Pazartesi, 16 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Serbest Kürsü

Strasbourg’da beş saat

Alper Eliçin
Son güncelleme: 15 Haziran 2025 22:09
Alper Eliçin
Paylaş
Paylaş

Avrupa’nın göbeğinde olmasına ve Avrupa Birliği’nin, Brüksel’le birlikte başkenti olmasına rağmen, bugüne kadar Strasbourg’a hiç gitmemiştim.

Bu kez eşimle birlikte aile ziyareti için bulunduğumuz Bern’den Starsbourg’a günübirlik bir gezi yapmaya karar verdik. Strasbourg’un kompakt bir kent olduğunu ve yarım gün içerisinde önemli yerlerinin gezilebileceğini Kıbrıslı bir arkadaşımızdan öğrenmiştik. Daha sonra da Claude isimli yapay zekadan da beş saat içinde yürüyerek gezebileceğimiz yerler konusunda öneri almış, ona göre bir rota çizmiştik.

6 Mayıs 2025 sabahı erkenden trenle yola çıktık. Basel İstasyonu’nda İsviçre tarafından Fransa tarafına geçtik ve Strasbourg trenine bindik. Yola çıktıktan iki buçuk saat sonra Strasbourg’daydık. İstasyondan çıkarak kent merkezine doğru yürümeye başladık. Sırasıyla kent merkezi olarak kabul edilen Place Kleber (Kleber Meydanı), ardından kentin ünlü katedrali Notre Dame’i ziyaret etmeyi planlamıştık. Tarihi binalarla bezenmiş bir caddeden geçerek Place de Kleber’e ulaştık.

Meydan, adını Fransız Devrimi’nin ünlü generallerinden biri olan Jean-Baptiste Kleber’den almış. Strasbourg doğumlu olan generalin meydanın ortasında bir yontusu, altında da anıt mezarı yer alıyor. Meydanın ihtilal sırasında adı Halk Meydanı, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Alman işgali sırasında Karl Roos Platz olmuş.

Meydanın çevresi ve yan sokaklarda pek çok mağaza ve kafe var. Kentin ticari merkezi olduğu belli. Ben de gözüme ilişen bir Apple mağazasına girerek kendime bir kulaklık aldım. Fransa’da, pek çok ürün ve hizmet gibi, Apple ürünleri de Türkiye’den daha uygun fiyatlara satılıyor.

Place Kleber’den beş dakika yürüyüş mesafesinde, bir köşeyi döndüğünüzde aniden karşınıza muazzam bir bina çıkıyor. Yukarıda da kısaca değindiğim Notre Dame Katedrali (Cathedrale Notre-Dame de Strasbourg). Paris’teki Notre Dame Katedralinin içerisine 1970’de girmiştim (biliyorsunuz sonra yandı ve yeniden restore edilerek bir süre önce yeniden açıldı) ama aynı isimde Strasbourg’da da böyle muhteşem bir katedral olduğunu bilmiyordum. Neyse bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır diyerek kendi kendimi teselli ettim. Katedralle ilgili daha detaylı bilgiyi sizlere bir başka yazımda vereceğim.

Ve köşeyi dönünce karşınızda aniden Notre-Dame de Strasbourg

Strasbourg’un yetiştirdiği önemli kişiler arasında matbaayı icat eden Johannes Gutenberg de var. Ayrıca ünlü Alman edebiyatçı (ve aynı zamanda bilim insanı) Johann Wolfgang Goethe de Strasbourg Üniversitesi’nde eğitim görmüş. Gutenberg’in adı da kentte bir meydana verilmiş. Onun da meydanda bir yontusu var.

Johannes Gutenberg

Heykelin kaidesinde ise Gutenberg’in ilk matbaa makinası ve ilk basılan sayfanın temsili bir görüntüsü var.

Strasbourg gezimin anlatımına bu şehirde doğmuş önemli bir bilim adamına da değinmeden geçemiyeceğim; adı Étienne-Émile Baulieu. 12 Aralık 1926’da bir Yahudi ailenin oğlu olarak Strasbourg’da dünyaya gelen bu bilim adamı daha 15 yaşındayken Fransız direniş teşkilatına katılmış. Blum olan soyadını da o dönemde Baulieu olarak değiştirmiş. Daha sonra tıp doktoru olan ve endokrinoloji ve doğa bilimleri konularında çalışan Baulieu 1982’de RU486 adını verdiği kürtaj hapını geliştirmiş. Ayrıca yaşlanmayı yavaşlatan steroidler üzerinde de çalışmalar yapmış. Mayısın son günlerinde Paris’te 98 yaşında öldüğünü bu yazıyı hazırlarken öğrendim.

