Kahramanmaraş’ta 6 Şubat 2023 tarihinde yaşanan depremler asrın en büyük doğal afetlerinden olmasa da, kötü yönetim nedeniyle asrın en büyük felaketlerinden birisine dönüştü. Tek adam rejiminin bütün kurumları yok etmesi ve devletin hareket kabiliyetini ortadan kaldırması nedeniyle, insanlarımız önce enkazın, sonra çöken sistemin altında kaldılar.
Arama-kurtarma çalışmalarında ülkenin en yetkin kurumu olan Türk Silahlı Kuvvetleri ve bu alandaki en kabiliyetli mesleğin mensupları olan madenciler, devletin reflekslerinin zayıflaması nedeniyle sahaya inmekte çok geciktiler. AFAD ve Kızılay başta olmak üzere iktidarın gözdeleri olan ancak liyakat yerine adam kayırmacılık esasına göre örgütlenmiş kurumların başarısızlığı da eklenince, AHBAP gibi sivil girişimler, muhalefet partileri ve yerel yönetimler ön plana çıkarak kriz sürecini yönetmeye başladılar. Ayrıca örgütsüz vatandaşların ortaya koyduğu birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu da özellikle deprem bölgesinde ihtiyaç duyulan yardım malzemelerinin toplanmasında önemli bir rol oynadı.
Depremzede bir vatandaşın “Hayatım boyunca bir defa devlete ihtiyacım oldu, o da o gün yanımda değildi!” sözleriyle özetlediği gibi, devlet depremde vatandaşın yardımına koşamadı. Pandemi yönetiminde yaşanan aksaklıkların tesadüf olmadığı, devletin kriz yönetiminde başarısız olduğu bir defa daha ortaya çıktı.
Kader planı ve seçim planı
Başarısızlığın arkasında yatan en önemli sebebin, Cumhuriyet’in kurumsal hafızasını yok eden Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ya da daha doğru bir ifadeyle tek adam rejimi olduğunu tekrar etmeye gerek yok. Depremin ilk gününden itibaren iktidar çevrelerinin “siyaset konuşulacak zaman değil” diye çabalamasının nedeni de tam olarak buydu. İktidarın önerisi, felaketi “kader planının” bir parçası olarak görmekti. Bu sayede vatandaşın hesap sormasının önüne geçmek amaçlandı. Çünkü siyaset konuşmak, hesap sormayı da beraberinde getirecekti.
Kahramanmaraş depreminde hayatını kaybeden 15 yaşındaki kızı Irmak’ın elini tutarak yardım bekleyen baba Mesut Hançer, depremin simgelerinden birisi oldu. Fotoğraf: Adem Altan
Pandemi, ekonomik kriz, dış politikadaki itibar kaybı ve köşeye sıkışmışlık, eğitim sisteminin çöküşü ve sağlık sistemindeki tıkanma derken depremle birlikte hesap iyice kabarınca, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın depremden sonraki ilk sözü “kader planı”, ikinci sözü ise “bana 1 yıl verin” oldu. Bu da doğal olarak, Erdoğan’ın yetkilerini kullanarak 14 Mayıs’ta yapılmasını sağlayacağını açıkladığı seçimlerin ertelenmesi olasılığını akıllara getirdi. Böylelikle, ekonomik krizin, depremin ve devletin topyekûn çöküşünün etkilerinden kurtularak seçime gidebilmek için, ya da kaybedildiği şimdiden belli olan bir seçimden önce çıkış stratejisini hazırlamak için zaman kazanılabilecekti.
Sivil darbe tartışmaları
Hukukçular ve siyasetçiler, Erdoğan’ın bu iması üzerine Anayasa’nın 78. maddesini hatırlatarak, seçimlerin sadece “savaş nedeniyle” 1 yıl ertelenmesine olanak tanındığını vurguladılar. Eski TBMM Başkanı ve AKP Kurucular Kurulu üyesi Bülent Arınç’ın koçbaşı edasıyla yaptığı açıklama, seçim tartışmasını bir anda arama-kurtarma çalışmalarının önüne getiriverdi. Aynı zamanda bir hukukçu olan Arınç, “Anayasalar kutsal metinler değillerdir, hukuki metinlerdir. Yasama organı her zaman anayasa maddesini ilga edebilir, değiştirebilir ve yenisini koyabilir.” ifadeleriyle, ertelemeye dair bazı öneriler de sundu.
