Geçen pazar günü üyesi olduğum partinin bana göre çok ilginç, çok çarpıcı ama aslında hüzün verici ilçe kongresine katıldım.
Seçime iki aday katılmıştı. Seçecek olan delegelerden bir grup kırmızı karanfilleri ellerine almıştı, diğer grup ise mavi gömlek giymişti. Mekân seçimi ne güzel düşünülmüş… Kırmızı koltuklar, ortada minik bir sahne, her iki yana toplanmış kırmızı kalın perdeler… Evet! Burası bir tiyatro salonu… 400 delegenin oy kullanacağı salon 286 koltukluydu. Ağustos sıcağında tıklım tıkış ayakta kalanlarla çok samimi, sıcacık bir ortam oluşmuştu. Girişte yaka kartlarını 36 mahalle delegesine teslim etmeleri gereken görevliler ise uzun bir masa üzerine “arapsaçı” misali garip bir kart sergisi açmışlardı. Kartını bulabilene aşk olsun!
Eski ilçe başkanı bu tiyatro salonunu o kadar çok benimsemiş olmalı ki 24 yaşında başladığı siyasi sahneden 34 senedir inmemiş! “Vefakâr” başkan bir ara partiye ait laptopu alarak “kulise” çekildiyse de yerine sekreterini oturtarak yine bir şekilde sahne tozlarını yutmaya devam etmiş. Zaten 29 yıl boyunca iktidar partisi bu ilçeyi yönetiminde tutarken o da muhalefette canla başla, ek olarak yıllardır inşaat, mühendislik işleriyle meşgul olmasından dolayı tozlarla haşır neşir olurken laptop bozukmuş, o yüzden almışmış!..
Muhalefette kök salmış sevgili partimin ilçe başkanları ve kurulları seçecek kongreleri yapıldı 27 Ağustos’ta. Ben de mahalle delegesi olarak bu “sıcacık” toplantıya kırmızı karanfillerle mavi gömleklilerin tam ortasında kimseleri tanımadığım için siyah elbisemle oturdum. Ama öncesine dönerek biraz daha detay vermek istiyorum tabii…
İki aday çıktı mahalle delegelerin karşısına. Her biri 36 mahalle delegeleri ile toplantılar düzenledi. Bu toplantılarda kendilerini tanıtmaya çalıştılar?! En belirgin özellikleri ise ikisinin de iç Anadolu’daki bir şehrimizden olmalarıydı. Ayrıca biri iş insanı, diğeri avukattı. Fakat yanlarında sağ kolu görünen kişiler de yine bir avukat ve bir iş insanı ikilisi görüntüsü ile vitrine konulmuştu. İki aday da aynı etnik gruptandı.
Bir aday yaklaşık bir yıl önce seçim çalışmalara başladığını belirterek, hazırlattığı yol haritasını anlatan broşürü katılımcılara dağıttı. Diğer aday son haftalarda ortaya çıktığı için midir bilinmez, ne broşür ne yol haritası hak getire… Zaten bizleri çağırdığı tanıtım toplantısına bile çok geç katılabilmiş, kendince teşrif etmişti. İki adayın perde arkasında bulunan göremediğim kişiler ise yıllardır eski ilçe başkanını destekleyen kemikleşmiş ekipti… Yani aslında kim seçilirse seçilsin arkada aynı yapı kalacağı için surlarda bir gedik bile açmak mümkün görünmüyordu.
Blok liste mi? Çarşaf liste mi? Tabii ki başkanların önerdiği isimlerin konulduğu blok listelerin delegelere sunulup sadece “oy ver” denilmesini mi anlatsam? Yoksa her iki adayın kendilerine oy vermelerini sağlamaları için mahallelere yolladıkları maskeli kişilerden mi bahsetsem? Ya da körü körüne, sorgulamadan birinin peşine takılıp gidenlerden mi? Kötüleyerek gözden düşürüp, birbirlerini karalayarak, çamur at izi kalsın çabalarını mı? Yoksa yapılan dedikoduları mı? Oy verecek delegelerin bazılarının toplantılara hiç katılmayıp, hiçbir adayı göremeden sadece oy verme saati kongreye gelmelerini mi? Her iki tarafın da çıkar ilişkileri ve tavizle imza alarak delegeleri kendi taraflarına çekme çalışmalarını mı? Sanırım al gülüm ver gülüm misali kısaca özetlemiş olacak ortalığı…
Keşke sadece kendileri için çalışarak, delegelik, vekillik makamlarını meslekleri haline getirmemiş olsalardı… Neyse…
Yine tiyatro salonuna dönmek istiyorum…
Kongre sırasında önceden adını yazdıranlar parti ile ilgili dilek veya serzenişleri kürsüye çıkarak içlerini dökebildi, bu olumlu tabii… Lakin eski başkan sahneye doyamadığı için benim bile sinirlerimi zıplatacak, ortalığı gerip gençler arasında neredeyse kavga çıkaracak kadar mikrofonu bırakmadı, o da ayrı bir konu.
