Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Beyaz Önlük

Sessiz katil: Hipertansiyon (6)

Osman Akdemir
Son güncelleme: 29 Temmuz 2023 00:01
Osman Akdemir
Paylaş
Paylaş

Üç farklı tansiyon ilacı mümkün olan en yüksek dozlarda kullanılmasına rağmen tansiyonun 140/90 mmHg’nın altına düşürülememesi dirençli hipertansiyon olarak tanımlanıyor. Her on yüksek tansiyon hastasının bir ya da ikisinde bu tarz bir güçlükle karşılaşılmakta.

Uzun süreli hipertansiyonun beraberinde getirdiği kalp-damar ve böbrek hastalıklarına bağlı ölüm olmak üzere tüm risklerin bu dirençli hastalarda en yüksek düzeyde olduğunu tahmin etmek güç değil.

Bunlara yaklaşımımız nasıl olmalı?

Öncelikle hastanın ilaçlarını kontrol ederek en yüksek dozlara çıkıldığından, bundan da önemlisi ilaçların aksatılmaksızın kullanıldığından emin olmak, başka bir deyişle “yalancı direnç” olasılığını bertaraf etmek gerekiyor.

Şüphesiz ki sağlık kurumlarında yapılan ölçümlerin yanıltıcı biçimde yüksek sonuç verebileceğini göz önünde tutarak ev ölçümlerini görmek ya da gerekirse 24 saatlik kan basıncı takibi (Holter) yöntemine başvurmak “yalancı direnç” olasılığını dışlayabilmek bakımından önem taşıyor.

Gerçek bir dirençli hipertansiyon vakasıyla karşı karşıya isek atmamız gereken ilk adım hastanın yaşam biçiminde bu dirence katkı sunabilecek unsurların bulunup bulunmadığına bakılması. Pek çok hastada kilo verilmesi, fiziksel aktivitenin arttırılması, tuz ve şekerin kısıtlanarak sebzeden, meyveden yana zengin, az yağlı bir beslenme türüne uyum sağlanması tedaviye büyük katkı sağlayabiliyor.

İkinci önemli aşama hastada ilaçlara dirence neden olabilecek bir böbrek hastalığı, böbrek atardamarında darlık, hormon salgılayan bir böbreküstü bezi tümörü, uyku-apne sendromu gibi hastalıkların teşhisine yönelik özel yöntemlerine başvurulması. Bu gibi hastalıkların mevcudiyetinde tansiyon kontrolü ancak altta yatan hastalığın tedavisiyle mümkün olabiliyor.

Üçüncü aşamada ilaç sayısının daha da arttırılması ve bazı özel idrar söktürücülerin sık kan tahlili kontrolleri altında kullandırılması söz konusu.

Tüm bunlara rağmen tansiyonu yeterince düşürülemeyen hastalar için son yıllarda geliştirilen iki yöntem mevcut.

“Renal denervasyon” adı verilen yöntem koroner anjiyografilerin yapıldığı kateter laboratuvarlarında uygulanıyor. Kasık bölgesine lokal anestezi uygulandıktan sonra buradaki atardamardan böbrek atardamarına ulaşılıyor ve atardamarın etrafındaki sinir ağları radyofrekans ile ısıtılarak etkisiz hale getiriliyor. Bu yöntemle bazı hastalarda tansiyon kontrolü sağlanabiliyor olsa da uzun dönemdeki etkilerini araştırmakta olan çalışmalar sürüyor.

“Karotis baroreseptör stimülasyonu” adı verilen diğer yöntemde halk arasında “şah damarı” olarak adlandırılan karotis atardamarındaki sinir ağlarında alıcı noktalar tespit edilerek küçük bir cerrahi girişimle cilt altına yerleştirilen özel bir pille uyarı veriliyor. Bu özel alanın uyarılmasıyla kan basıncının düşürülmesi hedefleniyor. Bazı hasta gruplarında ümit verici sonuçlar elde edilmiş olmakla birlikte bu yöntemi konu alan büyük çalışmaların sonuçları beklenmekte.

İlaçlara dirençli hipertansiyon hastalarında tansiyon kontrolü sağlamaya dönük bu iki yöntem yaygınlaşırken önümüzdeki yıllarda bunların dışında bazı yeni alternatiflerin de gündeme gelmesi bekleniyor.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOsman Akdemir
Takip et:
Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.
Önceki Makale ‘Yazık Oldu Yarınlara’
Sonraki Makale Medyada etik tartışması

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Beyaz Önlük

Damarlarımızı tıkayan nedir?

Osman Akdemir
21 Haziran 2025
Beyaz Önlük

“Riskli aile” kavramı

Osman Akdemir
14 Haziran 2025
Beyaz Önlük

Kalp testleri neyi göstermez?

Osman Akdemir
24 Mayıs 2025
Beyaz Önlük

Fazla yumurta zararlı mı?

Osman Akdemir
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?