Arınç’ın önerisi, kamuoyunda ve siyasi çevrelerde sert bir dille eleştirildi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Savaş olmadığına göre seçim ertelenemez.” derken, İYİ Parti’den yapılan açıklamada partinin temel yaklaşımının seçimlerin vaktinde gerçekleşmesi olduğu belirtildi. HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “TBMM’yi yok sayıp seçimleri erteleme kararı almak, açıkça siyasi darbe olur.” şeklinde bir açıklama yaparken, DEVA Partisi Sözcüsü İdris Şahin “Seçimleri YSK da Sayın Cumhurbaşkanı da erteleyemez. Anayasamız Sayın Cumhurbaşkanı’nın da YSK’nın da üstündedir.” dedi. Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ve pek çok muhalif yazar, Arınç’ın önerisini “sivil darbe” olarak tanımladı. Türk Demokrasi Vakfı Başkanı Salih Uzun ise, “YSK işini yapmalı ve tedbirlerini almalıdır.” diyerek seçimler için yeterince zaman olduğunu vurguladı.
Dünyada doğal afetler ve seçimler
Sadece Türkiye’de değil dünyanın pek çok ülkesinde, yerel veya genel seçimlerin hemen öncesinde meydana gelen doğal afetler nedeniyle seçimlerin uygulanabilirliğine yönelik tartışmalar yaşandı, yaşanıyor. Seçim çalışmaları, seçmen kayıtları, seçim günündeki oy kullanma düzenlemeleri, kullanılan oyların tasnifi ve sayımına ilişkin güvenlik kaygıları ve seçim sonuçlarının halkın iradesini doğru bir şekilde yansıtıp yansıtmadığına ilişkin kaygılar, seçimlerin ertelenmesi yönündeki talepleri de beraberinde getiriyor. Ancak temsili demokrasinin uygulandığı ve yöneticilerin seçimle işbaşına geldiği ülkelerde genel eğilimin, doğal afetin sonuçları ne olursa olsun seçimlerin tam zamanında ya da mümkün olan en kısa sürede yapılması yönünde olduğu söylenebilir. Kahramanmaraş depremlerinin milli hafızamızda açtığı yarayla kıyaslanması mümkün olmasa da, sıralayacağım afetler, gerçekleştikleri ülkelerde halkın yaşam koşullarını önemli oranda zorlaştıran, büyük kayıplara neden olmuş yakın tarihteki örneklerden sadece bazılarıdır.
ABD’de 22 Ekim ile 2 Kasım 2012 tarihleri arasında yaşanan Sandy Kasırgası’nda 233 kişi hayatını kaybetmiştir. Kasırga, ABD tarihindeki en büyük 7. kasırga olarak kayıtlara geçmiştir. Tarihinde sadece 1888 yılındaki kar fırtınası yüzünden iki gün kapatılmış olan New York Borsası, Sandy Kasırgası nedeniyle işlemlere iki gün ara vermiştir. Başkan adayları Barack Obama ve Mitt Romney, Virginia ve Colorado gibi bazı eyaletlerdeki seçim çalışmalarına katılamamış, Maryland, New York, Pennsylvania, Washington DC ve North Carolina’da olağanüstü hal ilan edilmiştir. Buna rağmen adaylar seçimlere katılım için halkı teşvik etmiş, benim de gözlemci olarak bulunduğum ABD Başkanlık Seçimleri 6 Kasım 2012’de, planlandığı tarihte yapılmıştır.
Almanya’da 14-15 Temmuz 2021 tarihlerinde yaşanan sel felaketinde 200’e yakın kişi hayatını kaybetmiş, 200 bin kişi günlerce elektriksiz kalmış, 30 milyar Avro tutarında hasar meydana gelmiştir. 26 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan Federal Seçimler ertelenmemiştir.
Belize’de 4-5 Kasım 2020 tarihlerinde Eta Kasırgası yaşanmış, 60 bin kişi olumsuz etkilenmiştir. Seçim tarihi çok yakın olmasına rağmen seçimlerin ertelenmesi söz konusu olmamıştır. Kasırgadan bir hafta sonra, 11 Kasım 2020 tarihinde genel seçimler zamanında yapılmıştır.
