Cuma, 27 Haz 2025
  • My Feed
  • My Interests
  • My Saves
  • History
  • Blog
Subscribe
Medya Günlüğü
  • Ana Sayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
  • 🔥
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Font ResizerAa
Medya GünlüğüMedya Günlüğü
  • MG Özel
  • Günlük
  • Serbest Kürsü
  • Köşe Yazıları
  • Beyaz Önlük
  • Mentor
Ara
  • Anasayfa
  • Yazarlar
  • Hakkımızda
  • İletişim
Bizi takip edin
© 2025 Medya Günlüğü. Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak.
Beyaz Önlük

Sessiz katil: Hipertansiyon (5)

Osman Akdemir
Son güncelleme: 22 Temmuz 2023 00:20
Osman Akdemir
Paylaş
Paylaş

Ülkemizde 19 milyon erişkinde, dünyada 1,5 milyardan fazla insanda teşhis edilebilen hipertansiyon günümüzde en sık görülen müzmin hastalık, muayenehanelere en sık başvuru sebebi, en sık reçetelenen teşhis olma özelliğini taşıyor.

Hipertansiyon hastalarının sadece %5’inde tansiyonu yükselten bir diğer hastalık teşhis edilebiliyor. Böbrek, böbreküstü bezi hastalıkları, hormon salgılayan tümörler, damar hastalıkları gibi bu durumlarda altta yatan hastalığı tedavi etmek hipertansiyonu tedavi etmeye olanak sağlıyor.

Yüz hipertansiyon hastasının doksan beşinde ise bu tip bir sebep saptanamıyor. Bunların tedavisinde yaşam biçimi düzenlemelerinin rolü büyük olmakla birlikte en önemli yöntem sayıları giderek artan tansiyon ilaçları.

Tedaviyi üstlenen hekim tansiyonu farklı mekanizmalarla düşüren bu ilaçlar içerisinden hastası için uygun olanı bu konuda yayınlanan bilimsel kılavuzları göz önünde bulundurarak reçete ediyor.

Yan etkileri az, hastaların çoğunda yaşam boyu rahatlıkla kullanılabilen, tansiyon düşürücü etkileri birbirine yakın olan bu ilaçları kullananlar içerisinde tansiyonu yalnızca tek bir ilaçla hedefe düşürülebilenler azınlıktalar. İki ya da üç ilacın birlikte kullanımı hipertansiyon tedavisinde en çok başvurulan yöntem durumunda.

Tüm bu seçeneklere rağmen hipertansiyon tedavisinde karşılaşılan önemli bir güçlük dirençli vakalar. Bu durum “dirençli hipertansiyon” olarak adlandırılıyor ve her on tansiyon hastasının bir ya da ikisi bu kategoriye giriyor.

Dirençli hipertansiyon üç farklı tansiyon ilacı mümkün olan en yüksek dozlarda kullanılmasına rağmen tansiyonun 140/90 mHg’nın altına düşürülememesi olarak tanımlanıyor.

Hastanın gerçekten dirençli bir vaka olarak değerlendirilmesi için tansiyon ölçümünde yanlışlık olmaması, ilaçlarını gerçekten kullanıyor, doktorun tavsiyelerine uyuyor olması ve tansiyon yüksekliğinin ev ölçümlerinde sebat ediyor olması gerekiyor. Teşhisin doğrulanması için “tansiyon Holteri” olarak bilinen 24 saatlik kan basıncı ölçümü yöntemine sıklıkla başvuruluyor.

Başka bir anlatımla bir kişide dirençli hipertansiyondan söz etmeden önce iki sorunun yanıtını aramak gerekiyor:

-Yeterli tedavi verilmiş mi?

-Hasta ilaç tedavisine ve yaşam biçimi önerilerine tam olarak riayet ediyor mu?

Tedaviyi üstlenen hekimin yaklaşımı ve hasta doktor ilişkisi büyük önem taşıyor.

Tansiyon ölçümünün doğru yapılmasının, beyaz önlük etkisinin göz önünde bulundurulmasının öneminin yanı sıra, net bilimsel kanıtlara rağmen doktorların bir bölümü tansiyonun 140-160 / 90-100 mmHg aralığında seyrettiği bireylere ilaç tedavisi başlamada isteksiz davranabiliyorlar.

