Cumhur Deliceırmak, Girne
Kevin Keagan gibisi, Daglish benzeri, düşük çorap Sivori, Hugo Sanchez, Socrates, Baggio artık mazi oldu.
Vedat Okyar, Fuat Saner, Birol Pekel , Metin Kurt, Metin Tekin, Ali Kemal ve Rıdvan ve Oğuz ve Sergen.
Hoş anılar olarak kalacaklar.
Futbol öldü.
Teknik direktörler, yayıncı kuruluşlar, bet (bahis) ofisler ve FIFA, UEFA bile isteye kasten öldürdüler futbolu.
Teknik direktörler evet ve UEFA, FİFA lisansları, pro lisansları, antrenman teknikleri ile öldürdüler futbolu.
“Top bizde kalsın”, “sizde kalsın” da niye kalsın eve mi götüreceksiniz? Her on pasın sekizi yan pas, geri pas, yüz pasın doksanı geriye doğru ve hatta rakip ceza alanından kendi kalecisine geri pas atacak kadar abuk bir futbol salaklığı seyrediyoruz.
Evvel emirde Türk teknik direktörler ve Türk futbol yorumcuları yazarlar istisnasız tümü bir an önce anlamalıdırlar ki sahasını ve kalesini savunan takım ve futbolcular topun arkasına değil önüne geçmelidir.
Atağa kalkan takım topu rakip yarı alana, rakip kaleye sürerken top önünde ve kendisi de topun arkasındadır.
Santrafor rakip kaleye şut atarken topun arkasında olunca, savunan takımın stoperinin topun arkasında olması mümkün değildir ve işte Türkiye futbol simsarları yazıcıları ve sözüm ona yorumcuları bunun bile farkında değildir. Ha bire topun arkasına geçerler ve yanar gülüm top bu cehalet karşısında.
Evet UEFA ve FIFA’nın, yayıncı kuruşular, bet ofisler ve sponsorlarla yaptığı ahlak dışı anlaşmalar futbolu öldürmüş ve insanlık tarihinin en güzel oyununu sektör haline getirerek fıcırığını (perişan etmek) çıkarmıştır.
Giderek bütün sporlara sirayet eden bir paragözlük vardır ki, bu paragözlük sporcuları Roma dönemi gladyatörlerlerinden bile beter köleler haline getirmiştir.
Spor dışındaki hiçbir hayat alanında Afrika ülkelerinde doğmuş ya da oralardan göç edenlere rağbet etmeyen, onları önemsemeyen AB devletleri nerdeyse tümü ‘”zenci” (*) olan sporcular ile temsil edilmekte, birincilikler, şampiyonluklar peşinde koşmakta ve Afrika halklarının şampiyonluklarını madalyalarını düpedüz çalmaktadır, neymiş Weah Amerikan’mış ve Shane Larkin de Türk milli.
Önümüzdeki elli-yüz yıl içinde bir Afrika kökenlinin Fransa cumhurbaşkanı olma ihtimali sıfır iken, Fransa milli takımındaki neredeyse tüm futbolcular Afrika ya da Asya’daki, tercihen eski sömürgelerden devşirilmektedir.
Evet bu devşirmedir, köle ticaretidir çünkü giderek daha yaygın bir şekilde yetenekli gençler hatta çocuklar ekonomik olarak geri bıraktırılmış ülkeler taranarak Paris, Münih, Madrid, Roma’ya getirilmekte ve 360 günde yüzü (100) aşkın maç yapmak şartı ile futbolcu-basketbolcu-atlet filan üretilmektedir.
Böyle bir futbol istemiyorum, eksik kalsın.
52 haftası olan yılda 34 hafta maç yapılırdı ve Rıdvan basar çalımı giderdi.
Şimdi 52 haftası olan yılda yüzün (100) üzerinde maç yapılıyor ve insanın kusası geliyor.
(*) Zenci kavramını FIFA, UEFA ve bet ofisleri ile yayıncı kuruluşların ve kulüpleri satın alan iş verenlerin olaya yaklaşımı babında kullandım.