13-18 Mayıs 2014 tarihleri arasında yaşanan Güneydoğu Avrupa Sel Felaketi, Balkanlar’da son 120 yılın en büyük sel felaketi olarak kayıtlara geçmiştir. Bosna Savaşı’ndan kalma 120 binden fazla mayının yer değiştirdiği belirtilmektedir. Bosna Hersek’te OHAL ilan edilmiş, 500 bin kişi evlerini terk etmek zorunda kalmıştır. Sel felaketinden 5 ay sonra, 12 Ekim 2014 tarihinde genel seçimler zamanında yapılmıştır.
Haiti, 2010 yılında art arda iki büyük felaket yaşamıştır. 12 Ocak 2010 tarihinde yaşanan depremde 316 bin kişi hayatını kaybetmiş, 300 bin kişi yaralanmıştır. 28 Şubat 2010 tarihinde gerçekleştirilmesi planlanan Başkanlık ve Parlamento Seçimleri, 28 Kasım 2010 tarihine ertelenmiştir. Seçimlerden 23 gün önce yaşanan Tomas Kasırgası, henüz depremin yaralarının sarılmadığı ülkede bir büyük yıkıma daha neden olmuştur. Buna rağmen seçimlerin bir defa daha ertelenmesi düşünülmemiş, seçimler 28 Kasım’da yapılmıştır.
Haiti’de 12 Ocak 2010’da yaşanan deprem 316 bin can aldı.
Endonezya’da 1-7 Aralık 2020 tarihleri arasında yaşanan sel felaketinde 17 bin 648 ev sular altında kalmış, 15 bin kişi bölgeden tahliye edilmiştir. Sel suları henüz çekilmeden, 9 Aralık 2020’de yerel seçimler yapılmıştır.
Ağustos 2007’de Jamaika’da yaşanan Dean Kasırgası nedeniyle ülkede 1 ay süreyle OHAL ilan edilmiş, Ağustos ayının son haftasında yapılması planlanan seçimler 1 hafta ertelenerek 3 Eylül 2007’de yapılmıştır.
Japonya, 11 Mart 2011’de tarihindeki en büyük depremi ve ardından gelen tsunami felaketini yaşamıştır. 9.1 şiddetindeki Tōhoku Depremi ve tsunamisinde 20 bine yakın kişi hayatını kaybetmiş, 3 bine yakın kişi kaybolmuştur. 1 milyondan fazla binanın hasar gördüğü deprem, şiddeti açısından Kahramanmaraş depreminden defalarca büyük olmasına rağmen, sonuçları itibariyle bu depremle benzer özellikler taşımaktadır. 309 milyar dolarlık hasara neden olan depremden 1 ay sonra, 10 ve 24 Nisan 2011 tarihlerinde ülke genelinde yerel seçimler gerçekleştirilmiştir. Deprem ve tsunamiden en çok etkilenen Iwate’de 11 Eylül 2011, Miyagi’de 13 Kasım 2011, nükleer santralin hasar gördüğü Fukuşima’da ise 20 Kasım 2011’de seçimler yapılmıştır. Deprem bölgesinden tahliye edilenler, geçici olarak barındıkları şehirlerde kendi seçim bölgeleri için oy kullanmıştır.
4-21 Mart 2019 tarihlerinde Malavi ve Mozambik başta olmak üzere bazı Afrika ülkelerinde etkili olan İdai Siklonu’nun ardından, Malavi’de 90 bine yakın kişi yerinden olmuş, buna rağmen genel seçimler 21 Mayıs 2019’da gerçekleştirilmiştir. Mozambik’te yaklaşık 1000 kişi hayatını kaybetmiş, 2 binin üzerinde kişi kaybolmuş, 2 milyona yakın kişi afetten etkilenmiştir. Ülkede genel ve yerel seçimler 15 Ekim 2019’da, planlandığı tarihte yapılmıştır.
Kısacası, dünyada yakın tarihte yaşanan ve seçimlerden hemen önce gerçekleşen çeşitli doğal afetlerin ortaya koyduğu tablo, seçimlerin ertelenmesi yönünde bir eğilimi ortaya koymuyor. 316 bin kişinin hayatını kaybettiği Haiti depremi, sonuçları itibariyle olağanüstü derecede yıkıcı bir örnek olmakla birlikte, 1 yıla varmayan bir erteleme yapılmıştır. Üstelik ertelenen tarihten birkaç hafta önce yaşanan bir kasırgaya rağmen ikinci bir ertelemeye başvurulmamıştır.
