Pazartesi, 27 Eki 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Köşe Yazıları

Türkiye’de ‘azınlık’ olmak

İsmail Boy
Son güncelleme: 10 Ağustos 2025 18:00
İsmail Boy
Paylaş
Paylaş

Türkiye’de doğmuş olmak insanların inançlarını engellemek için bir neden olmamalı. Mevlana’nın dediği gibi, “İster kafir, ister mecusi, ister putperest ol, gel!..”

İnsanların kendileri gibi olmayanları “azınlık” diye kimliklere ayırmasının tarihteki acı sonuçlarını hep birlikte yaşadık.

Ben de bu ülkede mevcut iktidarın tanımı ile “azınlık” sınıfı kapsamındaki milyonlarca insandan biriyim.

Alevi bir  ailede doğdum, büyükbabam Azerbaycan’dan gelmişti. Çocukluk yıllarımı ilkokulu bitirinceye kadar Kars’ta geçirdim.

Kars nüfus yoğunluğu olarak Azerilerin, yerlilerin ve Kürtlerin birlikte sorunsuz yaşayabildiği bir kentimiz.

Geçen günlerde Türkiye’nin bazı yörelerinde Alevi kuruluşlar tarafından düzenlenen Muharrem ayı törenlerinin benzerlerini Kars’ta bizzat yaşamıştım,

Tüm aile fertleri Muharrem ayının ilk 9 günü her akşam iftar sonrası için Alevilerin toplandığı Ehlibeyt Cami’ne giderdik. Cami imamı Akunt Malik hoca minberde Peygamberin torunu Hz. Hüseyin ve 72 yakınının Kerbela’da Şam Valisi Muaviye’nin oğlu Yezit tarafından nasıl zalimce katledildiğini anlatırken gözyaşlarını tutamayıp ağlamasına engel olamazdı; onu dinleyen ahali de toplu olarak onun gözyaşlarına eşlik ederdi. Ben ise yani başımda oturan annemi gözyaşları içinde görünce nedenini bilmeden sırf o ağlıyor diye ağlayanlar kervanına katılırdım,

Muharrem’in 10. günü sabah annem bana ve küçük erkek kardeşime yeşil bir önlük giydirir, sıfır numara tıraşlı kafamıza beyaz bir bez bağlardı. Babam elimizden tutup Alevilerin buluştuğu Ehlibeyt Cami avlusuna götürür, Akunt Malik hocaya teslim ederdi.

Diğer erkek çocuklarla sıraya girer, elinde ustura olan bir adamın önüne getirilirdik. Önüne gelen her çocuğun kafasına ustura ile küçük bir çentik atardı. Tabii Akunt Malik hocanın ağıtı ile çocukların çığlıkları birbirine karışırdı.

Yüzümüz gözümüz kan içinde ağlayarak babamızın yanına giderdik. Sabah beyaz örtünün takıldığı kafamızdaki yara önce temizlenip ilaçlanır, sonra da sarılmaya çalışılırdı. Böylece Hz. Hüseyin’in çektiği acıyı bir nebze de biz paylaşmış olurduk.

Sonraki yıllarda İstanbul’a geldiğimizde sebebini hâlâ bilemediğim şekilde, belki uygulama imkanı bulamadığımız için, belki mahalle baskısı üzerimizden kalktığı için Muharrem törenlerini unutmuştuk, O günü sadece annemin evde aşure pişirmesi ile hatırlıyorduk,

Yıllar sonra görev gereği bulunduğum İran’ın başkenti Tahran’da düzenlenen Muharrem törenlerinde benzeri ritüeller gördüğümde diğer yabancılar kadar garipsememiştim.

Tahran ile Kars’taki törenler arasındaki fark, Kars’ta bütün tören cami avlusunda başlayıp orada biterken, Tahran’da cami sonrası küçük gruplar halinde insanların sokaklara çıkıp topluca “Sine dövme” ve “Ya Ali, Ya Hüseyin” nidaları ile sırtları kanayıncaya kadar zincir ile kendilerine vurmalarıydı. Tabii bir tarafta Türkçe söylenen ağıt, diğer tarafta Farsça okunuyordu,

Ayrıca Kars’ta, zengin Alevi aileleri evlerinde matem yemekleri verirken, Tahran’da devlet tarafından sokaklara kurulan dev kazanlarda yemekler pişer ve gelip gecen insanlara ikram edilirdi.

O dönem, ben de onlara her İranlı Alevi’nin yaptığı gibi siyah gömlek giyerek acılarını paylaşmaya çalışırdım.

Kısa süre önce başta İstanbul olmak üzere birçok ilde Muharrem törenlerinin yapılmasının mutluluğu yaşandı. İnsanlar inançları ne olursa olsun bir arada sorunsuz yasayabilmeli, hiç kimse kendi inancını başkasına zorla kabul ettirmeye çalışmamalı. İnsanlar doğduklarında dinlerini, ırklarını, milliyetlerini ve ailelerini seçme şanslarına sahip değil.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
Yazanİsmail Boy
Takip et:
İstanbul İ.T.İ.A’dan mezun, Koç Üniversitesi İngilizce İşletme (Executive MBA), Galatasaray Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü (Sosyoloji) bölümü mezunu. “Türkiye Üzerine Toplumsal İncelemeler” dallarında yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Kadir Has Üniversitesinden Uluslararası İlişkiler doktora tezi aşamasında ayrıldı. Özel sektörde uzun süre dış ticaret konusunda yöneticilik yaptı. Evli, iki çocuk babası, İngilizce ve Rusça biliyor.
Önceki Makale ‘İlan kesme basın özgürlüğü ihlali’
Sonraki Makale Tele1’de 9 ayrılık

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

*Köşe Yazıları

Mavi Vatan: Masal bitti kaybedilen hakikati konuşalım

Aydın Sezer
27 Ekim 2025
EditörKöşe Yazıları

Kuşlara ekmek ufalayanlardan mısınız? 

Dr. Nevin Sütlaş
26 Ekim 2025
Köşe Yazıları

“Psikolojik” enflasyon…

Erdal Çolak
22 Ekim 2025
Köşe Yazıları

TV’lerde konuklara saygısız sunucular

Cenk Başlamış
21 Ekim 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?