Mutluluğun anlarla alakalı olduğu, özgürlüğünse bir süreci ifade ettiği bilinir. Esasında mutluluk için bir takım şartlardan söz edilemez. Kişinin içinde olduğu durumu onaylaması mutluluğunun da özgürlüğünün de temelidir.
Fakat içinde olduğumuz durumu yanlış değerlendirme tehlikemiz var. O an için memnun olduğumuzu düşündüğümüz durum aslında uzun dönemde sürdürülebilir olmayan, inkar ve bastırma sonucu ortaya çıkmış bir durumsa mutsuzluk kaynağı haline gelmesi kuvvetle muhtemeldir.
Mutluluk büyük ölçüde insanların hem kendilerinin hem içinde oldukları toplumun yalansız, açık ve adil olmasına bağlıdır. İşte böyle bakınca da Türkiye’de çok önemli ezeli mutsuzluk kaynakları söz konusu. Dikkatimi çeken bazı konular şunlar:
1-Eğitim
İnsanın ilgi alanlarını, yeteneklerini açığa çıkaramayan, fırsat eşitliğine dayanmayan bir eğitim sisteminin yetiştirdiği çocuklar, gençler mutlu olabilir mi? Başarıya ve sınava odaklanmış, üstelik de ailelerin maddi imkanlarına endeksli bir eğitim sistemi bizi düşünmeye, araştırmaya, kendimizi keşfetmeye hazırlayamaz. Böyle bir ortamda seçtiğimiz meslek de okul da uzun dönemde mutsuzluğumuzun kaynağı haline gelebilir. Kimileri ulaşamadığı için mutsuz olurlar. Kimileri de ulaştıkları şeyin istemedikleri şey olduğunu anladıklarında.
2-Ne istediğimiz konusu
Yazar William Faulkner şöyle diyor: Yaşam bir devinimdir ve devinim insanın neyi devam ettirdiğiyle ilgilidir: yani hırs, güç ve zevk.
Bu üç konu da kulağa hoş gelmiyor aslında. Ama şu açık ki insanın amacı ve neyi devam ettirmek istediği gerçekten önemli.
Başkalarının istek ve kararlarına göre yaşanmamalı. Zayıfız ve hata yapmaya açığız. Fakat hata yapmanın ayıplandığı, hep iyi ve idealize konumların telkin edildiği ortamlarda hata yapmaktan korkma ve bu yüzden doğruyu kendi ellerimizle bulamama durumunda olabiliriz. Bu da doğruyu hiçbir zaman bulamama riskini doğurur. Çünkü çoğu zaman insan ne istemediğini tecrübe ederek ilerler hayatta.
Bazı konumları putlaştırıp, meşru ve dürüst yollardan değil de başkalarının kararlarına açık hale getirdiğimizde uzun dönemde mutsuzluğumuzun da kaynağı haline dönüştürürüz.
3-Statü ve gelir konuları
Mesleğimiz, konumumuz, gelirimiz, kendi çaba ve yeteneklerimizin sonucu değil de şeffaf olmayan süreçlerin, başkalarının kararlarının sonucu ortaya çıkarsa, kendi hakkımız bile lütuf gibi sunulursa mutlu olma şansımız azalır.
Esasen başarılı toplumlar nitelikli bir eğitimi ve asgari bir geliri her bireyine garanti eden, fırsat eşitliği sunan toplumlardır.
4-Aşk ve evlilik
İnsan kendini bırakabilmeli. Bu açıdan aşk en önemli duygulardan biri. Kendini bastırıp, aile ve toplum yönlendirmelerinin etkisinde başkalarının, güçlü konumdakilerin karısı ya da kocası olmaya, kendisine saygı ve sevgi duymayan biriyle sürdürmeye yönelik bir hayat mutsuzluğun kaynağı olacaktır.
5-Düşmanlık algısı
Toplumun kompartımanlara bölündüğü, birbirine zıtlaştırıldığı bir durumda, birbirimize hoşgörüyle nasıl bakabileceğiz? Düşüncelerimiz, inanışımız, ırkımız, dilimiz bizim renklerimizdir. Bizi biz yapan şeylerdir. Birbirimize düşmanlık kaynaklarımız değildir bunlar. Bu farklıkların körüklenip, başka mecralara çekilmesi birbirimize olan inancımızı ve sevgimizi azaltılıyor ve mutsuzluk kaynağı haline getiriyor maalesef. Unutmayalım ki birbirimizin düşmanı değiliz.
Aslında her şey yalansız, dürüst ve adil bir dünya kurup kuramadığımıza bağlı. Hem kendi içimizde hem de toplumun geneli için. Hayattan istediklerimiz konusunda dürüst olabilirsek hayat bunu verecektir bize.
Not: Bu yazı Medya Günlüğü’nde daha önce yayınlanmıştır.