Cuma, 8 Ağu 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Manşet

Tanrı’nın “fiyat listesi” yoktur

Erdal Çolak
Son güncelleme: 1 Ağustos 2025 19:49
Erdal Çolak
Paylaş
Paylaş

Cuma günü camide “boş geçmeyelim” anonsu yapılır. Kilisede dua etmek isteyenin yakmak zorunda olduğu mum iki eurodur. Sinagogda ise cemaatin bağış gücüyle ayakta kalınır.

Mabed mi dediniz? Pardon, “kâr merkezleri” demek daha doğru olabilir. İnsanlar dinleri ruhun değil, nakit akışının adresi yapmış. Görünen o ki cennet için de birikim yapmak gerekiyor; kredi kartı geçiyor mu, onu da ayrıca sorarız.

Aslında bu hikâye çok daha önce başladı. Belki bir mağaranın içinde… Gök gürlediğinde, şimşek çaktığında, yağmur bir türlü dinmediğinde, bilmediği karşısında korkan ilk insan ellerini göğe kaldırdı. Dua dediğimiz şeyin ilkel haliydi bu. Henüz söz yoktu, sadece sezgi. Henüz mabet yoktu, sadece mağara. Ne imam ne rahip ne bir haham ne bir sadaka kutusu… Sadece bilinmeyenin karşısındaki çıplak insan vardı. İnanç o zamanlar içsel, sezgisel ve arınmışlıktı.

Zamanla bu doğrudan ilişkiye aracılar eklendi: Şamanlar, büyücüler, rahipler, din adamları… İnanç sistemleri toplulukları birleştirdi ama aynı zamanda düzenledi, sınıflandırdı, yönetti. Bu yöneticiler ibadetlerin nasıl yapılacağını belirlerken, toplulukların güvenliğini sağladıklarını, ruhlarını koruduklarını söylediler. Ama ruhun koruyucusu olmak zamanla ekonomik bir role de dönüştü. Böylece dua sadece ruhla değil, mülkiyetle de ilişkilendirilmeye başlandı. Mabetler, ruhani derinlikten ticari hesaplara evrildi.

Bugün ibadethanelere girerken hissedilen o hafif tedirginlik, sadece kutsal mekâna duyulan saygıdan değil, aynı zamanda sessiz bir hesaplaşmadan da gelir. İnsan kendi içinde sorar: “Yanımda bir şey getirdim mi?” Dua ederken cüzdanı da yanına almak zorunda kalmak, inancın sadeliğine ters düşer. Felsefenin en temel sorularından biri olan “Gerçekten neye inanıyoruz?” sorusu, artık “Gerçekten neye para ödüyoruz?” biçimine dönüşüyor.

Tarihin her döneminde kutsal mekânlar toplumun ortak bilincini besleyen, bir araya getiren alanlar olmuştur. Ama şimdi o ortak bilinç, POS cihazlarının bip sesiyle bölünüyor. Notre Dame Katedrali’nde (fotoğrafta) bağış adı altında açılan hediyelik eşya mağazaları, artık kutsal olanın sadece manevî değil, aynı zamanda pazarlanabilir bir meta olduğunu yüzümüze vuruyor. Mabetler her zaman sembolikti; ama artık bu semboller logoya, dualar ise paketlenmiş hizmete dönüşüyor.

Peki bu sadece Batı’nın bir meselesi mi? Elbette hayır. Uzak Doğu dinlerine bakalım. Japonya’da Şinto tapınaklarında dua etmek için belirli bir ritüel izlenir: eller çırpılır, eğilinir ve dua edilir. Tapınak girişlerinde bağış kutuları vardır ama bağış istenir bu sessiz bir tekliftir. Budizm’de, özellikle Zen geleneğinde, dua etmekten çok susmak vardır. Taoizm’de ise “eylemde olmayan eylem” anlamına gelen “wu wei” ile hiçbir şey yapmadan Tao’ya yaklaşmak esastır. Ne dua zorunludur ne de sadaka. Çünkü Tao’nun hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Ama Taoist rahip yine de “boş geçmeyin” diye para kutularını işaret eder. Tanrı sessizlikte bulunur; sessizlik ise sadaka istemez.

Bu nedenle özellikle genç kuşaklar doğrudan, aracısız, parasız ve kişisel bir inanç biçimini daha içten ve sahici buluyor. Deizmin yükselişi, yalnızca teolojik bir başkaldırı değil, aynı zamanda sembolik bir özgürleşmedir.

