Pazartesi, 12 May 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Suriye ile ilişkilerde yeni sayfa

Gürsel Demirok
Son güncelleme: 26 Aralık 2024 15:35
Gürsel Demirok
Paylaş
Paylaş

“Türk halkı, Türk devleti ve Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan sizlerin (Suriye’nin) her zaman yanında olacaktır. Zaman bekle gör dönemi değildir. Harekete geçmeliyiz. Toprak bütünlüğü tartışılamaz. PKK/YPG’ye Suriye’de yer olmadığını bir kez daha ifade etmek istiyoruz. İsrail’in mevcut ortamdan faydalanarak Suriye’nin topraklarını gasp etmesine kesinlikle müsamaha gösterilemez.” 

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, hafta sonu Şam’a giderek Suriye’deki yeni yönetimin lideri Ahmed eş-Şara ile görüştü. Görüşmeden sonra ortaklaşa düzenlenen basın toplantısında önemli mesajlar verildi. Fidan’ın mesajları yukarıdaki hususlara vurgu yapılarak yansıtıldı. 

Suriye’nin yeniden istikrara kavuşması, toprak bütünlüğünün korunması, Suriye topraklarından terör tehdidinin bertaraf edilmesi, ülke ekonomisin güçlendirilmesi keza vurgulanan hususlar arasındaydı. Görüşmelerde, geçiş döneminin düzenli bir şekilde tamamlanması ve istikrarın tesis edilmesinin öneminin vurgulandığı, bu çerçevede öncelikle ülkedeki güvenliğin tesis edilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve azınlıkların korunması gereğine işaret edildiği anlaşılıyor.

 Ziyaret, Türkiye’nin belirli konulardaki hassasiyetini  yeni yönetime iletilmesi açısından da yararlı oldu. Görüşmelerin ardından Fidan tarafından basına yapılan açıklamada,

-Suriye topraklarının üçte birini işgal eden, kanunsuz bir şekilde enerji kaynaklarının başında oturan, Suriye halkının malını çalan ve Türkiye’den, Irak’tan, İran’dan, Avrupa’dan gelmiş PKK mensuplarıyla ve aşırı sol terör gruplarıyla bölgeyi adeta bir terör havzasına çeviren terör örgütü PKK/YPG’ye hiçbir şekilde müsamaha edilemeyeceği,

-Türkiye’deki Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşünün mümkün olduğu,

-Herkesin barış içinde yaşadığı ve adaletin hakim olduğu bir ülke kurmanın, yeni Suriye’nin en büyük başarısı ve geleceğinin teminatı olacağına dikkat çekilerek, bu amaçları hayata geçirmek için Suriye’de devletin tüm fonksiyonlarıyla ayağa kaldırılması gerektiği, Türkiye’nin, devlet kurumlarının yeniden yapılandırılması ve kapasite inşası alanındaki tecrübelerini  aktarmaya hazır olduğu, TİKA, Kızılay ve AFAD gibi kurumlarıyla  ve özel şirketleri ile somut çalışmalara destek vermek istediği, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu konuya önem verdiği,

-Türkiye’nin, Suriye halkının DEAŞ’la mücadelesine de en güçlü şekilde destek vermeye hazır olduğu, geçmişte olduğu gibi, bugün de DEAŞ’ın Suriye’deki durumdan istifade etmesine asla izin verilmeyeceği, Baas karanlığından kurtulan Suriye’nin, PKK/YPG ve DEAŞ’ı da topraklarından  temizleyeceğine inanıldığı, Suriye’nin ayağa kalkması, yerlerinden edilmiş milyonlarca insanın ülkelerine dönmesi, temel hizmetlere kavuşması için uluslararası toplumun, başta bölge ülkeleri olmak üzere, topyekun bir seferberlik içerisinde olması gerektiği,

-Rejim için geliştirilen bütün yaptırım yöntemlerinin yeni dönemde bir an önce kaldırılması gerektiği,  böylece yatırım, finansman, altyapı hizmetleri, sağlık hizmetleri ve eğitim hizmetlerinin bir an önce hayata geçirilebileceği,

-Bölge ülkelerinin üstünde yük ve Avrupa ülkelerinde ciddi sıkıntı oluşturan göçmenlerin dönebilmesi için yeniden inşaya bir an önce başlanması gerektiği, altyapının ayağa kaldırılması konusunda yeni yönetimde  güçlü bir irade, vizyon ve çalışma azmi gözlendiği,