Ayrıca, herkes uzun uzun anlatımlarda bulunurken gençlik kollarından bir konuşmacı söz aldığında sadece 5 dakika izin verilerek sınırlandırılmış olması enteresan. O da kendisine 5 dakika izin verilmesini onaylamadığını açıkça belirterek kürsüden inmek zorunda kaldı.
İstanbul milletvekili olan genç bir vekilin toplantıya katılımı yine başka bir pozitif olaydı. Fakat biyografisini az çok araştırdığım, mesleği avukat olan, son seçimlerde Güneydoğu Anadolu’dan seçilmiş başka bir milletvekilinin İstanbul’da bir ilçenin toplantısına gelip sanki yıllardır kök salmış kişileri tanımıyor gibi davranarak adaylar hakkında bazı delegelerle sohbet ederek bilgi alması ilginçti.
Tabii bir de, tuttuğu bir diğer muhalefet partisinden üye olmayıp bizim partiden üyeliği bulunan, oy kullanamayacağı halde toplantıya katılan biriyle sohbetimi es geçmeyeyim.
Bu toplantıda samimi bulduğum birleştirici yapıda konuşan kişi ise bir öğretmendi. Aklımda kalan konuşmasında şöyle seslendi:
“Herkes birbirini kötüleme, karalama yarışı içerisinde, oysa parti içerisinde her çalışanı inşa edilen yapıya bir tuğla koyan, çalışan olarak görmeliyiz. Çünkü hepimiz aynı partideyiz. Öncekiler tuğlaları, taşları döşedi. Yeni gelenlerde yapılanı kırıp dökmeden, yerle bir etmeden o çalışmanın üzerine kendi yeniliklerini katarak yapıyı yükseltmelidir.”
Her iki aday da yanlarında çalışacak ekip arkadaşlarını açıklamadı ve bizlere asla tanıtmadı. Seçeceğimiz insanlar oy kullanacağımız kabine geçene kadar büyük bir sır olarak gizlendi… Öğrenirsek sihir bozulurdu!.. “Belki kongrede tanıtırlar” diye düşünecek kadar saf olduğumu ise, seçim günü oy vereceğim kuyrukta “Burada ne işim var?” diye söylenirken anladım.
Son dakikaya kadar o ekipler “önceden öğrenilen isimlerin üzeri çizilir. Aman çizilmesin!” diye açıklamadıkları için ancak biz sırada beklerken listeler matbaaya gitti ve 400 adet basıldı. “Nasıl yani?” diye aklımın almamasıyla uğraşırken neyse listeler matbaada basılıp kongre salonuna geri geldi ve mühürlenme faslına geçildi.
Biz hâlâ bekliyoruz; yine havasız, samimi, sıcacık ama tek farkla tiyatro salonundan alınıp hamama konulmuşçasına bir ortamda buram buram ter, yorgunluk, baygınlık içerisinde…. O arada tansiyonu düşenler mi çıkanlar mı ne ararsanız hepsi vardı…
-Size söz! Demokrasiyi getireceğiz! Hak, hukuk, adalet…
-Sizin gibileri partimizde görmek istiyoruz.
-Neden sizin gibiler partiye üye olup çalışmalara katılmıyor?
-Değişmeyen tek şey değişim! Biz değişimden, devrimcilikten yanayız!
Not 1: Kongre açılışında önce saygı duruşu arkasından İstiklal Marşı okundu. Atamızın posteri sol köşede duruyordu. Uzun uzun hüzünle ona baktım. Tiyatro salonundayız ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın posteri sağ köşeye konulmuş. Cumhurbaşkanı’nın fotoğrafının asılmasıyla ilgili bir genelge var ama bildiğim kadarıyla devlet daireleri için geçerli. Orada Muhsin Ertuğrul olsa anlarım da..
Not 2: Parti üyeliğimden istifa ettim!