Bu dünya üzerinde yaşayan her insanın parmak izi birbirinden tamamen farklıdır.
İnsanlar farklıdır. Dolayısıyla yaradılışları ve bilinçleri de farklıdır. Bu dünyada bu farklılıklar bizim tercihlerimizi şekillendirir. Bizi belli bir şekilde düşünmeye ve davranmaya yönelten olgular, sahip olduğumuz bilincin dışa vurumudur.
Kadim Vedik metinler, maddi dünyanın temel probleminin “ben” ve “benim” bilinci olduğunu söyler. Bu benlik durumu, maddi dünya ve onunla ilişkili olan her durumu içine alır.
“Ben” ve “benim” düşüncesi kişinin yalnızca kendi bedenine odaklı bencil bir düşüncedir. İnsanlar genel olarak bu kavramlar ve bunların bilincimiz üzerindeki etkileri üzerine düşünmezler. Benim evim, benim arabam, benim bedenim, benim eşim… Bu gerçek olmayan benlik duygusu oldukça geniş bir kapsama sahiptir.
Bu durum ancak kişinin, maddi enerjilerin ötesinde olanları kavramaya başlamasıyla, “ben” ve “benim” yanılgılarından arınması ile değişir. Böylece kişi, saf bilinç ile gören olur.
Bu yanılgılardan arınabilmek kişinin kendi yaşam amacına, doğruluk yoluna (Dharma) çekilmesi açısından önemlidir.
“Dharma” kelimesini tek bir özlü söz ile tanımlamak çok mümkün değil.
“Dharma”, evrendeki her şeyin düzeni için gerekli kabul edilen insan davranışlarını, kaosu önleyen ilkeleri, doğa, toplum, aile ve bireysel düzeydeki tüm yaşam için gerekli olan davranışları ve eylemi belirtir.
Asıl konuya giriş yapmak için gerekli olan bu ön bilgiyi aktardıktan sonra şimdi sadede gelebiliriz…
Yoganın sekiz bileşeninden biri olan, topluma ve dünyaya olan yaklaşımımızla ile ilgili disiplin kurallarını içeren “Yama”lardan ilki, şiddetsizlik, “Ahimsa” ilkesidir.
“Himsa” sözcüğü adaletsizlik veya zalimlik anlamlarına gelir, a- ön ekini alınca “Himsa” sözcüğünün ifade ettiğinden çok daha fazlasını anlatır. Bu konu sadece et yemek veya yememek ile ilgili değildir.
İnsan için en faziletli davranış Ahimsa ilkesidir ki, bu sayede en temel görevi olan ruhunu ve çevresindeki canlıları geliştirme görevini yerine getirebilecektir. Üstelik bu ilke kendimize karşıda incelikli bir tavır içinde olmamızı ifade eder.
“Ahimsa”nın tanımı eylemin içerisindeki rolümüze ve durumumuza da bağlıdır. Hayatımız tehlikedeyken dövüşmemiz ve gerçek tehdit karşısında kendimizi korumamız için yaptığımız davranış “Ahimsa”dır. Gerçekten etten başka yiyecek hiçbir şeyin olmadığı ve açlıktan ölecek duruma geldiğimiz bir yerde et yememek ise “Himsa” dır.
“Ahimsa” ilkesinde eylemin arkasındaki niyet çok önemlidir. Niyet, doğruluk ve “Dharma”ya dayalı olmalı ve bencil motivasyondan yoksun olmalıdır.
Bu davranış ve eylem ilkesinin bir insanın günlük yaşamının en önemli pratiği haline gelebilmesi bizleri en yüksek bilinç seviyesine giden yolda cesaretlendirir.
Bu ilke üzerinden yapacağımız günlük pratikler ile varlığımızın başkalarında daha hoş, cömert, arkadaşça, cana yakın ve sevgi dolu hisler ortaya çıkarması, bugün doğaya, hayvana, insana yapılan şiddetin her türlüsünü durdurabilir mi?
Elbette.
Hiçbir ruh sahibinin yaşam hakkına engel olmamak, yaşamın en küçük zerresine kadar saygı geliştirmek, zarar vermeyi arzu etmemek, incitmemek, zarar vermemek hepimizin kendi “Dharma”mıza çekilmemiz ile mümkündür.
Çünkü “Ahimsa” en yüksek öz kontrol ve en yüksek “Dharma”dır. Ve bir şey korkudan değil, sevgiden yapıldığı zaman “Dharma”dır.
Namaste…
Görsel: Halil Ocaklı