-Bu  irade ve azmin uluslararası topluluk tarafından da desteklenmesi gerektiği, 

-Türkiye’nin, hem uluslararası diplomatik alanda hem de kalkınma örgütleriyle, şirketleriyle Suriye’nin yeniden ayağa kalkması ve halkının geri dönmesi için elinden  geleni yapmaya devam edeceği,

-İsrail’in, mevcut ortamdan faydalanarak Suriye’nin topraklarını gasbetmesine kesinlikle müsamaha gösterilemeyeceği, İsrail, Suriye’nin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı göstermesi ve bölgesel güvenliği daha fazla riske atmaması ve uluslararası toplumun İsrail’in hukuksuz eylemlerine karşı somut bir tepki ortaya koyması gerektiği,

-Şam’daki yeni yönetimin Suriye’nin toprak bütünlüğünü ve siyasal egemenliğinin sağlama konusunda uygun adımları atacağının değerlendirildiği,

-Yeni Suriye’de daha fazla kaos, kan ve dram olmadan (PKK) YPG’nin de önümüzdeki süreçte Suriye’nin ulusal bütünlüğünü tehdit etmeyen bir noktaya gelmesi gerektiği, 

-Suriyeli Kürtlerin kendi hayatlarından ve emniyetlerinden emin bir şekilde yaşaması, Suriye’nin geri kalan nüfusu gibi gururla, huzurla, emniyetle bulundukları yerlerde hayatlarını sürdürmesi ve terör örgütünün pençesinden kurtulmalarının önemli olduğu,

-Uluslararası sistemin terör örgütü PKK/YPG’yi kullanmak için gerekçe gösterdiği DEAŞ tutukluları meselesinde, Suriye’deki yeni yönetiminin inisiyatif almaya hazır olduğunun gözlendiği, yeni yönetimin gerekirse bu tutukluları devralma konusunda gerekli girişimde bulunabileceklerini ifade ettiği,

-Yeni dönemde Suriye’deki  DAEŞ ve PKK/YPG varlığı konusunda Trump’ın daha kararlı, daha güçlü, Amerikan çıkarlarını ve sadece Amerikan çıkarlarını öne alan bir iradeyle bu soruna daha farklı yaklaşacağına inanıldığı,

-Suriye’deki yeni yönetimin  ülkedeki vatandaşların bir azınlık tanımlamasından çıkarılarak herkesin eşit olduğu, ait olduğu etnisiteden veya mezhepten dolayı avantajlılığın veya dezavantajlılığın olmadığı bir sistemin inşası konusunda bir vizyonun olduğunun görüldüğü vurgulandı.

İnişli çıkışlı Türkiye-Suriye ilişkilerinde yeni bir döneme girildiği görülüyor. İçerisinde riskler, zorluklar ve fırsatlar barındıran bir süreç. Türkiye, öteden beri Suriye’nin toprak bütünlüğüne, istikrarına verdiği önemi vurgulaya gelmiştir. Ankara bu anlayışla Suriye’deki yeni yönetime dostluk elini uzatmıştır. Yeni yönetimin de uzatılan bu eli tuttuğu görülüyor. Esasen iktidar ile yeni yönetimin önde gelenleri arasında uzun süredir dostane temasların var olduğu anlaşılıyor. Önümüzdeki süreçte bu dostane ilişkilerin daha pekişeceği görülüyor. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da yakın bir gelecekte Şam’ı ziyaret etmesi bekleniyor.

Türkiye’nin temennisi Suriye’deki yeni yönetimin Suriye’nin toprak bütünlüğünü, siyasal egemenliğini sağlama konusunda uygun adımlar atması. Dışişleri Bakanı’nın Şam ziyaretinde Türkiye’nin ulusal güvenliği açısından duyarlı olduğu, önem verdiği konuların yeni yönetime açık ve net şekilde anlatıldığı görülüyor. Önümüzdeki süreçte bu konularda atılacak adımlar Ankara tarafından yakından izlenecek. Ankara, Suriye’nin yeniden ayağa kaldırılması konusunda mevcut olan sorunların farkında ve yeni yönetime yardıma hazır. Sığınmacıların ülkelerine dönmeleri konusunda da Ankara anlayışlı bir tutum içinde..

Uluslararası toplumun Suriye’deki gelişmeleri yakından izlemeye devam edeceği görülüyor. Uluslararası camianın Suriye’ye sağlayabileceği desteğin çapını ise zaman gösterecek.