Tōhoku Depremi ile Kahramanmaraş depremlerinin neden olduğu hasar ve yaşanan kayıpları kıyaslamak mümkündür. Ancak, nükleer felaket riskini de barındıran ve Japonya tarihinin en büyük yer sarsıntısı olan Tōhoku Depremi de seçimlerin ertelenmesine bir gerekçe olarak görülmemiştir. Seçimlerin yerel seçimler olması nedeniyle ülke genelinde eşzamanlı seçim yapılmasında ısrar edilmeyerek, sadece afetten en çok etkilenen bölgelerde seçimler 8 ay ertelenmiş, diğer yerlerde zamanında yapılmıştır.
2011’de meydana gelen 9.1 büyüklüğündeki deprem, Japonya tarihinde görülen en büyük deprem oldu.
Araştırmacı Mehmet Akif Koç’un hatırlattığı gibi, İstiklal Savaşı’nın devam ettiği Mart-Nisan 1920’de Büyük Millet Meclisi seçimlerinin yapıldığını ve yurdun önemli bölümü işgal altındayken 23 Nisan 1920’de Meclis’in açıldığını da unutmamak gerekiyor.
Seçimlerin ertelenmesi hukuken mümkün mü?
Türkiye’de mevcut koşullar altında hukuken seçimlerin ertelenmesi mümkün görünmüyor. Anayasa hükmü, savaş hali dışında böyle bir ertelemeye elvermiyor. Anayasa değişikliği için TBMM’de en az 360 oy gerekiyor. Referanduma ihtiyaç duymadan bu düzenlemeyi yapmak için ise 400 oy lazım.
Yüksek Seçim Kurulu’nu (YSK) hesaba katarak atılabilecek bazı adımlardan bahsediliyor. YSK’nın deprem bölgesinde seçim sürecini yürütmesinin imkânsız hale geldiği gerekçesiyle seçimlerin ertelenmesini talep edebileceği konuşuluyor. Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Serap Yazıcı, YSK’nın tanımlanmış yetki ve sorumluluklarının buna müsaade etmeyeceğini belirtiyor. Tam tersine, seçimleri gerçekleştirmek gibi bir anayasal sorumluluğu bulunduğu belirtiliyor. Bu engellere rağmen iktidar açısından bir hamle imkânı olup olmadığı, hukuki değil siyasi bir tartışmanın parçası.
Umudunuzu yitirmeyin, geri döneceğiz!
Seçimlerin ertelenmesinin hukuken mümkün görünmemesi, ayrıca dünyada benzer durumlarda seçimlerin zamanında yapılması yönünde bir eğilim ortaya konulmuş olması doğrultusunda, seçimlerin ertelenmesini değil, mevcut koşullarda seçimlerin en sağlıklı şekilde nasıl yapılabileceğinin konuşulması daha akla yatkın görünüyor. Deprem bölgesinde sandıkların adrese dayalı olarak değil birkaç büyük merkezde toplu olarak kurulması, depremzedelerin yerleştirilecekleri illerde Kahramanmaraş, Hatay ve Adıyaman gibi depremden etkilenen iller için özel sandıklar kurulması gibi seçenekler üzerinde durulabilir. Seçim kararı alındıktan sonra, siyasi partiler ve uzmanlar çok daha etkili yöntemler geliştirecektir.
18 Haziran’da yapılacak bir seçim için önümüzde 4 aylık bir süre var. Bu süre zarfında seçimlerin ertelenmesine yönelik formüller geliştirmek yerine hazırlıkların tamamlanmasına odaklanılmalıdır. Deprem bölgesinin tamamında 1 yılda bütün depremzedelere yeni evlerini verme iddiasında olan bir iktidar için, 4 aylık süre seçmen listelerinin revize edilmesi ve sandık organizasyonunun eksiksiz bir şekilde gerçekleştirilmesi için yeterli olacaktır.
Bu yazı vesilesiyle, depremde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Hatay’daki bir duvar yazısının söylediği gibi, umudunuzu yitirmeyin güzel şehirler, geri döneceğiz!
Ömer Ak-Siyaset bilimci