Dr. Nevin Sütlaş
Hitler’in bir korkak, hem de hastalık derecesinde korkak olduğunu düşünüyorum. Ancak kanıtım yok. Zaten benim ne düşündüğümden de, onun korkak olup olmamasından da daha önemli bir şey var. Asıl Amerikalılar korkak. Kanıtları da Florida plajlarında hâlâ dimdik ayakta duruyor. “Nereden çıktı bu muhabbet” diyenler, yargı dünyamızın yepisyeni kararını düşünsün…
İkinci Dünya Savaşı sırasında Amerikan askerleri Florida’nın Atlantik okyanusu kıyısına konuşlanıp beklemişler, okyanusu aşıp gelecek olan Alman denizaltılarını. Öyle çok korkmuşlar ki aniden beliriverecek bir denizaltıdan çıkacak askerlerin ülkelerine ayak basma ihtimalini, kilometrelerce uzayan sahil şeridini gözetleme kulübeleri ile donatmışlar. Kanıt dediğim hâlâ sahilde var olan o gözetleme kulübeleri. (Aşağıdaki fotoğraf)
Amerikalıları korkutan, İngilizlerin U-Boat yani görünmez dedikleri Alman denizaltıları. Bu hayalet gemilerr 1942 yılında Florida kıyılarında 24 ticari gemiyi batırmış. Almanların Florida kıyılarında mal taşıyan gemilerle ne alıp veremediği varmış derseniz, taşınan mallar Avrupa’ya gidecek silah ve mühimmatmış. Anlayacağınız Almanlar daha kaynağındayken yok ediyormuş düşmanlarının silah gücünü. (Bu bilgileri Boca Raton’daki Tarih Müzesi’nden edindim)
Denizaltı çıkacak mı diye gözetlemek için de Florida sahillerdeki bu kulübelere sekiz on yaşındaki çocukları gözcülük yapsınlar diye oturtmuşlar, özellikle de gözü açık zenci çocuklarını. (Bu bilgiyi de DelRey’deki Zenci Tarihi Müzesinden öğrendim)
Hava kuvvetleri bölge halkını eğitim adı altında sürekli korku bombardımanına tutmuş, Alman ö(n)cüler geldiler, geliyorlar diye. Salınan ve beslenen korku öylesine büyümüş ki halüsinasyonlar filan başlamış. Falanca sahildeki filanca boş evde bilmem şu kadar Alman savaşçı yaşıyor, geceleri ortalığa çıkıp bulduklarını kesip biçiyor diye. Tam da vampir hikâyeleri gibi. Gel de gülme şimdi bu korkuya. İlahi Amerikalı, demek ki Almanlar teknolojide seni epeyce geçti, sen onların denizaltılarını sudayken saptayıp durduramıyor kendi kıyılarında kendi gemilerini koruyamıyorsun, tamam da, de ki sahile çıktı da boşalttı askerlerini kıyıya. Yahu denizaltıyla kaç Alman askeri gelecek, ne kadar silah taşıyabilecek de bir kıta büyüklüğündeki ülkeni riske atabilecek bu çıkarma. Tükürsen boğarsın kıyıya çıkma cesareti göstereni. Ama korku dağları beklermiş. Bu cenah da plajları beklemiş.
Amerikalılar ülkenin bu tarafında Alman korkusu ile hava kuvvetlerini konuşlandırdıkları halde gemilerini koruyamazken diğer tarafındaki Pasifik Okyanusu’nda konuşlandırdıkları deniz filosunun bizzat kendisini de koruyamamışlar. Japonlar bir gece baskınıyla Hawaii’deki askeri filonun tamamını sulara gömmüşler. Buna korkunun ecele faydası yok mu demeli, yoksa askeri beceriksizlik mi, bilemedim.
