24 Ocak 1993 tarihinde Ankara’da evinin önünde otomobiline yerleştirilen bombanın patlatılması sonucu yaşamını yitiren gazeteci ve yazar Uğur Mumcu için ölümünün 29’uncu yıl dönümünde anma töreni düzenlendi.
Cumhuriyet’in haberine göre, sabah saatlerinden itibaren Mumcu’nun evinin bulunduğu sokaktaki Faili Meçhuller Anıtı’nda toplanan yurttaşlar, hayatını kaybettiği alana karanfil bıraktı ve mum yaktı. Mumcu’yu sevenler yazdıkları şiirleri ve onun fotoğrafları ile eski çok sayıda gazetecinin fotoğrafını da anıta bıraktı. Daha sonra Mumcu için saygı duruşunda bulunuldu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, Çankaya Belediyesi Başkanı Alper Taşdelen ve CHP milletvekilleri ve üyelerinden oluşan heyet de Mumcu’nun ailesini evinde ziyaretti. 1 saat süren görüşmenin ardından Kılıçdaroğlu ve CHP heyeti Faili Meçhuller Anıtı’na karanfil bıraktı, saygı duruşunda bulundu.
Kılıçdaroğlu, basın mensuplarına yaptığı açıklamada, Uğur Mumcu’nun ölümünün üzerinden 29 yıl geçtiğini hatırlatarak şunları söyledi:
“O unutulmadı, unutulmayacak. Medya dünyasının önemli bir temsilcisiydi. Araştırmacı gazeteciliği ondan öğrendik. Bir olay olduğu zaman bütün ayrıntılarıyla kamuoyunu bilgilendirme konusunda bir gazetecinin nasıl çaba göstermesi gerektiğini ondan öğrendik. Ama onu katlettiler. Acısı hala yüreğimizde. Acısı dinmedi, dinmeyecek. Onun önderliğinde, onun yol göstericiliğinde bütün medya dünyasının ortak çaba harcaması benim en büyük arzumdur. Eğer biz olayların ayrıntılarını öğrenebilirsek, kamuoyuna bütün bu ayrıntıları bir şekliyle aksettirebilirsek gazeteci olarak görevimizi yapmış oluruz. Gerçekleri yazmanın zor olduğunu biliyorum. Hele bugünkü koşullarda gerçekleri yazmak son derece zor. Zor olduğunu, baskıların olduğunu biliyorum. Ama hiç kimse Uğur Mumcu’yu unutmasın. Gerçekleri araştırma uğruna hayatını rahatlıkla feda edebilecek bir yiğitti o. O yiğidi her zaman her yerde her ortamda saygıyla anacağız” ifadelerini kullandı.
Basın meslek kuruluşları da, Mumcu’nun katledilişinin 29. yılında açıklamalar yaptı.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti açıklaması:
“Meslektaşımız, örnek gazeteci Uğur Mumcu, karanlık ellerce düzenlenen bombalı saldırıyla aramızdan alınalı beri tam 29 yıl geçti. Geçmiş yıllarda, her 24 Ocak’ta olduğu gibi şiirlerle, türkülerle onu andığımız etkinliği bu yıl da Covid-19 salgını yüzünden gerçekleştiremiyoruz.
Ocak ayı biz gazeteciler açısından acılı günlerle dolu. Genç meslektaşımız Metin Göktepe’yi Ocak ayında polis şiddetine kurban verdik. Aydınlık düşünceleri, dostluk ve barıştan yana tutumu ile öne çıkan bir diğer meslektaşımız Hrant Dink de bu ay ırkçı, faşist bir düzenin kurbanı oldu. Ne Uğur Mumcu’nun ne de diğer meslektaşlarımızın katilleri bütün çıplaklığıyla ortaya çıkarılabildi.
1 Şubat günü anacağımız Abdi İpekçi’ye düzenlenen suikast da 47 yıldır gizlerle dolu niteliğini sürdürüyor.
Gazetecilik yalnızca halkın özgürce olup bitenlerden haberdar edilmesi değil, aynı zamanda da demokratik ülkelerde yöneticilerin doğru kararlar almaları için onların uyarılması işlevini gören bir meslektir. Yürütme, yasama ve yargı karşısında bu yüzden basına ‘Dördüncü Kuvvet’ denmektedir.
Ne yazık ki, Uğur Mumcu’yu andığımız bugün, onun araştırmalarıyla ortaya çıkarttığı gerçeklerin, yazdığı yorumların ülke yöneticilerince hiç dikkate alınmadığını görüyoruz. Dikkate alınsaydı günümüzde yaşamakta olduğumuz birçok acı olayın önüne geçilebilirdi diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.
Örneğin Mumcu tam 35 yıl önce şöyle yazıyordu: “Din ve inanç özgürlüğünün en sağlam güvencesi laiklik ilkesidir. Bu ilke, siyasal amaçlı dinsel akımların devlet yönetimine egemen olmasını önlemek için getirilmiştir. Bu ilkenin, ne kadar önemli ve vazgeçilmez nitelikte olduğunu her gün yaşadığımız olaylarla çok daha iyi anlıyoruz.” Yaşadığımız acı olaylar günümüzde de sürüyor.
Eğer Mumcu’nun şu sözleri ülke yöneticilerince dikkate alınsaydı Enes Kara bir tarikat evinde yaşamına son vermek yerine belki de bugün yaşıyor olacaktı:
‘Her şeyin sahtesi var… Paranın sahtesi var… Tablonun sahtesi var… Altının, gümüşün, elmasın sahteleri var… Var oğlu var!… Peki dinin ve ideolojinin de sahteleri yok mu? Olmaz olur mu hiç? Var.. Dinin sahtesi, siyasete karışmış olanıdır. Din duygularının ve dince kutsal kavramların siyaset adına kullanılması ile din, din olmaktan çıkar, siyasetin aracı olur. Siyaset ticarete, ticaret siyasete, din de her ikisine araç edildi mi, artık bu sömürünün sonu gelmez…’
Yıllar yılı Uğur Mumcu gibi gazetecilerin uyarılarına kulak vermek yerine yöneticiler medyayı susturmayı yeğlediler. Uğur Mumcu’yu 29. ölüm yıldönümünde özlemle, saygı ve sevgiyle anarken, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu olarak ülkemizin eksiksiz bir demokrasiye kavuşması için halkımızın haber alma hakkına saygı gösterilmesini ve medyanın Dördüncü Kuvvet olarak işlev görmesine engel olunmamasını istiyoruz.”
Basın Konseyi açıklaması
“Cumhuriyetimizin kuruluş değerleri ve devrimlerin yılmaz savunucusu gazeteci- yazar Uğur Mumcu’yu, karanlık eller tarafından katledilişinin 29’uncu yıl dönümünde anıyoruz.
Basınımıza araştırmacı gazeteciliği getiren Uğur Mumcu, yurtsever bir aydındı. Yaşamı boyunca Cumhuriyet ve aydınlanma karşıtı karanlık odaklarla mücadele etti. Yolsuzlukların, haksızlıkların üzerine cesaretle gitti. Yayınladığı araştırma dosyaları, köşe yazıları ve kitaplarıyla, halka hep gerçekleri ulaştırdı. Gazeteciliği sadece ülkenin ve halkın çıkarlarını önceleyerek yaptı, güç odakları ve her türlü tehdit karşısında canı pahasına asla geri adım atmadı.
Başarılı bir gazeteci ve toplum aydınlanmasının cesur kalemi Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993 günü Ankara’da evinin önünde, karanlık ellerin otomobiline yerleştirdiği bombanın infilak etmesiyle katledildi. Ne yazık ki, aradan geçen bunca yılda, cinayetin üzerindeki sis perdesi aralanamadı. Uğur Mumcu suikastının azmettirici, planlayıcı ve tetikçilerinin ortaya çıkarılamamasının utancını, ülke ve toplum olarak yaşamaya devam ediyoruz.
Basın Konseyi olarak, Uğur Mumcu’yu aramızdan koparılışının 29’uncu yıl dönümünde saygı ve özlemle anıyoruz.”