Bilimsel kılavuzlara şüpheyle bakılması, yaşam biçimi önerilerini detaylarıyla aktarmaya zaman ayrılmaması, ilaç dozlarında gereksiz azaltmalar yapılması gibi durumlara seyrek rastlanmıyor.

Hastalığın pek çok kişide belirgin şikayet yaratmaması hastaların ilaç kullanmaya başlamada, sürdürmede isteksiz kalmaları, birden fazla ilaç kullanıyorlarsa bunlardan bazılarını kesmeleri, ölçüm yapmaya ihtiyaç hissetmemeleri gibi davranışları beraberinde getirebiliyor.

Alkol, sigara alışkanlıklarıyla, fazla kiloyla mücadelede yetersiz kalınması, beslenmeye, uykuya özen gösterilmemesi ve yeterince egzersiz yapılmaması tansiyon kontrolünü güçleştiren önemli faktörler olarak karşımıza çıkıyor.

Ölçümlerin yeterince ve tam doğrulukla yapılması, doğru ilaçların tam dozda reçete edilmesi ve hastanın tedaviye mükemmel uyum sağlaması durumunda dahi dirençli vakalara seyrek olmayarak rastlanabiliyor.

Bu hastalara yaklaşım nasıl olmalı?

Gelecek yazımızda bunun üzerinde duracağız.

Bu yazıyı paylaşın
Facebook Email Bağlantıyı Kopyala Print
YazanOsman Akdemir
Takip et:
Tıp doktoru; kardiyoloji profesörü. Yazmış olduğu dört kitap bölümü ve uluslararası & ulusal dergilerde yayınlanmış çok sayıda araştırması bulunuyor. 2015 yılından bu yana Medya Günlüğü'ndeki Beyaz Önlük köşesinde koruyucu kalp & damar sağlığıyla ilgili makalelerinin yanı sıra, Dikiz Aynası köşesinde tarihle tıbbın kesiştiği geçmişten öyküleri ve mektupları yayınlanıyor.
Önceki Makale Güneş çarpması ve sıcak çarpması
Sonraki Makale Örsan Öymen anılıyor

Medya Günlüğü
bağımsız medya eleştiri ve fikir sitesi!

Medya Günlüğü, Türkiye'nin gündemini dakika dakika izleyen bir haber sitesinden çok medya eleştirisine ve fikir yazılarına öncelik veren bir sitedir.
Medya Günlüğü, bağımsızlığını göstermek amacıyla reklam almama kararını kuruluşundan bu yana ödünsüz uyguluyor.
FacebookBeğen
XTakip et
InstagramTakip et
BlueskyTakip et

Bunları da beğenebilirsiniz...

Beyaz Önlük

Damarlarımızı tıkayan nedir?

Osman Akdemir
21 Haziran 2025
Beyaz Önlük

“Riskli aile” kavramı

Osman Akdemir
14 Haziran 2025
Beyaz Önlük

Kalp testleri neyi göstermez?

Osman Akdemir
24 Mayıs 2025
Beyaz Önlük

Fazla yumurta zararlı mı?

Osman Akdemir
17 Mayıs 2025
Medya Günlüğü
Facebook X-twitter Instagram Cloud

Hakkımızda

Medya Günlüğü: Medya eleştirisine odaklanan, özel habere ve söyleşilere önem veren, medyanın ve gazetecilerin sorunlarını ve geleceğini tartışmak isteyenlere kapısı açık, kâr amacı taşımayan bir site.

Kategoriler
  • MG Özel
  • Günlük
  • Köşe Yazıları
  • Serbest Kürsü
  • Beyaz Önlük
Gerekli Linkler
  • İletişim
  • Hakkımızda
  • Telif Hakkı
  • Gizlilik Sözleşmesi

© 2025 Medya Günlüğü.
Her Hakkı Saklıdır.
Webmaster : Turan Mustak

Welcome Back!

Sign in to your account

Username or Email Address
Password

Lost your password?