrayan, hisseden, düşünen, düşündüklerini bir başkasına aktarabilen bir varlık insan. Zihin içinde karşılaştırmalar yapma, ayırma, birleştirme, şekilleri kavrama yetisine sahip; bunların sonucunda ulaşılan şeye de düşünce deniyor.
Düşünmek bir fikrin zihnin içinde volta atmasıdır. Düşünmeyen insanın işi kolay çünkü cehalet özgürlüktür. Hiçbir şey düşünmeden, sorgulamadan mutlu mesut yaşayan insanlara şaşıyorum. Düşünmek “düşünce” olarak anlaşılacağı gibi “dert edinme” olarak da anlaşılabilir.
Ruh ve sinir hastanelerini görünce oradaki hastalar çok düşünmüş de bu hale gelmişler gibi geliyor. En ilginç olansa, Düşünen Adam heykelinin bir akıl hastanesinin bahçesinde dikili olması. “Çok düşünürsen Rodin’in heykeli gibi kara kara düşünmeye başlarsın” mesajı veriliyor herhalde. Demem o ki çok düşünürsen ya yolun sonu tımarhane ya hapishane ya da kabristan. Oscar Wilde “Aptallık en büyük günahtır” diyerek düşünmeyi bırakma günahının bedelini insanlara ödetiyor.
Düşünmek, insanlarda çoğunlukla bir şeye kafa yormak şekline dönüştüğü zaman kendini fark ettiren eylem. İnsanı insan yapan düşünce faaliyeti, belki de en önemlisi. Gerçi son dönemlerde teknolojinin, yaşamın getirdiği zorluklardan dolayı mı, yoksa kolaylıktan mı bilinmez, insan düşünmeyi ağır bir yük gibi görüyor. İnsanı insan yapan düşünmek, bizi biz yapan, var oluşumuzun en büyük ispatı. Dr. Marcus Raichle, “Düşünce ucuzdur, ancak onu ucuz kılan düzenek son derece pahalıdır” diyor. Beynimizin harcadığı ve bizim verdiğimiz emekten bahsediyor. Kafamızın içinde taşıdığımız cevize benzeyen en pahalı organ olan beyinden.
Düşünmeyen, üretmeyen, okumayan insanlar cehalete, cahil kalmaya mahkum olur. Düşünmeyen, kendisini geliştirmeyen insanlarla ilgili birçok haber duyuyoruz. Mesela, binlerce insanı dolandıran kamuoyunda “Tosuncuk” olarak bilinen Çiftlik Bank’ın kurucusu. 133 bin kişi olmayan tavuk, yumurta, sanal çiftlik hayvanları için para yatırmış. Emek harcamadan, düşünmeden para kazanmayı hedeflemişler. Bu tür olaylar sadece Türkiye’de yok. Mesela Amerikalılar da Tinder tarzı romantik bir internet tanışma sayfasında 1 milyar dolar kaptırdı. Ayrıca, Joshua Hall isimli bir kişi “Trump’ın akrabasıyım, ona bağış topluyorum” diyerek bir kampanya başlattı. Bu adamın hesabına Amerikalılar tarafından milyonlarca dolar yatırıldı.
Peki bu cehalet değil de ne? Düşünmeden alınan kararlardan dolayı insanlar mağdur oluyor. Bunun üniversite mezunu olmakla da alakası yok. Boğaziçi Üniversitesi Matematik bölümü öğrencisi gencin başına gelen gibi… Kadıköy’de yürürken bir seyyar satıcı selam verip, “Kardeşim, din dostum, Hızır Aleyhisselam benim” diyerek genç adamın 70 bin lirasını almış. Boğaziçi Üniversitesi Matematik bölümüne girmek her baba yiğidin harcı değildir. Bu arada seyyar satıcı arkadaşı tebrik ediyorum!
Danıştay hakimi ve avukat kızlarına kendisini “peygamber torunuyum” diye tanıtan bir kişi üçünü de kandırmış, paralarını almış.
Kocaeli Gebze’de de yine kendisini ‘Peygamber torunu’ olarak tanıtıp 1049 kişiyi dolandıran müteahhit kardeşim sana da selam olsun!
Erzurum’da aynı yalanla 5 bin kişiden yaklaşık 17 milyon para alarak sırra kadem basan arkadaşın da gözlerinden öpüyorum!
Hz. Ali tarafından görevlendirildiğini söyleyen bir şahıs, “Bende keramet var sende de para var” diyerek bir adamın 550 bin lirasını almış.
En ilginç olansa, Ankara’nın göbeğinde kendilerini Allah ve peygamber olarak tanıtan 11 kişi bir kişiden 2.5 trilyon almış.
Biraz da dini inanç ve duyguların istismarı sonucu dolandırıcılık yapan kişilerden bahsedeyim. Evet şimdi Cübbeli Ahmet adı altındaki şahsa gelelim. Cübbeli Ahmet Hoca “kabir azabından koruyan yanmayan kefeni” satışa sunmuş!
Tüm bu örneklerden beyin ölümünün insan düşünmediği zaman gerçekleştiğini anlıyoruz.
Ne diyordu yazar Ann Landers: “Tanrı bize iki yuvarlak organ verdi: biri oturmak, diğeri düşünmek için. Başarımız hangisini daha çok kullanacağımıza bağlı.” Düşünmeyenlerin hangisini kullandığı aşikar.
Son olarak bilinen, bilinmeyen, bilinecek, bilinmesi gereken her şey düşüncenin eseridir. Bilinmeyeni sorgulayan, düşüncelere ihtiyacımız var. Bu yazıyı yazabilmek için düşünceye ve düşünmeye gerek duydum. Üstat şair Özdemir Asaf’ın dediği gibi, ”Düşünüyorum… Düşünmekte olduğum düşüncesi düşüncelerime karışıyor; bu felsefedir. Düşünüyorum… düşünmekte olduğum fikri fikirlerime karışıyor; bu ilimdir. Düşünüyorum… düşünmekte olduğum yaşantısı yaşantılarıma karışıyor., bu sanattır.”
Düşündüğünün farkında olan düşünenler olarak düşünün, düşünecek çok şeyimiz var.