Bütün Avrupa’nın canına okuyan, Rusya’yı ve de Amerika’yı top yekûn savaş psikolojisine sokan, milyonlarca insanın ölümüne, çok daha fazlasının fiziksel ya da psikolojik olarak sakat kalmasına neden olan, insan katliamı dışında insanlık geçmişinin onca ürününü de yerle yeksan eden Hitler’e korkak demem anlaşılır bir şey değil elbette. Dünyanın gelmiş geçmiş en büyük katili olan Hitler bence tek bir insanı bile bizzat öldürmemiştir. Bunu yapacak kadar yürekli bir adam olsaydı, yani eline silahını alıp tek bir adamın gözünün içine bakarak tetiği çekmiş olsaydı, sonuçlar bambaşka olurdu çünkü. O saklandığı kuytulardan ortalığa saldığı emirlerle ölüm saçtı. Tetiğe onun adına basanlar yaptı onca katliamı. Sanki o öyle de öteki(ler) farklı mı? Dünyanın dört bir yanında kimler, kimler adına yapıyor katliamları?
İş birlikçileri olmasa patron dediğin cürmü kadar yer yakacağına göre en büyük suçlu iş birlikçiler değil mi?
Demir lokmaları emir gereği yok etmeye çalışan korkak hukukçular getirdi tarihi aklıma. O mahkeme heyeti, emre hayır diyecek cesarette olsaydı ne olurdu? “Shindler List” filmindeki adamın cesaretine sahip olmaktan söz etmiyorum. Hitler’in emirlerine rağmen komutanlar emri uygulamasaydı ne olurdu gibi bir kahramanlıktan da söz etmiyorum. Ölüm kampına tıka basa kurbanlık taşıyan trenin makinisti treni deviriverseydi de kendisi de dâhil herkes araziye dağılsaydı ne olurdu? Yok canım böyle bir soru da sormuyorum, öyle bir şey olsa iyi olurdu da olamazdı çünkü. Herkes kahraman olamaz çünkü. Ancak gözünüzü seveyim, emirle karar veren hâkimlerin biri bile o gün tam da duruşmanın girişinde böbrek sancısına yakalanıp mahkemeyi aksatamaz mıydı sanki? Üstelik tam da tan yeri ağarmaya yüz tutmuşken, ucuzundan kahraman bile olurdu. Ama iş birlikçi lafı boşuna değil işte.
Emirle demir kesen savcı ve hâkimlerin o derin korkaklıkları olmasa, korkaklık katsayısı koruma ordusunun sayısından belli olan malum kişi hâlâ var olabilir miydi?
Orman demiş ki baltaya, sen beni kesemezdin sapın benden olmasa.
Ben de diyorum ki hukuku guguk yapanları bir bir teşhir edelim. Bugünkü dâhil, güdümlü kararlar veren bütün savcı ve hâkimleri işledikleri suçla fotoğraflarını yan yana koyarak deşifre edelim. Edelim ki eşleri ve çocukları da, komşuları akrabaları da öğrensin, emirle hukuksuzluk yapanların kimler olduğunu. Onların iş birlikçiliğini apartman kapıcısı, site güvenliği bile öğrensin. Hadi artık bütün iş birlikçileri deşifre edelim ki korku dağları pardon şehirleri beklemesin.
Tamam hukuk bitti, ama ayıp da mı bitti?
Ayıplayalım hep beraber utanmazları. Adlarını resimlerini yayınlayalım, her mecrada yayalım ve hep birlikte ayıplayalım. Kimse küçümsemesin ayıplamanın gücünü. Çünkü TEŞHİR, suçu engellemenin en etkili yoludur. Suç işleyenlerin kurbanlarının gözünü bağlaması o nedenledir. Artık göz bağını çözüp atmanın zamanıdır.
Bütün tamam efendimciler, bütün ahlaksızlar, bütün hırsızlar, bütün katiller, bütün diktatörler, bütün emperyaller korkaktır. Korkak oldukları için de güçlü maskesine bürünmüş güçsüzlerdir. Onları güçlü yapan iş birlikçileridir. İş birlikçiler de güçlü sandıklarına güvenerek kabaran, gücü sallantıda görünce saklanacak delik arayan korkaklardır. Hepsi tek tek birer korkaktır ve en büyük korkuları da yaptıklarının su yüzüne çıkmasıdır. Teşhirin gücü oradan gelir.
TEŞHİR, her türlü suçta cezalandırmaktan daha çok işe yarar.
Zaman, tek tek hepsini TEŞHİR ETME ZAMANIDIR.
Hadi bugün başlayalım, arkası gelir.