Refah seviyemizin artması için -dünyadaki diğer tüm gelişmekte olan ülkeler gibi- sürekli büyümek ve daha fazla enerji tüketmek zorundayız, bundan kaçış yok.
Ancak, enerji çok pahalı ve çok sorunlu.
En bilinen enerji kaynakları: Petrol, doğal gaz, kömür (fosil yakıtlar);
-Genelde, gözle göremediğimiz binlerce metre yeryüzünün/denizlerin altında bulunuyor,
– Rezervinin; keşfi, kalitesi, ispatı ciddi emek ve maliyet gerektiriyor,
-Yakıtın çıkartması, elektrik santraline taşıması yüksek maliyetli yatırımlar gerektiriyor;
-Kömür gemilerle kıtalararası (Kolombiya, G. Afrika, Rusya vb.) yolculuk yapılarak ülkemize getiriliyor,
-Petrol, doğal gaz çok pahalı boru hatları (kimisi Karadeniz gibi denizin altından) ve aktarma/pompa istasyonlarıyla getiriliyor.
-Santrallerde yakılması ile elde edilen çok yüksek basınçlı buharın türbinleri çevirmesi ile elektrik elde edilirken çok büyük iş güvenliği ve bakım/onarım maliyetlerine katlanılması gerekiyor.
-Atıkları (CO2 , kül, toz, soğutması vb.) ciddi sorunlar yaratıyor, yanma sonucu oluşan CO2 küresel ısınma ve iklimin sertleşmesine neden olarak seller ve orman yangınları ile her geçen yıl daha fazla çevre maliyeti yaratıyor.
-Belki en yüksek maliyeti de, genelde arka planda fosil yakıtların paylaşımının neden olduğu derin acılarla/trajedilerle dolu insanlık ayıbı savaşlar.
Bu aşırı yüksek enerji maliyetlerini nasıl sürdürülebilir şekilde karşılayacağız?
Yukarda sayılan maliyetlerin bulunmadığı bir enerji tipi olsa, yani;
-Bedava ve bol olsa,
-Rezervi için çok uğraşmasak, gözümüzün her yerde görebildiği bir enerji olsa,
-Yakıt taşıması için uğraşmasak, gemi maliyeti, boru yatırımı olmasa, enerji tepemizde dursa,
-Yanma, yüksek basınçlı buhar gibi iş güvenliği ve bakım açısından tehlikeli bir süreç ile uğraşmasak,
-Hiçbir atık çıkarmasa ve atık maliyeti olmasa, iklimin sertleşmesine neden olmasa,
-Her ülkede bulunsa ve dolayısı ile ülkeler arasındaki savaşların/acıların/trajedilerin en önemli nedenlerinden biri olan enerji sorunu ortadan kalksa.
Evet var böyle bir enerji, her geçen gün daha fazla farkına varıyoruz; gerçek milli ve yerli enerji. Aşağıdakilerin hiçbirini ithal etmeyeceğiz, hepsi bizim enerjimiz.
1. Yenilenebilir enerjiler (en başta rüzgâr, güneş, vb.);
a. Ülkemizde de, her ülkede de bolca var (soğuk ülkelerde rüzgâr-su bol, sıcak ülkelerde güneş bol),
b. Tepemizde duruyor, gözümüz görüyor, bedava, temiz, yakıt taşıma/yakma/atık/yüksek-bakım maliyetleri sorunu yok,
2. Beyin (akıl) enerjisi; Etkin Enerji Yönetimi (EnYS) yaparak yoğun enerji verimliliği teknikleri uygulamak: Sayıları 300-400 civarında olan (30 civarı enerji yöneticiliği derslerinde, her birinde en az 10’ar teknikten) teknikleri iyi öğrenip, etkin uygulayıp, gerek fosil yakıtları gerekse yenilenebilir enerjileri azami verimlilikte kullanarak enerjinin israfını önlemek.
Yenilenebilir ve beyin enerjilerinde belki bir kereye mahsus ilk teknolojik/bilgi yatırımlarının maliyetine katlanacağız (aynı yatırım maliyetine fosil yakıtlarda da zaten katlanıyoruz) ama, sürekli her yıl yakıt maliyetlerine katlandığımız yüksek fosil enerji maliyetlerine yenilenebilir ve beyin enerjileri ile katlanmaktan kurtulacağız.
Enerji Bakanımızın açıklaması: önümüzdeki beş yıl içinde elektrikte kurulu güç için; “Rüzgâr ve güneşte kurulu gücümüzü 3.5 kat artırarak yenilenebilir kaynakların üretimdeki payını yüzde 50’ye yükselteceğiz.”
Başka bir haber: Deniz üstü rüzgâr türbinleri ile Türkiye’nin enerji ihtiyacının yüzde 20’si karşılanır. Bundan fazlası karasal rüzgâr türbinlerinde var.
Bunlar çok güzel hedefler, umarım fazlasıyla gerçekleştirilir.
Diğer taraftan, Almanya ülkemizin %50 olarak hedeflediğinin 2 katını (ülkemizin elektriğinin %100’ünü) bugün yenilenebilir enerjilerden elde ediyor. Ülkemizin toplam elektrik tüketimi Almanya’nın elektriğinin üçte biri çünkü Almanya’nın ekonomisi bizimkinin 4-5 katı, dolayısıyla tükettiği enerji de bizimkinin 3 katı civarında.
Almanya’nın bizden daha fazla mı güneşi, rüzgârı var?
Ayhan Sarıdikmen, enerji uzmanı