İncil’de İsa öğrencilerine şöyle der: “Ücretsiz aldınız, ücretsiz verin.” (Matta 10:8) Bu cümle, evrensel bir ahlakın özüdür aslında. Tüm kutsal metinler, bilgeliği ve ruhsal farkındalığı bir ayrıcalık değil, bir hak olarak sunar. Ama zamanla bu hak, imtiyaza dönüştü. Şimdi bilgiye, dua hakkına, hatta bazen cennete erişim bile dolaylı yoldan finansal hale geldi. Hac ve umreye gitmek isteyen biri, ciddi bir bütçe ayırmak zorundadır. Kutsal topraklara gitmek isteyen kişi için bu, bir ibadetten çok bir lüks tura dönüşüyor. Yani inancın gereğini yerine getirmek bile ekonomik seviyeye göre erişilebilen bir şeye dönüştü.

Bu durum psikolojik olarak bireyleri yıpratıyor. İbadet eden kişi artık saf bir maneviyat içinde değil; ekonomik kıyaslamaların, aidiyet baskısının ve sosyal görünürlüğün etkisi altında yaşıyor. “Dua ettim ama yeterince verdim mi?” ya da “Diğerleri daha çok bağış yaptı, acaba ben eksik mi kaldım?” soruları, ruhsal bir deneyimi yarışa dönüştürüyor. Halbuki dua bireysel bir sığınaktır; sayıya, miktara, gösterişe indirgenemez.

Hayatın anlamı, insanın Tanrı’yla kurduğu bu kişisel, içsel ve sorgulayıcı bağdır. Bu bağın kıymeti, ona ne kadar para yatırıldığıyla ölçülemez. İbadethaneler, evrende yerimizi aradığımız duraklardı. Şimdi alışveriş merkezlerinin kardeş şubeleri gibi işlem görmeye başladılar. Yarın öbür gün bir tapınağın girişinde şöyle bir tabela görmek kimseyi şaşırtmasın:

“Hoş geldiniz! Bugünkü dua paketi kampanyamız…”

Bu gidişle yakında ibadethaneler içeriye insan çekebilmek için promosyonlar yapmaya başlayacak. Bedava lokma, yüzde 50 indirimli hac kontenjanı ya da sadaka karşılığı dilek kampanyaları… Dini liderlerin imamların, papazların, hahamların, Şinto rahiplerinin artık ciddi ciddi düşünmesi gerek. Takkelerini, başlıklarını, tespihlerini ve kutsal metinlerini bir kenara koyup kendilerine sormalılar: “Gerçekten Tanrı’yı mı anlatıyoruz, yoksa bir markayı mı temsil ediyoruz?”

Yeni nesil artık farklı bir şey arıyor. Sessizliği, sadeliği, içtenliği. Belki bir mağara insanının bilinmeyene açtığı eller, bugünün dijital bağış sistemlerinden daha içten bulunuyor. Belki de haklılar. Çünkü Tanrı’nın fiyat listesi yoktur. Olmamalıdır. “İnanç, kalpten yükseldiğinde dua olur; cüzdandan çıktığında sadece alışveriştir.”

Not: Fotoğraflar yazara aittir.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanErdal Çolak
Takip et:
Gazeteci-yazar-akade​misyen. Konya’nın Cihanbeyli ilçesine bağlı Kuşça kasabasında 1975’te doğdu. İlk ve ortaöğretimini Konya’da tamamladı, 1996 yılında başladığı Selçuk Üniversitesi İletişim Fakültesi’ndeki üniversite, daha sonra Danimarka Kraliyet Okulu’nda (İVA) Copenhagen (The Royal School of Library and Information Science) Kütüphanecilik bölümünde tamamladı. Kütüphanenin Kültüre Etkisi ve Bilginin Bilimselliği üzerine doktora yaptı. Danimarka The Union Press Associat​ion IPC yönetim kurulu üyesi, uluslararası basın yayın kartı sahibi. Kişisel gelişim alanında eğitimler aldı. Psikoterapi Eğitimi sertifikası, Yaşam Koçluğu ve NLP (Zihinsel ve Dilsel Programlama) konusunda diploma sahibi. ”Sonsuzluk İle Hiçlik Arasındaki İnsan” adlı deneme kitabı Dancaya, ”Yalnızlık Aşktır; Yalnızlık, Yokluğun, Hiçliğin Şiirleri” kitabı”. ”Loneliness Is Love” adıyla İngilizceye çevrildi. ”Yüreğim Sensizliğim”, ”Yalnızlık Aşktır”, ”Ben Sana Değil Kendime Geç Kalmışım” adlarında şiir kitapları var. Danimarka’da yaşamaktadır.
Önceki Makale İran’dan “Pantürkizm” suçlaması
Sonraki Makale Dumanla yok olan itibar

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

GünlükManşet

“Trump Koridoru” geliyor

Medya Günlüğü
8 Ağustos 2025
GünlükManşet

Bugünkü köşe yazıları

Medya Günlüğü
8 Ağustos 2025
GünlükManşet

İran’dan Zengezur tehdidi

Medya Günlüğü
8 Ağustos 2025
GünlükManşet

Tanımak ya da tanımamak

Medya Günlüğü
8 Ağustos 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?