Ben Fenerbahçeliyim ama artık sadece bir spor kulübünün bağlı taraftarı olmak benim ve dünkü milyonlarca insanın davranışını açıklamıyor.
Ben artık şampiyonluktan veya galibiyetten aldığımdan daha büyük mutluluğu Fenerbahçe’nin duruşundan ve saygınlığından alıyorum.
Ülkenin aç olduğu dürüstlük, hoşgörü, saygı, çağdaş, cinsiyet eşitliği, liyakat gibi birçok değeri ifade ediyor. Dün bu yolda son eksiğini de tamamladı, ülkede çıkar dışında uzlaşma asla görülmezken iki başkanımız kendi çıkarları yokken Fenerbahçe için uzlaştı.
12 Eylül’ün apolitik fırsatçı insan tipinin hızlı kentleşmenin yarattığı çıkarcı ve ilkesiz varoş kültürü ile birleşmesi bütün ülkeyi çürüttüğü gibi sporu da çürüttü.
Ahlaksızlık kurumsallaştı, sonuçlar saha dışında alınır oldu, “bir kereden bir şey olmaz” diye yetişen insanlar yanak okşatmaktan, siyasi propaganda aracı olmaktan utanmadılar, daha da kötüsü bu aymazlık kitleselleşti.
Bu aymazlığın önündeki duvar, topyekün bir çürümenin önündeki son engeldir Fenerbahçe.
Düşünün, çok sert muhalif bir sporcu eskisi yanağını okşatıp siyasi aparat olan ve bunun için şampiyonlukla ödüllendirilen bir organizasyondan en ufak rahatsızlık duymuyor.
Bu, tarifi olanaksız bir ikiyüzlülük, çürümüşlük ve değersizliktir.
İşte bu yüzden sağcısı solcusu, tarikatçısı Kürt milliyetçisi Fenerbahçe’ye saldırıyor.
Kürtlerle bir problemim yok haklarına saygılıyım ama Kürt faşizmi ve terörü destekleyen bir partinin Fenerbahçe’ye rakip olmasını, “biz x takımlıyız” demesini masum görmüyorum.
Aslında sportif açıdan Fenerbahçeli ama siyasi açıdan Fenerbahçe düşmanı olmanın açıklaması da budur.
Herkes, her kurum bozulmadan nasibini aldı, sadece Fenerbahçe var. Onun oluşturduğu ve tüm topluma örnek olduğu değerler bu toplumun daha iyi olması için verilen moral bir kurtuluş savaşıdır.
Asimile misyonerlerin, Kürt faşistlerinin, lümpen solun veya kendini ve varlık nedenini unutmuş bir sağın bunu anlamasını beklemiyorum.
Fotoğraf: fenerbahce.org