Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Nisan ayında yayınlanan küresel ekonomik görünüm (World Economic Outlook) raporuna göre, Türkiye’de 2022’de yüzde 5.6 düzeyinde olan yıllık ekonomik büyüme, bu yıl yüzde 2.7’ye kadar çekilecek ve önümüzdeki beş yıl boyunca da yüzde 3.0 dolayında bir düzeyde tutunacak. Türkiye’de enflasyonun da bu yıl ortalama yüzde 50.6 olacağını öngören IMF’ye göre, 2028’e kadar, önümüzdeki beş yıl boyunca yüzde 20’nin altı görülmeyecek.
IMF’in, Türkiye’de faiz oranlarının düşük tutulduğu, kredi kısıtlamalarının neredeyse hiç olmadığı dönemde yaptığı bu çalışmanın ardından yapılan seçimlerde iktidarını koruyan AKP-MHP hükümetinin yeni ekonomi yönetiminin ilk adımları faiz artışlarını başlatmak oldu. TCMB politika faizini art arda iki Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında, yüzde 8.5’ten yüzde 17.5 düzeyine kadar yükseltti.
Her ne kadar bu oran, kendisini, “Türkiye Hükümetine bazı kredilerin verilmesinde ve endüstriyel gelişimlere yatırım yaptığımız 1890 yılından bu yana Türkiye’de faaliyet gösteriyoruz” diye tanımlayan ABD merkezli yatırım bankası JP Morgan’ın yüzde 25 olan öngörüsünün 7.5 puan altında kalsa da, 2021 yılının sonbahar aylarında uygulanmaya başlanan, “Faiz Neden, Enflasyon Sonuç” (FANES) ekonomi politikalarının da sonunu getirecek döneme adım atılmış oldu. JP Morgan, Haziran’daki PPK öncesi beklentisini, “yüzde 25” olarak açıklamıştı.
AKP Genel Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın 2021 yılında başlattığı FANES ekonomi politikalarının en büyük adımı, TCMB Politika Faizi’nin yüzde 19’dan, yüzde 8.5’e kadar indirilmesiyle atılmıştı. Bu büyük adım, bir yandan çoklarının “döviz krizi” diye tanımladığı sürecin kapısını da ardına kadar açtı ve lira 2021’de yüzde 44, 2022’de yüzde 30 ve bu yıl da içinde bulunduğumuz günlere kadar yüzde 30 daha zayıfladı. Başta ihracat olmak üzere, genel olarak dış girdilere ve enerji ithalatına bağımlı olan ekonominin omurgasını oluşturan fiyatlar da büyük hızla yükselince, resmi Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) enflasyonu geçen Ekim ayında yüzde 85.5 ile 24 yılın zirvesine ulaştı. Genel seçimlere doğru alınan “yapay önlemlerle” düşüşe geçen enflasyon, Temmuz ayında yeniden keskin bir artışla yüzde 48’e yükseldi.
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 2017, 2018 ve 2019 yıllarındaki mitinglerin ardından, 5 Ağustos 2020 tarihindeki kabine toplantısının çıkışında yaptığı açıklamada da IMF’nin Türkiye’den 5 milyar dolar istediğini söyledi.
Oysa, IMF’nin resmi web sitesinde borç alma prosedürleri, IMF’nin ancak finansal yapısı güçlü üyelerinden kaynak desteği alabileceğine işaret ediyor. Buna göre; IMF kredilerinin üye ülkelere yönelik kaynakları, üye ülkelerin kendilerinden temin ediliyor ve üç türlü kaynak temin mekanizması söz konusu.
Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği makro-ekonomik zorluklar, TL’deki değer kaybı ve işsizlik koşulları göz önüne alındığında, Türkiye ekonomisi IMF tarafından “kırılgan” olarak görülüyor ve kural gereği zayıf durumdaki üye ülkenin mali durumunu korumak için, bu ülkeden borç alınamıyor.