Bölge dışı aktörlerin bölgemize yönelik stratejik hedefleri her daim akılda tutulmalı. Keza, gelişmelerden en kazançlı çıktığı görülen İsrail’in hesapları ve bölge dışı aktörler üzerindeki etkisi göz ardı edilmemeli. Ve “zafer sarhoşluğu” içine girilmemeli… Eylem ve söylemlere dikkat edilmeli… Beklenmedik, arzulanmayan gelişmelere karşı teyakkuz icinde olunmalı. Kaldırılamayacak yükümlülükler altına girilmemeli. Siyasal ve ekonomik açıdan büyük maliyetli sorumluluklar almaktan kaçınılmalı yolundaki uyarılar da önemsenmeli.

Fotoğraf: Dışişleri Bakanlığı X hesabı

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanGürsel Demirok
Takip et:
Emekli diplomat. 1945 yılında doğdu. Darüşşafaka Lisesi'ni 1964 yılında bitirdi. 1968 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden mezun oldu. 1969'da Dışişleri Bakanlığı'na girdi. Türkiye Daimi Temsilciliğinde görevli olduğu yıllarda (1974-1977) BM Genel Kurulu 4, Komite (Decolonisation Committee) Raportörlüğüne seçildi. Kuveyt”in, Irak tarafından işgal edildiği tarihlerde, Kuveyt Büyükelçiliğimiz Müsteşarı idi. 1993-1997 yılları arasında Mainz Başkonsolosu olarak görev yaptı. Bu görevde iken girişimlerde bulunarak Mustafa Kemal Atatürk’ün 1917’de Veliaht Vahdettin ile birlikte Almanya’ya yaptığı ziyaret anısına Türk heyetinin kaldığı görev bölgesindeki Bad Kreuznach Park Hotel‘de 23 Nisan 1997 de Atatürk Salonu açılmasını ve ziyaret anısına otelin girişine bir yazıt konulmasını sağladı. Açılış görkemli bir törenle gerçekleştirildi. Otel bugün Türklerin etkinlikler düzenledikleri bir mekâna dönüştü. 1997 yılında Dışişleri Bakanlığı müşaviri olarak atandı. Bakanlık müşaviri iken, Başbakanlık İnsan Hakları Koordinatör Üst Kurulu Sekreterya Başkanı oldu. 57. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti döneminde hazırladığı ilerici insan hakları raporu AB Kopenhag Kriterlerinin karşılanmasına yönelik çalışmalarda referans belgesi olarak kullanıldı ve “Demirok Raporu “olarak anıldı. 2000-2004 yılları arasında Zürih Başkonsolosu olarak görev yaptı. Zürih Başkonsolosluğu binasında Park Hotel’deki Atatürk Salonuna benzer bir Atatürk Salonu açtı. Salonda Kurtuluş savaşı ve Cumhuriyetin kuruluş yıllarına ilişkin belge ve fotoğraflar yer almakta. Bu salonda da Türkleri buluşturan etkinlikler düzenlenmekte. Mainz ve Zürih‘te Başkonsolos iken vatandaşlarımızla birlikte olmaya, derneklerinin düzenledikleri etkinliklere katılmaya, çocuklarımızı okullarında ziyaret etmeğe, gençlerin sportif müsabakalarına katılmaya büyük önem verdi. 2004 yılında Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri Yiğit Alpogan'ın başdanışmanı oldu, 2005 yılında MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanı olarak atandı ve bu görevindeyken 2010 yılında yaş haddinden emekliye ayrıldı. MGK Araştırma ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı'na atanmış ilk sivil görevlidir. Atatürk’ün Almanya gezisi ve Avrupa’daki Türkler üzerine kitapları var. Emekli olduktan sonra medyada köşe yazıları kaleme almaya başladı .
Önceki Makale Hayvanlardan öğreneceklerimiz
Sonraki Makale Osmanlı’dan sonra Orta Doğu

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Geleceğin inşasında kalıcı adımlar

Yıldırım Aktuğan
11 Mayıs 2025
ManşetSerbest Kürsü

Bir zamanlar Bolivya

Alper Eliçin
11 Mayıs 2025
Serbest Kürsü

Avrupa, ABD ve Rusya’nın menüsünde mi?

Adil Gürkan
10 Mayıs 2025
EditörSerbest Kürsü

Türklüğe armağan Allahverdi Bağırov

Medya Günlüğü
10 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?