Strasbourg’da Fransız ve Alman kültürleri iç içe geçmiş. Sokakta Fransa’nın başka yerlerinden gelip yerleşmemiş kişilerin çoğu da resmi dil Fransızcaya ek olarak Almancanın bir lehçesi olan Alsasçayı konuşabiliyor. Zira Alsasça Strasbourg kökenlilerin önemli bir bölümünün ana dili. Kentte sokak ve meydanların adı da iki dilde yazılıyor.

Aşağıda bir örneğini verdiğim sokağın adı Fransızcada Rue des Moulins yani Değirmenler Sokağı. Almanca adı ise Müehleplan Eselsteg. O da Değirmen Meydanı-Eşek Aralığı/Geçidi/İskelesi olarak Türkçeye tercüme edilebilir. Anlaşılan, o bölgede bulunan kanallardaki suyla çalışan su değirmenleri varmış ve Fransızlar onlara vurgu yapmış. Almanlar ise o dar sokaktan geçerek değirmene buğdayı ve üretilen unu taşıyan eşekler nedeniyle biraz daha farklı bir ismi tercih etmişler. Sokak gerçekten dar ve bir ucu meydan.

Rue des Moulins/Müehleplan Eselsteg

Belki bu aşamada Strasbourg’un tarihine de kısaca değinmekte yarar var. Strasbourg’un bulunduğu yere ilk yerleşenler M.Ö. 12 yüzyılda Romalılar olmuş. Cermen kabileleriyle savaşırken burada bir askeri kamp kurmuşlar. Bölge Ren nehri kıyısında olduğundan, ulaşım açısından stratejik bir konumda olduğu düşünülmüş olmalı. Strasbourg 1262’de bağımsız bir şehir devleti (Reichsstadt) olmuş. 1681’de XIV Louis zamanında Fransız hakimiyetine girmiş. 1871-1918 arası Alman İmparatorluğu’nun bir parçası olmuş. Birinci Dünya Savaşı sonunda savaşı kaybeden Almanya Strasbourg’u Fransızlara vermek zorunda kalmış. Almanlar İkinci Dünya Savaşı esnasında yeniden Strasbourg’u ele geçirmişler. Ama savaşı kaybedince 1945’te, Alsas ve Loren bölgeleriyle birlikte, şehri tekrar Fransızlara iade etmek zorunda kalmışlar.

Zamanımız kısıtlı olduğundan bize Claude’un önermiş olduğu Petite France (Küçük Fransa) bölgesindeki su kanallarının bulunduğu çevreyi de gezip, uzaktan Vauban Barajı’nı görüp kentin işlek sokaklarına geri döndük. Küçük Fransa, Rönesans dönemi Alsas mimarisini yansıtan yarı ahşap evler, dar sokaklar, kanallar ve taş köprülerin olduğu sempatik bir mahalle.

Dönüş trenimiz 17.30’da olduğundan bir restoranda geç bir öğle yemeği yemeğe karar verdik. Bu bölgenin tanınmış yemeklerinden ve bir çeşit pizza olan bir Flammekueche (tarte flambee) ısmarladık. Ren Vadisi’nde yetişen bağlardan toplanmış Riesling üzümlerinden yapılan birer kadeh beyaz şarap eşliğinde güzel bir yemek yemiş olduk. Restoranda bize hizmet veren garson hanım ise bir Türk’tü. Restoranın bulunduğu sokaktaki köşe dükkan dışında tüm dükkanların Türklere ait olduğunu anlattı bize… Türk Berber, Nemrut Kebap gibi isimler gerçekten yaygındı.

Restorandan çıktıktan sonra Uzak Doğu’ya ait gıda ürünleri satan bir markete girdik. Alacağımız ürünlerin bir kısmı ne Türkiye’de ne de Bern’de bulunuyordu. Ama uzun yıllar Çinhindi’nin büyük bir kısmını sömürgesi olarak yöneten Fransa’da o bölgeden epey bir göçmen nüfus olduğundan bu ürünleri kolaylıkla bulabiliyorsunuz. Gerek yemek sonrası, gerekse markette fiyatların Türkiye’den yüzde 20-30 daha düşük olması beni hem şaşırttı, hem de üzdü. Bizden çok daha zengin olan Fransa’da beslenme ve dışarıda yemek yemek çok daha ucuzdu. Nas kafasıyla yönetilen ekonominin Türk toplumunu nasıl yoksulluğa ittiğini bir kez daha gözlemlemiş oldum. Birer kadeh şarapla birlikte yediğimiz yemek için iki kişi bahşişiyle birlikte 1320 TL verdik.

Marketten çıktıktan sonra bir kafede kahvemizi içip trene binmek üzere istasyona geçtik. Ancak, Fransa’da trenler İsviçre’deki gibi dakik değildi. Tren tarifede belirtilen saatinden yarım saat sonra kalktı. Ancak Basel’e kadar gitmesi gereken tren bizi Mülhouse’da bıraktı. Başka bir treni beklemek zorunda kaldık. Basel’e vardığımızda aktarma edeceğimiz İsviçre Demiryolları’nın treni kalkmıştı. Neyse ki İsviçre’de tren seferleri oldukça sık. Basel-Bern arasında da 20-30 dakikada bir tren var. Biz de ilk trene binerek Bern’e döndük.

Not: Bu yazım ilk olarak noktakibris.com sitesinde yayınlanmıştır.

***

Medya Günlüğü sosyal medya hesapları:

X

Bluesky

Facebook

Instagram

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanAlper Eliçin
Takip et:
1974 yılında Alman Lisesi’nden mezun oldu. Öğrenimine Boğaziçi Üniversitesi Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde devam etti. İngiltere’de Sussex Üniversitesi’nde Yöneylem Araştırması ve ABD’de Clemson Üniversitesi’nde İşletme alanlarında yüksek lisans yaptı Dünya Bankası'na değişik projelerde danışmanlık yaptı, Çukurova Metropolitan Bölgesi Kentsel Gelişim Projesi'nde ise proje direktör yardımcılığı görevini üstlendi. Gayrimenkul geliştirme projelerindeki deneyimini zaman içerisinde turizm yatırımlarına yönlendirmiştir. İş yaşamına 1990 yılından itibaren Pegasus Havayolları'nda kurucu ortak olarak devam etti, şirkette genel müdür yardımcısı ve yönetim kurulu üyesi olarak görev yaptı. İstanbul Havayolları'nda genel müdür yardımcılığı, Kavrakoğlu Management Institute’da başkan yardımcılığı görevlerinde bulundu. Havayolu yönetimi, yeniden yapılandırılması, şirket birleştirme, ayırma ve satın almaları ve gayrimenkul yönetimi konuları uzmanlık alanlarından. Merkezi Paris'te olan Milletlerarası Ticaret Odası Havacılık Komitesi'nde uzun yıllar Türkiye'yi temsil etti, Türkiye Havacılık Vakfı Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Türkiye Özel Sektör Havacılık İşletmeleri Derneği Başkan Yardımcılığı görevlerinde de bulundu. 2008 yılında BCD Eğitim ve Danışmanlık Ltd’nin kurucu ortağı oldu. Halen serbest danışman ve eğitmen olarak çalışmaktadır. Bugüne kadar Türkiye, KKTC, Rusya, Gürcistan, Azerbaycan, Romanya, Mısır, Belçika, İsviçre ve Avusturya’da eğitimler vermiş, danışmanlık yapmıştır. Ayrıca, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde dijital yayın organlarında köşe yazarlığı yapmaktadır. Çok iyi düzeyde Almanca ve İngilizce biliyor. Dağ tırmanışları ve doğa yürüyüşlerine ilgi duyuyor, Ağrı ve Musa dağları tırmandığı dağlar arasındadır. Okumak ve seyahat etmekten büyük zevk alıyor.
Önceki Makale “Demir Kubbe” nasıl çalışıyor?
Sonraki Makale Einstein neden elinde anahtarla uyurdu?

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

ManşetSerbest Kürsü

Faiz neden mi sonuç mu?

Yıldırım Aktuğan
16 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Einstein neden elinde anahtarla uyurdu?

Dr. Nil Gönce
15 Haziran 2025
EditörSerbest Kürsü

Aidiyet ve birey olma arasında

Tijen Zeybek
15 Haziran 2025
Serbest Kürsü

Hz. Muhammed Kuran’ı niçin yazıya geçirmedi?

Metin Gülbay
14 Haziran 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?