Diğer yandan, Türkiye’nin borç vermesi bir yana, yana yakıla borç aradığı da ortada; başta, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerinde para aranması da bunu gösteriyor. Her şeyden önce, Türkiye’de, FANES nedeniyle tırmanan dövizleri frenleyebilmek için döviz piyasası kontrol altında. Dolayısıyla, Berat Albayrak döneminden bu yana swap piyasası yabancılara kapalı. Ayrıca, mevduat ve kredi piyasasının üstünde de çok ciddi kısıtlamalar var. Batı’nın finans kaynaklarının Türkiye’ye giriş yapacak tek kanalı, gelebilecek hacimlerin oldukça sınırlı olduğu borsa; bunun dışında başka bir kanal yok.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ile Merkez Bankası Başkanı Hafize Gaye Erkan ikilisinin ekonomi yönetimini ele almalarının üzerinden iki aydan uzun süre geçti ama henüz Türkiye’nin borsa dışında, dışa açık, yabancıların işlem yapabileceği bir serbest piyasası henüz oluşturulamadı. Ancak, bu konuda da ilk ciddi adımı, 133 yıldır bu topraklarda finans hizmetleri verdiğini vurgulayan JP Morgan attı. JP Morgan’ın, küresel düzeyde 40 büyük yatırımcı şirket ile birlikte organize ettiği toplantıya, Şimşek ve Erkan’ın yanı sıra, ekonomi yönetiminden de temsilciler katıldı.
Reuters’ın haberine göre, Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi Başkanı Burak Dağlıoğlu toplantıda, “Dirençli Yatırım Ortağınız Olarak Türkiye” konulu bir sunum yaptı. Programda ayrıca Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Ziraat Bankası Genel Müdürü ve Türkiye Bankalar Birliği Başkanı Alpaslan Çakar ile Türkiye Varlık Fonu ve Hazine Borç Ofisi başkanları da birer konuşma yaptılar ve soruları yanıtladılar.
Bizzat eski Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak tarafından “Türkiye’ye finansal saldırı düzenlemekle” itham edilen JP Morgan’ın düzenlediği toplantının ardından, Türkiye’nin uluslararası piyasalarda yeniden itibar kazanacağına ilişkin yorumlar yükseliyor. Tüm bu pozitif gelişmeler, aynı zamanda, AKP hükümetinin kapıyı kapalı tuttuğunu gösterme çabası içinde olduğu IMF ile de yakınlaşacağına ilişkin beklentileri de yükseltiyor.
Bir başka deyişle, Türkiye’nin Başkanlığı’nı “komşu kızı” Kristalina Georgieva’nın (Bulgaristan doğumlu) yaptığı IMF’in kapısını çalması ve “bir finansal destek alma anlaşması yapmaya hazır olduğunu” söylemesi bekleniyor.
Zaten Georgieva (fotoğrafta), koronavirüs salgının küresel ekonomi üzerindeki etkileriyle ilgili olarak Türkiye dahil tüm üyelerle yapıcı diyalog içinde olduklarını ve bunu sürdüreceklerini çoktan söylemişti. Georgieva, 2020 Nisan ayında, küresel ekonominin son durumuyla ilgili yaptığı açıklamanın ardından soru-yanıt bölümünde, Erdoğan’ın IMF’ye yönelik eleştirilerine dair bir soru üzerine, “Aslında Türkiye dahil tüm üyelerimizle çok yapıcı temaslar içerisindeyiz” demişti.
Kristalina Georgieva, bu sözlerinden tam üç yıl sonra (Nisan 2023) düzenlenen toplantıda yaptığı, “Küresel ailemizin en zayıf üyeleri için, zengin ülkelerin daha fazla katkı yapması çok önemli” çağrısında da, zengin üyelerinden, Türkiye ve benzer durumdaki ülkeler için destek istiyordu.
Kısacası, Türkiye coğrafyasının neredeyse tamamında, çok farklı nedenlerle söylenen manilerden birinde olduğu gibi, “komşu kızı Kristalina Georgieva”nın sunacağı, swap ve başka yollarla gelmesini sağlayacağı her dolar, Türkiye ekonomisinin toparlanmasında “kiraz bereketi” etkisi yapacağı açıktır.
Anlaşılan o ki, bugüne kadar içten içe;
Gönlüm senin kalbim senin komşu kızı
Bana bir kez gülmez misin komşu kızı
Hiç karşılık vermez misin komşu kızı
manisini söyleyen Türkiye piyasalarının koridorlarında önümüzdeki dönemde bu mani yankılanacak:
Kiraz dalı eğmeli,
Kirazını yemeli,
Komşu kızı dururken,
Kime boyun eğmeli