Devlet, yatırımı teşvik eder; üretimi, istihdamı ve teknoloji kapasitesini büyütmek için kaynak ayırır. Peki Türkiye’de teşvik mekanizması gerçekten bu amaca mı hizmet ediyor, yoksa “ayrıcalık” üretip bağımlılığı mı büyütüyor?
Yatırım teşvik belgeleri
Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın açıkladığı verilere göre 2024 yılında 12.218 yatırım teşvik belgesi düzenlendi; bu belgelerde 1,3 trilyon TL sabit yatırım ve 270.929 kişilik istihdam taahhüdü yer aldı. 2023’te belge sayısı 15.761, öngörülen sabit yatırım toplamı ise 1,254 trilyon TL idi. Rakamlar hacmin yüksek olduğunu gösteriyor; ancak bu istihdamın ne kadarının fiilen gerçekleştiğine dair kamuya açık izleme/gerçekleşme oranı verisi sınırlı. Bu boşluk, “teşvik hedefe ulaştı mı?” sorusunu güçlü bırakıyor.
Teşvik belgelerinin önemli kısmı büyük ölçekli yatırımlara gidiyor. Büyük projeler elbette gereklidir; fakat aynı zamanda ölçek taraflı bir etki yaratır: büyükler daha çok kaynağa erişir, KOBİ’lerin payı görece sınırlı kalır. Bakanlığın istatistik sayfaları toplam hacmi düzenli yayımlasa da, tamamlanan yatırım/istihdam oranlarına ilişkin ayrıntılı, düzenli bir kamu raporu bulunmadığı için etki ölçümü (impact evaluation) eksik kalıyor. (1)
Vergi harcamaları
Teşvik sadece nakit hibe değildir; vergi istisnası, muafiyet ve indirimler de fiili bir “destek”tir. Gelir İdaresi’nin 2024 “Vergi Harcamaları Raporu”na göre vazgeçilen vergi toplamı 2,454 trilyon TL (GSYH’nin yaklaşık yüzde 5,6’sı) düzeyindedir. Bu tutar, Türkiye’nin eğitim ve sağlığa birlikte ayırdığı pek çok yılın toplamına yaklaşan bir büyüklüktür. Vergi harcamalarının kimleri görece daha çok desteklediği, örneğin KDV/ÖTV istisnalarının sektörel ve firma ölçeğine göre dağılımı verileri kamuoyuna şeffaf olarak açıklanmıyor. Bu nedenle görünmeyen teşviklerin devasa boyutunu sağlıklı olarak analiz edemiyoruz.
KOBİ ve girişimcilik destekleri
KOSGEB 2024 Faaliyet Raporu’na göre yıl içinde 57 bin işletmeye 13,3 milyar TL destek sağlanmış, bunun yüzde 63’ü mikro ölçekli şirketlere, yüzde 44’ü imalat sektörüne gitmiş. Ayrıca deprem sonrası özel programla 52.974 işletmeye yaklaşık 17 milyar TL ödeme yapılmış. Bu hacim, kriz dönemlerinde KOBİ’leri ayakta tutmak açısından kritik; ancak ülke genelinde 4 milyondan fazla işletme olduğu düşünülürse, kapsama oranı sınırlı kalmış. (2)
Ar-Ge teşvikleri
Teknoloji tabanlı kalkınma iddiasının belkemiği olan TÜBİTAK TEYDEB programlarında 2023’te 2.788 firmanın 3.422 projesine yaklaşık 2 milyar TL hibe verilmiş. 2019–2023 arasında TÜBİTAK ARDEB tarafında yaklaşık 32,6 milyar TL destek bütçesinin28,9 milyar TL’si kullanılmış. Rakamlar Ar-Ge ekosisteminin genişlediğini gösteriyor; ancak orta-yüksek teknolojide ihracat payının hâlâ düşük olması (yüksek teknolojinin ihracattaki payı yaklaşık yüzde 3) teşviklerin yetersiz ve bütüncül politika yaklaşımının olmadığını gösteriyor.
Kamu-özel işbirliği (KÖİ) modeliyle yürüyen mega projelerde garanti ödemeleri ve vergi istisnaları çoğu zaman aynı büyük grupların bilançosunda yoğunlaşıyor. Yatırım teşvikleri ve vergi harcamalarıyla birleştiğinde, piyasa erişimi yüksek, lobi gücü olan firmaların fiilen daha çok destek aldığı gözleniyor.
Bu noktada doğru yaklaşım, şeffaflık ve etki analizinin yapılması, proje bazında kamuya açık maliyet-fayda raporları, teşvikin yarattığı katkı yani zaten yapılacak yatırımı değil, yeni yatırımı destekleyip desteklemediği şeklinde verilmesi olacaktır. (KÖİ ve vergi harcamalarına dair rakamlar kamu raporlarında dağınık ve düzensiz, vergi harcamaları toplamı düzenli yayınlanıyor ama kimler yararlanıyor bilgisi sınırlı. Bu nedenle bağımsız etki ölçümü yapılamıyor.)
Kriterler nasıl olmalı?
(i) Katkı Testi (Additionality): Teşvik olmasa yatırım olmaz mıydı? “Zaten yapılacak” projeye teşvik, kaynak israfıdır.
(ii) Yayılma Testi (Spillover): Teknoloji, tedarik zinciri, ihracat ve verimlilik yayılmaları yaratıyor mu?
(iii) Adalet Testi: Erişim eşit mi? KOBİ, genç girişimci ve bölgesel kalkınma öncelikleri gerçekçi ağırlık alıyor mu?
Türkiye’de 2024 verilerine bakınca, 1,3 trilyon TL’lik yatırım teşvik hacmi ve 2,454 trilyon TL’lik vergi harcaması toplamının muazzam bir kamu kaynağınını kullanıldığını görüyoruz. Bu büyüklük, şeffaf etki ölçümü ve hedefleme yapılmadıkça, “teşvik”in kalkınma aracından çok “ayrıcalık” aracına dönüşmesi riskini taşıyor.
Ne yapmalı?
- Proje bazlı etki raporu zorunlu olmalı: Teşvik öncesi/sonrası yatırım, istihdam, ihracat ve verimlilik verileri bağımsızca ölçülmeli.
- Yararlanıcı şeffaflığı: Vergi harcamaları ve teşvikler için sektör ve firma ölçeğinde (KOBİ/büyük) anonimleştirilmiş ama anlamlı kırılımlar yayımlanmalı.
- KOBİ/Ar-Ge önceliği: KOSGEB ve TÜBİTAK bütçeleri, ihracata ve teknoloji yoğunluğuna bağlanan performans şartlarıyla büyütülmeli.
Teşvik, doğru hedeflendiğinde kalkınma aracıdır, ancak liyakat yerine siyasi yakınlığa göre dağıtıldığında ayrıcalıktır.
Türkiye’nin önünde büyük bir fırsat var: Devasa kamu kaynağını, ölçülen etki ve şeffaflık ilkeleriyle “aynı şirketlere tekrar tekrar destek” sarmalından çıkarıp, yeni üretim-yeni teknoloji-yeni istihdam döngüsüne çevirmek.
Orijinal fotoğraf: freepik.com
***
Medya Günlüğü sosyal medya hesapları: