Çin Komünist Partisi Merkezi Komitesi 18 Temmuz 2024 de partinin 20. Ulusal Kongresi’nde alınan kararları hayata geçirmek için reformların derinleştirilmesi ve ülkenin her alanında, her şehirde, her kırsalda ve sektörde modernizasyonu için kolları sıvadı.
Şimdi “Kuşak-Yol” projeleri ile seddini aşan Çin “görülen gerekliliğe dayanarak“ daha derin reform ve modernizasyon kartlarını oynayarak, yapay zekâ çağının rekabet duvarını aşmayı planlıyor. Gündemde yine planlama, plan ekonomisi ve politikası var. Ama bu defa reformların daha fazla dışa açılmaktan öte siyasi kurumları ve orduyu hedeflemesi ilginç. Bugüne kadar atılan adımlarla kurumların belli bir olgunluğa erişip görevlerini yerine getirerek, “ılımlı bir refah toplumu“ yaratmayı başardığı ifade ediyor. Bundan sonraki aşamada “sosyalist modernleşme“ ile ülke sınırları içinde bulunan her bireye etnik ayırım yapılmaksızın daha fazla refah sözü veriliyor. “Çin Modeli“, “İskandinav Modeli”ne mi dönüşüyor? Aklıma ilk gelen soru.
Çin’in her bakımdan modern bir sosyalist ülke olabilmesi için yeni bir yolculuğun başlayacağı belli. Yeni bir uzun yürüyüşün başladığı ilan ediliyor. Büyük sözler veriliyor. Ama “her alanda yeniden ulusal gençleşme (National Rejuvenation)“ne demek? Ülkeyi bu düşünceyle yeni ufuklara taşımaktan ne kastediliyor? Göz boyayan, kulağa güzel gelen süslü ifadeler, Çin gibi bir ülkede de kullanılmaya başlandıysa verilen sözlerin ne oranda tutulabileceği tereddüt yaratıyor. Her yerde olduğu gibi yenilenme ve kabuk değiştirme zorunluluğunun Çin’de de kaçınılmaz olduğu muhakkak. Ülke içinde ve dışında ortaya çıkan karmaşık gelişmeler karşısında, yeni bir bilimsel, teknolojik ve eğitim reformundan söz ediliyor.
Bunu 2035 yılına kadar yürürlüğe koyabilirlerse, dünyaya “Çin Modeli” olarak takdim edilen kalkınma modelinin de yeniden gözden geçirilmesi söz konusu olacak. Halen Çin’de devletin tüm topraklar, enerji kaynakları ve mali sistem üzerinde başat rol oynadığı, ancak özel koşullarda yetki ve sorumluluğu özel aktörlere devrettiği hatırlanacak olursa, demek ki önce devletin daha az rol oynayacağı bir sisteme yürümeye hazırlanan bir Çin var. Kamu önderliğinin özel sektöre bırakması yeni bir buluş değil. Belki dönüşümleri tedrici bir titizlikle yapan Çin, Rusya’da olduğu gibi oligarkların çıkmasını ve bunların haksız kazanç elde etmelerini engelleyerek dönüşümün gerçekleştirmesini planlıyor denebilir. Ama korkarım Çin oligarkları da zaten ortada.
Ali Baba (Çin) Teknoloji Hangzhou, Zhejiang bunların ilk örneklerinden. Agile Property. Aigo. Amazon China. Amoi, Anbang ve AnTuTu akla ilk gelen birkaç başka örnek. Ancak belki bu komünist parti tercihli oligarkların başka ülkelerdekilerden en önemli farkı, vergi ve sosyal sorumluluklardan değil, aşırı ayrıcalıklardan muaf olmaları. Kamu önderliğindeki özel kapitalizmin halen on yeni işten dokuzunu, gayrisafi yurt içi hasılanın ise yüzde 60 yaratıyor olması, zaten dönüşümün yirmi yıldan bu yana tedricen başladığını gösteriyor. Bu belki hem Çin’in DTÖ’ye 2001 de üye olmasıyla, hem de Hong Kong ile birleşmesiyle ivmelendi. Ama asıl 1978 yılında yapılan reformlardan sonra Çin’in 40 yıl boyunca kamu denetimiyle ulusal şampiyonlar yaratması başarısı, Çin Kalkınma Modelinin özü olmuştu. Öyle ki Dünya Bankası Çin kalkınmasını “tarihte bir ekonomi tarafından gerçekleştirilen en hızlı sürdürülebilir genişleme” (the fastest sustained expansion by a major economy in history) olarak tanımlamıştı. Bir ara bundan geri adım atıldı. Neden?
(Prof. Dr. Sema Kalaycıoğlu, tasam.org)
Makalenin devamını okumak için tıklayın
Fotoğraf: news.cgtn.com