Saygın düşünce kuruluşlarından Carnegie Uluslararası Barış Vakfı tarafından yayımlanan analizde, seçimlerin ardından iç ve dış politikadaki olası gelişmeler değerlendirildi.
AB’nin eski Türkiye Büyükelçisi Marc Pierini ve Francesco Siccardi imzalı yazı, sandık başına gidilmesinden bir gün önce yayınlandı.
Erdoğan’ın iktidarda kaldığı bir Türkiye’nin yeniden parlamenter demokrasiye geçişinin mümkün görünmediğine dikkat çeken Pierini ve Siccardi, “Bu Batılı müttefikleri için kötü bir haber” görüşünü kaydettiler.
“Batılı ülkeler bu seçimlerde muhafazakâr güçlerin yükselişini, bunun Türkiye’nin dış politika yönelimini nasıl etkileyeceğini mercek altında tutacaktır” ifadelerine yer verilen analizde, Batı’nın Türkiye’deki iç siyasi gelişmeleri de büyük bir dikkatle izlemeye devam edeceğine vurgu yapıldı, “Seçim sonuçları Türkiye’de hukuk devletinin daha da kötüleşmesine yol açması muhtemel, dolayısıyla Türkiye’nin ekonomideki en hayati öneme sahip muhatabı olan Batılı ülkelerle arasının daha da açılmasına yol açabilir” öngörüsü aktarıldı.
Türkiye’deki gelişmeleri yakından izleyen Amerikalı uzman Aaron Stein ise seçimlerden sonra Türk-Amerikan ilişkilerini zor bir dönemin beklediğine işaret etti.
Stein, War on the Rocks için kaleme aldığı analizde, “Erdoğan’ın yeniden seçilmesi artık kesin gibi görünüyor” görüşünü kaydederken, bunun Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde ciddi sonuçlar doğuracağını, on yıldır süren ayrışma, kopuş sürecinin daha da ivme kazanacağını aktardı.
Her iki ülke siyasi ve güvenlik elitlerinde, kendi ülkelerinin ulusal güvenlik çıkarları bakımından artık diğerine ihtiyaç duyulmadığı yönünde bir algı olduğuna işaret eden Stein, “Daha da önemlisi, her iki ülke lideri aynı zamanda diğerinin bölgesel hedeflerini aktif olarak sabote ettiğine inanıyor” ifadelerine yer verdi.
Aaron Stein, ABD-Türkiye ilişkilerinin tarihsel olarak iki sütuna dayandığını ve gelinen noktada her ikisinin de çöktüğünü belirtti. “ABD’nin ilk ve en temel politika önceliği Türkiye’yi güçlendirmekti. İkincisi ise Batı ittifakına entegrasyonunu derinleştirmekti” bilgisini aktaran ancak artık bunlar üzerine inşa edilen sütunların çöktüğüne vurgu yapan Stein, ilişkilerin geleceği ile ilgili iyimser olunması için makul gerekçeler olmadığı görüşünde.
Türkiye uzmanı Aaron Stein, AKP’nin oylarının gerilediğine, seçim sonuçlarının aynı zamanda Erdoğan’ın da popülaritesini kaybettiğini gözler önüne serdiğine dikkat çekerken, Türkiye’nin milliyetçilerinin seçimlerle birlikte yükselişe geçtiğini, Erdoğan’ın artık ülkeyi ABD ve Avrupa’yı düşman olarak gören partilerle koalisyon halinde yöneteceğine işaret etti.
Türkiye’nin yönetici elitlerinin Moskova ile ilişkilere değer verdiğini, Erdoğan’ın ABD ve Avrupa’nın düşüşte olduğuna bu nedenle Türkiye’nin çıkarlarını tarihi müttefiklerine tabi kılmaması gerektiğine inandığını aktaran Stein, izlenen bu politikaların Avrupa ve ABD’nin çıkarlarına aykırı olduğunu vurguladı. Stein, Türkiye’nin önümüzdeki dönemde izleyeceği dış politikaya ilişkin şu görüşü kaydetti:
“Ankara merkantilist, içe dönük ve ABD’ye düşman milliyetçi bir elitin siyasi kaprislerine bağımlı kalmaya devam edecektir.”
“Siyasette nesil değişimi”
Dikkat çekici bir diğer analiz de Chattam House tarafından yayımlandı.
“Türkiye siyaseti nesil değişiminin eşiğinde” başlığını taşıyan analizde, ikinci turun önümüzdeki on yıllar boyunca Türkiye siyasetini belirleyecek bir seçim olacağına dikkat çekildi.
Galip Dalay tarafından kaleme alınan yazıda, Erdoğan’ın ikinci turu kazanmaya hazır göründüğü ve büyük olasılıkla, çok da uzak olmayan bir gelecekte, Türkiye’nin muhafazakar siyasetinde bir kuşak değişimi yaşanacağı belirtildi. Dalay, Erdoğan’ın bu değişimi şekillendirmek için güçlü bir konuma sahip olacağını vurguladı.
Kılıçdaroğlu’nun ikinci turu kaybetmesi halinde, CHP liderliğini sürdürmekte zorlanacağına işaret eden Galiba Dalay, oy farkının aynı zamanda muhalefette yaşanacak değişimin hızını belirleyeceği görüşünde.
Dalay, “Kılıçdaroğlu galibiyete çok yaklaşırsa, görevine bir süre devam eder ve CHP’deki değişimi mümkün olduğu ölçüde kendi vizyonu doğrultusunda şekillendirir. Ancak büyük farkla mağlubiyet onu daha hızlı bir şekilde görevinden ayrılmaya zorlayabilir” değerlendirmesini aktardı.
“Kürt siyasetinde de zorlu tercihler yapılmak zorunda kalınacak” tespitini kaydeden Dalay, HDP’nin 2019 yerel seçimlerinde muhalefetin adaylarına, Yeşil Sol Parti ismiyle girdiği bu seçimlerde de Kılıçdaroğlu’na destek verdiğini hatırlattı. Analizinde, “Kürt siyaseti giderek Türkiye’nin ulusal siyaset sahnesinin bir parçası haline gelmekte ve kapsadığı yelpazeyi genişletmektedir” ifadelerine yer veren Dalay, şu öngörüsünü paylaştı:
“Türkiye, hızla büyüyen savunma sanayii ve insansız hava aracı teknolojisiyle yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) askeri faaliyetlerini etkili bir şekilde sekteye uğratmıştır. Bu durum muhtemelen sivil kanadın elini daha da güçlendirecektir. PKK’nın varlığı Kürt siyasetine gölge düşürmeye devam ettiği ve herhangi bir hükümetin ulusal siyaseti nispeten kolayca güvenlikleştirmesine alan tanıdığı için bu değişime çok ihtiyaç var…”
Analist Galip Dalay ayrıca Kürt siyasetinin geleceğinin Kürtlerin çoğunlukta olduğu doğu ve güneydoğudan ziyade artık Türkiye’nin batısındaki İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Mersin gibi metropol şehirlerde ve ulusal siyasetin başkenti olan Ankara’da şekilleneceğini kaydetti.