Galatasaray, Avrupa arenasında yoluna devam etmek adına 5. haftada çok önemli bir maça çıkarken takımın önceki maçlarda göstermiş olduğu performans ve United tarafındaki eksikleri de düşündüğümde galibiyetle ayrılacağını tahmin ediyordum.
Maç öncesinde kadrolara baktığım zaman birkaç çekincem olsa da aynı oyun stilinin devam edeceğini hesap etmiştim. Maçın ilk çeyreğinde, iç sahada oynanan oyunların aksine Galatasaray’ın daha sakin, ve rakibini karşılayan bir yapıda olduğunu gördüm. Takımın “build up” yani oyun kurulumunda direkt olarak merkezden gittiğini gören ten Hag Fernandes, Amrabat ve McTomimay üçlüsüyle Torreira’ya baskı yaparak Galatasaray’ın çıkışını engelleyerek topa sahip oldu.
Okan Buruk bu baskıyı kırmakta zorlandığından, oyunu beklere yıkarak kanatlardan ilerlemeye çalışsa da, oyunu yönlendiren taraf önceki haftalardan ziyade rakip oldu.
United’ın oyunu bu kadar net oynamasının temel sebeplerinden bir tanesi de ikinci bölgede Ndombele’nin deyim yerindeyse sahada ruh gibi gezinmesiydi. Ek olarak oyunun hızı konusunda rakibi karşılarken sıkıntı yaşayan Galatasaray yakın savunmayı net yapamadığı için skor olarak geriye düştü. Ne bu seviyede ne de kendi ligimizde hakem konuşmak istemem fakat oyun 1-0 iken verilmeyen çok net bir penaltı pozisyonu var. Yardımcı hakeme gidilmemesi çok büyük bir fiyasko. Öyle ki, dönen topta Galatasaray 2-0 geriye düştü. Bununla birlikte İcardi’nin iptal edilen golü de temiz gibiydi.
Her şeye rağmen eski temposundan uzak bir Galatasaray gördüğümüz için bunların toplamı da mental olarak yaşanan düşüşler ile birleşince hücum organizasyonu konusunda sıkıntı yaşatabiliyor.
Galatasaray’ın bu maçtaki en büyük sorunu İcardi’ye yeteri kadar top taşıyamamasıydı. Bununla beraber Arjantinli yıldızın diğer maçlara nazaran etkisini gösteremediğini düşünüyorum. Duran toptan gelen golden sonra ilk yarının bitmesiyle birlikte Galatasaray’ın bu maçtan puan alacağını anlamıştım. Ben olsam ikinci yarı başlamadan Ziyech’i on numaraya çeker, Kerem’i asıl mevkisi olan sol tarafa atar, Ndombele-Oliviera değişikliği ile top kontrolünü daha net yapabilmeyi amaçlardım.
Haftalardır söylüyorum, bu değişikliklerin “zamanında” yapılması gerekiyor. Soyunma odasına psikolojik olarak umutlu giden bir takım için, farklı bir formasyon ve isimlerle başlamak gerekiyordu. Bu hamleler ikinci yarının ortalarına doğru gelince skor değişti.
Galatasaray tam oynamaya başlıyor dediğim her an gol yedi. Oyunda kalınmasının en büyük etmeni de maçın yıldızı olan Hakim Ziyech. Mevcut kadroda oyunu derinine yönlendirebilecek tek isim olduğunu yine kanıtladı. Kadroda 10 numara pozisyonunu hak eden ilk isim.
Galatasaray’ın Avrupa’da en büyük eksisi kolay gol yemesi. Bu durumun en büyük sebebinin sol bek tarafındaki eksiklik olduğunu düşünüyorum. Angelinho tutarsız bir performans sergiliyor. Kazımcanla’da olmuyor. Devre arası ilk iş net bir sol bek transferi. Angelinho’dan bir Sacha performansı alabilmek için 3’lü sisteme geçilmesi gerekiyor. Aksi taktirde olmaz.
Sergio oyuna daha erken girebilmiş olsa hücum fazında daha farklı bir takım görebilirdik. Galatasaray öyle şeyler yaptı ki, izleyenlere adeta “Davidson Sanchez sahada olsa başka bir maç olurdu” dedirtti.
Her şeye rağmen ortaya konulan performanstan memnun, üç puan kaçtığı için ise üzgünüm. Futbolseverlerin güzel bir maç izlediğini düşünüyorum.
Grupta ise işler Bayern Munih ile Kopenhag’ın 0-0 berabere kalmasıyla hayli karıştı. Alınan bu beraberlik Galatasaray’ın kaderini çizmesine sebep olacak.
Peki sizce, Galatasaray, UEFA’yı aldığı yerde bir final daha kazanıp yoluna devam edebilecek mi?..